Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaygın kanaat olarak, meşhurluğu ve güzelliğinden dolayı, ilk açılan Nizâmiye'nin Bağdat Nizâmiyesi olduğu sanılır. Oysa Bağdat Nizâmiyesi ilk açılan Nizâmiye Medresesi değildir. Kaynakların naklettiği bilgilere göre nizâmiyelerin ilki Nîşâbur'da inşa edilmiştir. Bu medresenin inşasına ait şöyle bir rivayet nakledilir: "Sultan Alparslan Nîşâbur'da iken bir gün bir caminin önünden geçerken, caminin önünde, görmeye alışık olmadığı eski elbiseler içinde birtakım insanlar görür. Bu insanlar sultana tâzim etmedikleri gibi, ondan bir şeyler de istemezler. Gördüğü bu manzara karşısında şaşıran Alparslan, yanındaki veziri Nizâmülmülk'e bu insanların kim olduklarını sorar. Nizâmülmülk de sultana cevaben: Bunlar dünyaya meyletmeyen, dünyeví zevklerden hoşlanmayan, fakirlikleriyle iftihar eden ilim yolcusu fakihler olduğunu söyledi. Fakihlerin bu hali sultanın hoşuna gitti. Sultanın kalbinin yumuşadığını gören Nizâmülmülk sözüne devamla, 'Eğer izin verirseniz onlara kalacak bir yer inşa edip rızıklarını temin edeyim, onlar da ilim tahsiliyle ve sultanın devletine dua ile uğraşsınlar' dedi. Sultan da buna izin verdi. Alparslan'dan gerekli izni alan Nizâmülmülk sultanın malından (çok miktarda para) onda bir kısmını harcayarak ülkenin her tarafını medreselerle donattı. Bu güzel sünneti ilk işleyen kişi Nizâmülmülk'tür.
Sayfa 85 - Kazvini, Asârü'l-Bilâd ve Ahbârü'l-İbâd , s. 412; M. A. Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, III, 372; M. Dağ-H. R. Öymen, a.g.e., s. 122. 85Kitabı okudu
Yaşanacak değişim üzerine... Korona ile mücadele de tüm dünyada ilk önerilen tedbir "Evde kal" çağrısı. Tüm dünyada insanlık gönüllü/ gönülsüz bu çağrıya kulak vermiş gözüküyor. İnancımız gereği, "Zorluklar iki kolaylık arasındadır "müjdesiyle, bu sorunun da çözüleceğini biliyoruz. Günümüz İnsanı, evinin kapısını dışarı
Reklam
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Hepimiz bir yolun yolcusuyuz bu hayatta sonsuz diye bir şey yok sevdiğimiz insanlar değer verdiğimiz ögeler veya o hepimizin hatırladığı bi pazar gecesi sobanın üstünde demlenen çay o çaydanlığın etrafına koku çıkarsın diye koyduğumuz portakal kabukları o kardeşimizle son kalan bisküvi için etiğimiz tatlı kavgalar hepsi son buldu şu an en son ne zaman bisküvi yedim onu bile hatırlamıyorum zaten tadı da pek eskisi gibi de değil çünkü bizim özlediğimiz o bi bisküvi değil o yaşanılan eski günlerdi çok insan kaybettik kimini yaşadığı halde kimini ağlayarak toprağa verdik her giden anı her giden insan bi yara bıraktı kalbimizde gün gelicek anemiz babamız dahi olmayacak yanımızda her geçen gün eskiyi hiraz daha özlüyorum eski aşklarımı eski anılarımı ama acımasızca geçerken zaman hayatın ne kadar boş olduğunu anlıyorum ve o yüzden yalan geliyor bana bu dünya işte o yüzfen hayattan zevk almuyorum biliyoröusun çünkü her yaşadığım mutluluğun geride bir anı olarak kalacak olmasını bilmek yoruyor yüreğimizi aslında ölmek çok güzel bir şey çünkü bütün dert ve tasalarımız bir anda yok olup gider insan oğlu doyumsuzdur ne kadar iyi olursa olsun hep bir parça daha koparmanın derdinde hepimiz öyleyiz ama artık bana giç bir şey eskisi gibi tad vermiyor okuldan kaçmakarımız lise anılarımızı çok özlüyoruz ama gün gelicek çoluğa çocuğa karşınca da bu günleri özleyeceğiz nasıl beraber iken doya doya eğlenip içimizden hiç bitmemesini istiyoruz ya o günlerde her şey gibi özlemlerin arasında kaybolacak özlemek kalbi çok yoruyor işte o yüzden bu kahır ve özlem dolu bu dünyanın bir an önce geçip gitmesi dileği ile
Kendinden önceki hikayelerin nesnesi olan insanın - ölümsüzlük duygusuyla - kalıcı özne olma çabası, onu yeni hikayeler kurmaya zorlar. İnsan özne olmayı ancak bir hikayesi olduğunda elde edebilecektir. İnsanın hikaye anlatma motivasyonun temeli buna dayanır. İnsanın özne olabilme gayreti onun hikayesini ve dolayısıyla yolculuğunu belirler...
280 syf.
10/10 puan verdi
ANNA KARENİNA İLE KONUŞMAK İSTEMEZ MİYDİNİZ? Düşünsenize, bir kente giriyorsunuz, kendinize kalacak yer ayarladıktan sonra dolaşmaya başlıyorsunuz. Sokaklarda şiir taşlarıyla karşılaşıyorsunuz. Tam şiirleri okuyup kendinizden geçerken, bu kez onunla ilgili kişiler çıkıyor karşınıza. Bunlardan biri Don Kişot mesela. Onunla oturup sohbet etmeye
Kurmaca Kişiler Kenti
Kurmaca Kişiler KentiEmin Özdemir · Bilgi Yayınevi · 201237 okunma
Reklam
216 syf.
9/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
yer altı her daim ölümü mü vaat eder?
Madenci, Soseki’den okuduğum ikinci eser, ilk tanışmam “
Ardından
Ardından
” ile olmuştu. Ardından’dan sonra kitabın anlatımı ve içeriği, ele alınış biçimi Soseki’ye göre tanıdık geldi. Toplumdan uzaklaşmış modern bireyin yalnızlığı ve topluma ait olamama hissinin karmaşasına odaklanan Soseki’nin kurguyu ele alış biçimi, kitabın son sayfalarında Haruki
Madenci
MadenciNatsume Soseki · Jaguar Kitap · 20181,045 okunma
152 syf.
10/10 puan verdi
günler hep böyle geçecek, güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. insanoğlu aldanıştadır. güneş batar, yağmur kesilir, kuşlar yuvasına çekilir. hiç ummadığın anda bir dalga gelip kayığı devirir. eski türk filmlerini andıran bir eser. hüzünlüyken okunmaz. neşeliyken de neşenizi alır yerini kedere bırakır. bir sayfadan diğerine geçerken hep bir hüzün, hep bir n'olacak kaygısı... hayatta tesadüf diye bir şey yok. hep demez misin sen "kader olandır" diye. bu alıntı ile hikâyede kader olgusunun dikkat çektiğinden söz edebiliriz. bir önceki kuşaktan diğerine müzik tutkusu, keman çalma beraberinde şarkı söyleme kabiliyetleri kuşaktan kuşağa aktarılmış. kuşaktan kuşağa sevdiğine de kavuşulamamış bir türlü. hiç beklenmedik karakterlerin, yanlış zamanda ve kötü şekillerle ölüm anlarına şâhit oluyorsunuz. kalbi olan okumasın:D
Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu
beni bu hikâyesinde derinden sarstı:) bu kadar yaşanan fırtınadan sonra sonu güzel olsun beklenir. fakat öyle olmadı, kitabın bir sonraki sayfasına geçmek isterken sert kapak elime geldi, meğer hikâye buraya kadarmış. bunu da sert bir şekilde öğrendim..:D
Tirende Bir Keman
Tirende Bir KemanMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20153,917 okunma
Bu da bir toplumun önüne serilen her (metin) gibi orada, iyi niyetli veya kötü niyetli, akıllı veya deli, bilgin ya da cahil, herkesin istediği gibi yorumlayacağı, ölümsüz bir taşın üstünde ölü süz kalacak bir yazı oldu. Dinleyenlerden de herkes, karakterine en uygun, kulağına en tatlı gelen mısraları hatırında tutuyordu. Ve böylece, orada herkesin gözü önüne serilen bu yazı, sert taşa kazılmış bu mısralar, ağızdan ağıza geçerken, başka kılığa bürünüyor, bazen saçmalaşacak kadar değişiyordu.
352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Hizmetçi
Merhaba herkesee Nabersinizzz Ben harikayıımmm. Çok merak ettiğim ama bir türlü okumaya fırsatım olmayan kitabı sonunda bitirdim. Ailesiyle iletişimi olmayan, hapisten şartlı tahliye ile çıkan ve neredeyse çıktığı andan beri arabasında yaşayan Millie, çaresizce iş ilanlarda gördüğü her ilana başvuruyordu. Çünkü hayatını böyle idame etmek istemiyordu artık. Bu ilanlarda içten içe istediği bir iş vardı. Winchester evinde hizmetçi olmak. Çünkü evde hizmetçi olunca hem kalacak yeri olacaktı hem de maaşı. Ama işi aldığında kaldığı oda, bahçıvanın italyanca dediği bir kelime, görüşmeye geldiğinde ona iyi davranan patronu birden tuhaf davranması onun tüyleri ürpertiyor. Buna rağmen kalmaya devam ediyor çünkü inanamıyor, kalacak yeri yok… Böyle zaman geçerken patronunun eşine hissettiği çekimle de cebelleşmeye çalışır. Ama işler daha da karışmaya başlar. Ne işverenleri ne Millie bu olacak olanları tahmin edemezdi… Kitap “ Bu evden çıkarsam ellerim kelepçeli çıkacaktım.” cümlesiyle başlıyor. Böyle başlayan bir kitabın kötü olması bence ihtimal bile değil. Bazı ters köşeleri tahmin edebilirken bazılarını edemedim, şok üstüne şok yaşadım yani. Ters köşeler, hissedilen gerilim kitabı daha da akıcı yaptı ve ben kitabı 2 saat gibi bir sürede bitirdim.
Hizmetçi
HizmetçiFreida McFadden · Olimpos Yayınları · 20232,296 okunma
Reklam
KUR’AN’DAN BAŞKA BİR KELAM KONUŞMAYAN KADIN
Tebe-i Tâbiîn neslinden Abdullah ibn Mübarek hazretleri anlatıyor: Hacca gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yaşlı bir kadına rastladım. Selâm verdim. -“Selâmün gavlen min Rabbi’r-Rahîm : Rahîm olan Rab’den bir de sözlü “selâm” vardır.” (Yâsîn 36/58) âyetiyle selâmımı aldı. -“Buralarda ne yapıyorsun?” diye sordum. -“Men yudli
“Unutulmamalıdır ki 'zaman' en önemli münekkittir ve geleceğe kalacak isimleri de en iyi o belirleyecektir."
Sayfa 19
Dedem birgün mektebin önünden geçerken durup bahçedeki çocuklara bakmış: Kız oğlan karışık, beşinci sınıfın büyük talebeleri, kadın erkek muallimlerle voleybol oynuyorlar... Eve gelince nineme "Yahu, demiş, Ali'ye ilim öğretecek kimseler kadın erkek, kız oğlan top oynuyorlar. Eski mektep de mi böyleydi?" diye sormuş ve kendisine gelmemi tenbih etmiş. Gittim, elini öptüm. O da beni öptü. Mektepten sualler sordu. "Programınız nedir?" dedi. Derslerin isimlerini saydım. "Kur'an yok mu?" diye sordu. Olmadığını, yalnız dördüncü ve beşinci sınıflara Kur'an dersi olduğunu söyledim. O sınıflara başı örtülü bir hanımın geldiğini görmüştüm. "Pekâlâ" dedi. Ben çıktım. Ben gittikten sonra, dedem, ağlayarak nineme şöyle demiş: "Muhsine, bu çocuk pınarın başında susuzluktan ölecek... Yazık yahu, ben neslimden, hâfız-ı Kur'anlığın bu kadar çabuk kesileceğini tahmin etmezdim. Çok erken oldu. Yahu Muhsine, sinesinde Kur'an olmayan bir insan kabirde gibi karanlıktadır. Kur'an nurdur, ışıktır, feyizdir. Kur'ansız bir okul zulmettir, karanlıktır; bu karanlık mektep çocuğa ne verecek?" Ben eve gelince ninem "Aslan Ali'm, dedenle ne konuştunuz? Bana: Bu çocuk pınarın başında susuzluktan ölecek, ilim evinde câhil kalacak, mektepte Kur'an yokmuş, dedi; ağlayarak gitti." dedi.
Beleş diye kayıt yapıp sadece bir gün gidip kaçtığım, alt düzey his ettiğim KPSS dershanenin sadece denemesine geç kalarak girip aylardır soru çözmeyip soruları da yarım yamalak çözdüğüm halde dershane birincisi olmuşum. Benden on net az yapan arkadaşım da ikinci olmuş. Derslere düzenli katılıp kesin birinci olur dedikleri adaşım bir kız varmış o sanmışlar, sonra o olmadığı anlaşılıp kız hüsrana uğramış, üstelik kız yedinci olmuş. Arkadaşım mesaj atıp tebrik ediyor. Ne yapayım ben tebriği ömür çürümüş. Geçerken uğradığım yerde açık ara birinci oluyorsam benim suçum yok, millete sorun var demek.Vaktiyle yarım dönem gidip yine alt düzey geldiği için derslerinden kaçtığım, girmediğim için bunları sonu belli dedirttiğim hocalara denemeler başlayınca özür dilettiren girdiğim dershane denemelerinde de daimi LYS'de birincilik YGS'de ilk on tahtım vardı. Türkçe'de max iki yanlış, edebiyattta üç yanlışın altına düştüğüm yoktu. Çalışmadan nasıl beceriyordum ben de bilmiyorum, gerçi o denemeler bile başımdan fazla idi,keşke onlara da girmeseydim, belki daha kötü puanla daha iyi bir konumda idim. Bir gün bile gidip listelere bakmadım, hocalardan milletten gelen tebrikle öğrenirdim. Tevazzuma tüküreyim,egoist olsaydım bu halde olmazdım. Ben bugünlere kalacak insan mıydım. Ağlayacağım şimdi.
201 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.