Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uyku, inanılmaz olarak da nitelendirdiğimiz olasılıkla ilişki içindedir. Karanlıklar dünyası da bir dünyadır. Gece, gece olarak bir evrendir. Üstünde on beş fersah yüksekliğindeki atmosferin ağırlığını taşıyan insan organizması akşamları yorulur, bitkin düşer, yatar, dinlenir; bedenin gözleri kapanır, uyku halinde sanıldığından daha faal olan kafada işte o zaman başka gözler açılır, bilinmeyen belirir. Bilinmeyen dünyanın belirsiz nesneleri, kâh gerçek bir iletişim kurulmasıyla kâh dipsiz derinliklerin görünürlüğe doğru genişlemesiyle insana yakınlaşır, uzayın ayırt edilemeyen canlıları biz yeryüzü canlılarına merakla bakıyormuş gibidir, hayalî bir yaratık bize doğru yükselerek veya alçalarak gelip alacakaranlıkta yanımızda durur, seyrettiğimiz bu hayalet alemde başka bir yaşam meydana gelir ve dağılır, yaşamımızdan farklıdır, bileşeninde biz ve başka bir şey daha vardır. Uyuyan kişi, bilincinin ne tam açık ne de tam kapalı olduğu bu durumda, bu garip hayvansıları, olağanüstü bitkileri, bu korkunç veya gülümseyen solgunlukları, bu larvaları, maskeleri, biçimleri, hydra'ları,* karmaşıklıkları, Ay'sız ayışığını, mucizenin bu çapraşık parçalarını, bulanık bir yoğunluğun içindeki bu çoğalmalar ve eksilmeleri, zifirî karanlıklarda süzülen biçimleri, düş olarak adlandırdığımız ve görülmeyen bir gerçekliğin yaklaşmasından başka bir şey olmayan tüm bu gizemi seçebiliyor gibidir. *Antik Yunan mitolojisinde çok başlı yılan görünümlü bir deniz canavarı (ç.n.)
Sayfa 35 - 4.Basım, Nisan 2021
Doktor Ox gibi garip bir adla anılan bu kişi kim peki?
Reklam
Kişi ne zaman kendisiyle tanışır?. S 77
Ayrılıkla yaşamak demek... Ayrı oldukça, ayrı kaldıkça ayrılığı sona erdirmeyi istemek demek... ayrılık biterse aşk da biter bu yüzden.. Oysa aşkın (var)olabilmesi için ayrılığın da olması gerekiyordu. Ayrılık varsa aşk da vardı, yoksa aşk da yoktu. Peki aşk yoksa, ayrılıktan, yani nedeni olmayan bir sonuçtan nasıl sözedebiliriz ki?!?! Kimsenin
Cenab-ı Aşka Dair Dücane Cündioğlu KAKNÜS YAYINLARI
Kişi ne zaman kendisiyle tanışır?. S 76
Demek oluyor ki ayrılığı farkettiren hasret ise, belki sona değil ama sonuna erdirecek olan da aşktır. Hasılı dört menzile sahip bir dairenin içindeyiz: ayrılık menzili, hasret menzili, acı-ızdırab menzili, aşk menzili. Dikkat edilirse düz bir çizginin, bir doğru'nun içine bu menzilleri yerleştirmekten kaçınıyorum; yani 'önce'
Sayfa 76
11 TEMMUZ
Madam m.. o çok hasta iyileşmesi için dua ediyorum çünkü charlotte benim acılarımı paylaşıyor. Onu bazen arkadaşımın evinde görüyorum. Ve bugün bana çok garip bir durumdan bahsetti. Yaşlı m aç gözlü ve cimri bir kişi, o çok uzun zamandan beri Yaşlı kadın için çok üzülüyor ama sıkıntılarına sabırla katlanmış. Bir kaç gün önce doktor bize onun sabırla iyileşmesinin umutsuz olduğunu söylediğinde kocasını çağırmak için gönderdi ( charlotte 'u) ve ona şu şekilde hitap etti.
GARİP KİŞİ Bir akşam ilk olarak ağladım, Bekâr odamın penceresinde. Hani ev bark? Hani çoluk çocuk? Ne geçti elime bu hayatın Meyhanesinde, kerhanesinde? Yatağım her gece böyle soğuk. Saadet bu ömrün neresinde?
Reklam
Kişi lakabı ile anılır. Eskiden Anadolu'da buna çok önem verilirdi. Herkes ailesi, sülalesi, lakabı ile bilinirdi. Toprakyiyenler, Yılanoynatanlar vb. gibi ilk bakışta garip, hatta komik lakaplar da vardır ama, bunların mutlaka bir sebebi vardır. Bizde asalet Avrupa'daki gi­ bi sınıf ayrımına dayanmaz. Aristokrasi, Burjuvazi, Feodal Beyler falan yoktur. Bizde asalet ahlak ile belir­lenir; parayla, mevki ve makamla, madalya ile değil. Adam zengindir lakin makbul sayılmaz; bilinir ki bu zenginliğe haram bulaşmıştır.
BİR GARİP ÖLMÜŞ DESİNLER
Şöyle sessizce ölüp gitmeliyim Bir yaz gecesi Gülhane Parkı'nda. Şu hazin ömrü tamam etmeliyim.. Geç saatlere kadar oturduğum, Denize bakan bir sırasında, Kırık dökük hatıralar arasında.
Ama sonra bu işi ne kadar sevdiğimi fark ettim. Ellerimi kahve telvesine bulamak, mükemmel köpüğü seramik fincanlara doldurmak son derece hoșuma gidiyordu. Ne şirkette geçirdiğim uzun saatleri ne de yoğun hesapları özlüyordum. Kahve yapmak, her nasılsa terapi gibiydi. Kulağa garip geliyor, ama buna ihtiyacım vardı.
Allah’ı kendisine dost edinen kimse nasıl garip olabilir? Kalbi ilahî hikmet ile dolu ve dili Allah’a münacat ile meşgul olan kimse, dünyada insanlardan ayrı kaldığı ve onlarla sohbeti kestiği için neden üzülüp kederlensin ki? Dünyayı zaten terk edeceğini bilen ve onun zenginliğini reddeden, böylece Rabbinin katında sonsuz zenginlik ve ikramı talep eden kişi nasıl zayıf olabilir ki?
Reklam
"...hiçbir sanat dalını insanlar bu denli kolay sanmamıştır. Herkesin resim yapması, tiyatro oynaması, çalgı çalması, hatta türkü çağırması bile olağan değilken, her aklına esen şiir yazabilmektedir. ... Şiir yazmaya girişmemiş pek az kişi vardır. Yazdıklarının sanat yapıtı olduğunu sananların yüzdesi de şaşırtıcı ölçülerde çoktur. Burada garip bir durum ortaya çıkıyor. Öbür sanat dallarında, o türlerin yaratıcısı olmayı akıllarından bile geçirmeyen yüzbinlerce, milyonlarca seyirci, dinleyici varken, şiirin okuyucusu pek azdır. Hele 20-25 yaşlarını aştıktan sonra, eskiden şiirden bir şey anladıklarını sanıp, sevip okuyanlar da bu tutkularını gittikçe bir yana atarlar. Ne var ki, okuyucu sayısı gittikçe azalsa da yazanların sayısı aynı ölçüde azalmaz."
Sayfa 40 - YKY
"Çok garip, bazen bir kitap okurken kitaptaki kişi olduğumu düşünüyorum."
Sayfa 49
Suriye ve Lübnan
Suriye'de hâlen kullanımda olan sözünü ettiğim bu Osmanlı ondan kalma vagonlara yığılıp Suriye içlerine girmek sadece ka- çakçıların değil, bazı turist öğrencilerin ve gençlerin de ilginç bir sporuydu. Bizim nesilden birçok kişi Avrupa şehirlerinden evvel Suriye ve Lübnan gezileriyle dünyaya açılmıştır. Garip bir etkilenme süreci yaşanırdı; kıtlık içindeki Türkiye gençliği Lübnan'ın görgüsüz tüketiciliğini Avrupa uygarlığı olarak de- ğerlendirir, Suriye'nin gelenekselliğini gericilik olarak görür, bazıları da Baas Partisi'nin meydanlardaki afişlerini veya sokak tiyatrosu misali gösterilerini ilericilik ve sosyalizm zannederdi.
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Genel olarak sekter radikalizm çok incinmek ve berbat bir durumda olmaktan kaynaklanan tepki. Gerçek düşman egemen düzen ama o, dev çorba kazanına karışıp izini kaybettirince, bizler de birbirimizi düşman olarak görmeye başlıyoruz. Kendimizi de düşman olarak görüyoruz. Bu aslında kusur arayışı... neredeyse her yerde, her şeyde kusur arayışı. E tabii bu kusur bulunduğunda da bir şeyler yapmak gerekir: birine anlatmak, kişiyi zorlamak, baskı altına almak ya da eksikliği gidererek onu bir bütünlüğe kavuşturmaya çalışmak. O yüzden, biraz garip olacak ama, sekter radikalizmi sürdüren şeyin iyileşme arzusu olduğunu öne süreceğim. Öte yandan ortaya çıkan sonuç tam tersi olur. Sekter radikalizmin etkisiyle kişi kendini paramparça eder. topluluklar daha da parçalanır ve bu böyle gider. Sürekli sıkıntı içinde olanlarımız için bu çelişki tanıdık gelecektir. Dışarıdan belirlenmiş olan ve aralıksız olarak dayatılan standartlarla her şey bir yönüyle eksik hale gelir, her türlü zorlayıcı tepki haklı görünebilir. Ve sonsuz bir döngü başlar: Hiç kimse ve hiçbir şey yeterince iyi değildir ve bu paranoyak tutum; keşfetme, iyileştirme ve olumlama becerilerimize zarar verir.
İletişim Yayınları
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.