Hiç farkında olmadan kitap okumaya alışıp gitmiştim. Büyük bir keyifle elime alıyordum kitapları. Kitaplarda anlatılan hayatla gerçek hayat arasında hoş farklar vardı. Gerçek hayat gitgide ağır bir yüke dönüşüyordu.
' Bana bir şeyler söylediniz, anlamadım
Bir cümle, bir iyi söz, gene anlamadım
Doğrusu hiç anlamadım, siz ne demiştiniz?
Ben ne demiştim, ve çekip gitmiştim sonra
Öyle ya, niye hiç değişınedi bakışlarınız
BiTMEDi DiYORUM BiTMEDi ŞAŞKINLIGIMIZ. '
Karargaha yirmi yaşında gitmiştim; şimdi yirmi dört yaşındaydim. Ümit, hayal ve iyimserlikle yoğrulan bu altın çağ, bir dede başı kadar yıpranmış, çileden geçmiş ve ağırlaşmış , onu omuzlarımın üzerinde güç tutuyordum.
Hz. Âişe [r.anh] anlatıyor: "Bazen Resûlullah (s.a.v] ile birlikte onun gittiği seferlere katılırdım. Yine onunla birlikte bir sefere gitmiştim. O zamanlar ben daha genç bir hanımdım. Zayıftım; bedenim daha henüz etlenmemiş, şişmanlamamıştım. Resûlullah [s.a.v] kafiledekilere, Siz ilerleyin, dedi. Kafiledekiler epey ilerleyince Resûl-i Ekrem [s.a.v] bana, haydi gel, yarışalım da seni geçeyim, dedi. Bunun üzerine yarıştık ve ben onu geçtim. Bana hiçbir şey demedi. Aradan zaman geçmiş ve ben biraz şişmanlamıştım. Resûlullah ile yine bir sefere çıkmıştık. Eskiden yaptığımız o yarışmayı unutmuştum. Resûlullah (s.a.v) kafiledekilere, Sizler ilerleyiniz, dedi. Kafile epey ilerleyince Resûlullah (s.a.v) bana, Haydi gel, yarışalım, dedi. Bunun üzerine onunla yarıştım fakat beni geçti. Yarış bitince gülmeye başladı ve Bu, öbür yarışın karşılığıydı, buyurdu!"
Bu ânı böylesine net hatıra etmiş olan zihnim, sonrasını hatırlamıyor. Nasıl oldu da tanışmıştık, ben mi onun yanına gitmiştim yoksa o mu benim yanıma gelmişti, bilmiyorum. Bildiğim, bir yabancıya, ötekine yakınlık duymuştum. Esmer tenli, beyaz gülüşlü bir "öteki" peri. En az benim kadar sessizdi. Benden de sessizdi. Kendisessizliğimi bir kenara koyup, onun bana dokunan sessizliğini kırmaya çalışırdım.
Bir şey hoşuna gittiğinde gülümserdi.
Gülümsediğinde dünyada bir beyaz delik açılırdı. Ben o yaz o beyaz delikten içeri atladım.
ben yıkılıp gitmiştim erken kalkacaktım
sen bir rüzgara girmiştin erken kalkacaktın
ikimiz ekmeğimizin peşine düşmüştük
öyle uzun sevişmeye vaktimiz yoktu