Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BİR GARİP ÖLMÜŞ DESİNLER
Şöyle sessizce ölüp gitmeliyim Bir yaz gecesi Gülhane Parkı'nda. Şu hazin ömrü tamam etmeliyim.. Geç saatlere kadar oturduğum, Denize bakan bir sırasında, Kırık dökük hatıralar arasında.
Ama sonra bu işi ne kadar sevdiğimi fark ettim. Ellerimi kahve telvesine bulamak, mükemmel köpüğü seramik fincanlara doldurmak son derece hoșuma gidiyordu. Ne şirkette geçirdiğim uzun saatleri ne de yoğun hesapları özlüyordum. Kahve yapmak, her nasılsa terapi gibiydi. Kulağa garip geliyor, ama buna ihtiyacım vardı.
Reklam
Allah’ı kendisine dost edinen kimse nasıl garip olabilir? Kalbi ilahî hikmet ile dolu ve dili Allah’a münacat ile meşgul olan kimse, dünyada insanlardan ayrı kaldığı ve onlarla sohbeti kestiği için neden üzülüp kederlensin ki? Dünyayı zaten terk edeceğini bilen ve onun zenginliğini reddeden, böylece Rabbinin katında sonsuz zenginlik ve ikramı talep eden kişi nasıl zayıf olabilir ki?
Utangaçlık nedir? Utangaçlık neden kötü.
[Cemre Demirelin yorumu üzerine!] 1-Başkası için varlık olma durumu. İnsan doğası gereği başkasını kafasında kurgular. (Buna ön yargı demek yerine ön izlenim diyelim çünkü yargılamak olumsuz bir anlam katıyor.) Bu yüzden bireylerde başkaları tarafından kötü algılara maruz kalmamak için yaptığı şeylere ve gösterdiği davranışlara dikkat eder. Bu
"...hiçbir sanat dalını insanlar bu denli kolay sanmamıştır. Herkesin resim yapması, tiyatro oynaması, çalgı çalması, hatta türkü çağırması bile olağan değilken, her aklına esen şiir yazabilmektedir. ... Şiir yazmaya girişmemiş pek az kişi vardır. Yazdıklarının sanat yapıtı olduğunu sananların yüzdesi de şaşırtıcı ölçülerde çoktur. Burada garip bir durum ortaya çıkıyor. Öbür sanat dallarında, o türlerin yaratıcısı olmayı akıllarından bile geçirmeyen yüzbinlerce, milyonlarca seyirci, dinleyici varken, şiirin okuyucusu pek azdır. Hele 20-25 yaşlarını aştıktan sonra, eskiden şiirden bir şey anladıklarını sanıp, sevip okuyanlar da bu tutkularını gittikçe bir yana atarlar. Ne var ki, okuyucu sayısı gittikçe azalsa da yazanların sayısı aynı ölçüde azalmaz."
Sayfa 40 - YKY
"Çok garip, bazen bir kitap okurken kitaptaki kişi olduğumu düşünüyorum."
Sayfa 49
Reklam
Suriye ve Lübnan
Suriye'de hâlen kullanımda olan sözünü ettiğim bu Osmanlı ondan kalma vagonlara yığılıp Suriye içlerine girmek sadece ka- çakçıların değil, bazı turist öğrencilerin ve gençlerin de ilginç bir sporuydu. Bizim nesilden birçok kişi Avrupa şehirlerinden evvel Suriye ve Lübnan gezileriyle dünyaya açılmıştır. Garip bir etkilenme süreci yaşanırdı; kıtlık içindeki Türkiye gençliği Lübnan'ın görgüsüz tüketiciliğini Avrupa uygarlığı olarak de- ğerlendirir, Suriye'nin gelenekselliğini gericilik olarak görür, bazıları da Baas Partisi'nin meydanlardaki afişlerini veya sokak tiyatrosu misali gösterilerini ilericilik ve sosyalizm zannederdi.
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Genel olarak sekter radikalizm çok incinmek ve berbat bir durumda olmaktan kaynaklanan tepki. Gerçek düşman egemen düzen ama o, dev çorba kazanına karışıp izini kaybettirince, bizler de birbirimizi düşman olarak görmeye başlıyoruz. Kendimizi de düşman olarak görüyoruz. Bu aslında kusur arayışı... neredeyse her yerde, her şeyde kusur arayışı. E tabii bu kusur bulunduğunda da bir şeyler yapmak gerekir: birine anlatmak, kişiyi zorlamak, baskı altına almak ya da eksikliği gidererek onu bir bütünlüğe kavuşturmaya çalışmak. O yüzden, biraz garip olacak ama, sekter radikalizmi sürdüren şeyin iyileşme arzusu olduğunu öne süreceğim. Öte yandan ortaya çıkan sonuç tam tersi olur. Sekter radikalizmin etkisiyle kişi kendini paramparça eder. topluluklar daha da parçalanır ve bu böyle gider. Sürekli sıkıntı içinde olanlarımız için bu çelişki tanıdık gelecektir. Dışarıdan belirlenmiş olan ve aralıksız olarak dayatılan standartlarla her şey bir yönüyle eksik hale gelir, her türlü zorlayıcı tepki haklı görünebilir. Ve sonsuz bir döngü başlar: Hiç kimse ve hiçbir şey yeterince iyi değildir ve bu paranoyak tutum; keşfetme, iyileştirme ve olumlama becerilerimize zarar verir.
İletişim Yayınları
175 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Ölüm oyunu Toplaşın agata Christy eseri yorumluyorum Bütün eserlerini okumuş olmayı ve artık eserlerine bir sırlama yapmayı çok isterdim ama maalesef eserlerini uzun bir süre daha okumaya devam edeceğim. Gene de okuduklarım kadarı ile ölüm oyunu ilk ona girer derim. Benim Agatha eserlerin de en çok sevdiğim olay tam sona gelirken “ah bak işe tahmin ettiğim kişi çıktı.” Derken ters köşe yapması o yüzden ayrı keyfi alıyorum. Polisiyeyi bana sevdiren yazar diyebilirim şimdi iyi kitaplar ve iyi polisiyeler bulmak için gözümü dört açıyorum. Kitabın konusunu aşağı alıntı olarak bırakıyorum. Keyifli okumalar dilerim. Tavsiye de ederim. Kitapla kalın Kaptan Roger Angmering bundan iki yüzyıl kadar önce, Leather Combe Körfezindeki adaya bir ev yaptırdığı zaman, herkes bunu garip karşılamıştı. Onun gibi köklü bir aileye mensup bir adamın kendine uygun bir yer satın alması daha doğru olmaz mıydı? Örneğin, bahçesinden küçük bir dere geçen, etrafı ağaçlarla çevrili büyük bir köşk?
Ölüm Oyunu
Ölüm OyunuAgatha Christie · Altın Kitaplar · 19981,652 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Şiraze(Vildan Karaca); sevdiği inandığı kişi tarafından gözünü bir bataklıkta genelevde açar Onun gibi başka kadınlar da vardır hepsinin hikayesi farklı acıları ortaktır . Yaşına rağmen dik, adetli haksızlığı kabul etmeyen kadınları koruyan biridir Şiraze. Arada gittigi Pierre Loti'de Garip Baba ile tanışır ve onunla ettiği sohbetler bir
Şiraze
ŞirazeDeniz Üstündağ · Dls Yayınları · 202313 okunma
BİNGO buna benden başkası cesaret edemez
NUR RİSALELERİ’NE ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM (RİSALE-İ NUR’UN İÇYÜZÜ) ABDULLAH TEKHAFIZOĞLU Bunun PDFsi var okuyun nur risalesi gerçeğini görün ya da görmeyin bana ne.... Ön Söz.................................................................................................................................................................... 9
224 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Spoiler
Joseph K. Sıradan bir yaşamı olan bir bankada çalışarak yaşamını kazanan çevresi tarafından sevilip saygı duyulan bir adam olarak tasvir edilmiştir. Yani memur tiplemesine uyan bir karakter olarak düşünebiliriz. Kitabın bu bölümlerinde Joseph K. Dönüşüm’deki gibi böceğe mi dönüşecek acaba demeden edemiyor insan. Öykü karakterin böceğe dönüşeceği
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,2bin okunma
360 syf.
·
Puan vermedi
Sarah Jio ile tanışmama sebep olan kitabın yorumuyla geldim. Hem yazarın dili hem kitabın gidişatı adeta sizi içine çekiyor. Tek oturuşta okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Kitabımız iki farklı zamanda geçiyor. 1933 yılı Vera'nın ve 2013 yılında Claire'in benzer hayat hikayelerini ve yollarının kesişmelerini okuyoruz. Kocası Ethan'la mutlu bir evliliğe sahip olan Claire, bebeğini kaybetmesi üzerine hayat enerjisini yitiriyor. Bu süreçte çiftin evlilikleri de çalkantılı bir hale bürünüyor. Claire bu sıkıntılı dönemden kendini işine vererek çıkmaya çalışıyor. Patronu ona bir araştırma fırsatı sunuyor. En son 80 yıl önce görülen yazın ortasında bir kar yağışı günümüzde de gerçekleşiyor. "Böğürtlen Kışı" olarak adlandırılan bu durumu Claire araştırmaya karar veriyor. Araştırmaya devam ederken 80 yıl önce bu zamanlarda bir kadının bebeğini garip bir şekilde kaybettiğini öğreniyor. Bu durum Claire'in dikkatini cezbediyor ve araştırmasını derinleştiriyor. Sonu beni tatmin eden bir kitaptı. Sarah Jio, genel olarak sonları güzel yazıyor ve bu kitapta da bunu belli etmiş. Onun dışında kafa dağıtmak için okunabilecek yumuş yumuş bir kitap diyebilirim ;)
Böğürtlen Kışı
Böğürtlen KışıSarah Jio · Arkadya Yayınları · 201138,7bin okunma
Yakışıklı diye linçten kurtulan Kuvayı Milliyeci
Binbaşı Hüsrev, yanındaki yirmi atlıyla Gerede’ye gitmişti. Köprünün başında, öbür taraftan bir alay insanın kendisine bayrak ve el salladığını görmüştü. Bunu barış ve dostluk belirtisi telâkki ederek köprüden geçmişti. Geçer geçmez, halk onu attan indirerek taşlamaya ve dövmeye başlamış. Garip olarak canını kurtaran şey, sırf çok yakışıklı bir adam olmasıydı. Kalabalık arasından ihtiyar bir kişi Binbaşı Hüsrev’in üstüne kapanarak: — Bu kadar cesur ve güzel adamı nasıl öldürebilirsiniz? Ben ömrümün sonuna geldim, Allah ve Peygamber aşkına öldürmeyin, diye feryat etmiş. Garip olarak bir an için kalabalık durmuş, Binbaşı Hüsrev ile Osman Bey’in boyunlarına ve ellerine zincirler takılarak, bir taraftan taşlanarak, bir taraftan da yüzlerine tükürülerek hapishaneye götürülmüşlerdi. O günlerde kasaba hapishaneleri demir parmaklıklı bir kapı arkasında ufak bir yerdi. Halk demir parmaklığın arkasından, ellerindeki kamaları sallayarak kapıyı taşlamış ve onları tehdit etmişlerdi. Hilâfetçilerin arasında, Sefer adını taşıyan bir Çerkes şef sayesinde canlarını kurtarmışlardı. Bu adam, her nasılsa Millî Mücadele’nin kazanması ihtimalini dikkate alarak onları kurtarmıştı. Biz onların İstanbul’a götürülerek idam edilecekleri haberini alınca, aramıza bomba düşmüş gibi şaşkına döndük.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.