Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gürkan TOKTAŞ

Gürkan TOKTAŞ
@gizay42
Ben elime aldığım hiç bir kitabı okumadım azizim. Kitaplar anlattı ben dinledim.
Emekli
Üniversite
Konya
Konya, 18 Aralık
28 okur puanı
Ocak 2017 tarihinde katıldı
Katil, önündeki savunmasız kadının karnına oturdu, elinde bir gül vardı. Gülün güzel parfümü, kanın metalik kokusuna karışıp etrafa tuhaf bir esinti gibi yayılıyordu. Gövdeden bir diken kopardı. "Beni öldürecek," Bir tane daha kopardı. "Beni öldürmeyecek." Her dikeni koparıp tek tek kan bulaşmış karnına düşürdükçe çocukluk tekerlemesinin hastalıklı uyarlamasını sürdürdü. Tek diken kaldığında, siyah pis gözleri parladı. Zalim dudakları keyifle gülümsedi.
Reklam
“Neredeydin? ” dedi yataktaki yaşlı kadın. “Tuvaletimi yapmam gerekiyordu ama yanımda kimseyi göremedim.” Genç adam. onun hırçın ses tonuna karşılık, ayakucunda duruyor ve sakin bir şekilde gülümsüyordu. Kelimelerin ne anlama geldiğini unutmuş gibi, belli belirsiz bir sesle “Tuvaletimi yapmam gerekiyordu” diye tekrarladı. Adam, “Sana
Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gelin, olasılıktan söz edelim. İlk önce, olasılık dediğimizde en sık akla gelen çekilişlerden, piyangolardan söz edelim. Amerika’daki en büyük piyangoyu, Povverball’ı kazanabilme olasılığı 120.000.000′da l’dir. Povverball’ın ilk oynanmaya baş­landığı 1997′den beri elliden fazla insan bu olasılığı alt üst ederek büyük ikramiyeyi kazanmıştır.
ayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir de bütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara
Reklam
“Benimle benden önceki diğer Peygamberlerin misali, şu adamın misâli gibidir: Adam mükemmel ve güzel bir ev yapmıştır, sadece köşelerinin birinde bir tuğla yeri boş kalmıştır. Halk, evi hayran hayran dolaşmaya başlar ve (o eksikliği görüp): “Bu eksik tuğla konulmayacak mı?” der. İşte ben bu tuğlayım ve ben Peygamberlerin sonuncusuyum.
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın… Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya… Kapıları sırlara açılan bir kent… Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar… Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı… Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu… Ölümün yok edemediği bir sevda… Yıllara
Gregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu… Sayfalar ilerledikçe Gregor’un hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz.
Üç arkadaşın öyküsü bu. Beyoğlu’nda büyümüş, Beyoğlu’nda yaşayan üç ayrı kişilik, üç ayrı kimlik, üç ayrı insan. Ölümsüzlük merakıyla başlayan ölümler. Her cinayetin ardında gizemli bir neden… Ve soruşturma boyunca adım adım, bina bina, sokak sokak Beyoğlu. O çoksesli, çokrenkli, çokdilli, çokkültürlü Beyoğlu. Günümüzün Babil Kulesi… İnsanın
KİM BİR BARDAK SOĞUK SU İÇERSE BENİ HATIRLASIN. Hz. Hüseyin Kerbela, yeniden var olmak için atılmış ölümüne bir adımdır, ölümüne bin adımdır. Âşık olmanın adıdır ölüme en Yüce’nin hatırına. En Yüce’nin hatırına ölümle kıyılmış nikâhtır bu, Hüseyni bir nikâh. “Kerbela, bir feryattır. İkiyüzlülüğe, kaypaklığa ve arkadan vurma alçaklığına
Reklam
Bir babanın erdemi çocuklarının sevgisidir. Doğumumuzu heyecanla bekleyen, dünyaya gelişimizle birlikte büyük sorumluluklar yüklenen ve bu durumdan da hiçbir zaman şikâyetçi olmayan annelerimizin ve babalarımızın bizim için yaptığı tüm fedakârlıklarda tek istekleri; hiç şüphesiz, mutluluğumuz ve hayata karşı zaferlerimizdir. Babalarımızın bizler için yaptığı fedakârlıklar anlatmakla bitmez, bu nedenle onları fırsat bulduğumuz her zaman ve her yerde kucaklamalıyız, Annemize, babamıza veya yakınlarımıza sevgimizi göstermek için onlara “özel günler”in gelmesini beklememeliyiz. Babalarımızın üzerimizde hiç bitmeyen bir sevgisi ve sorumluluğu vardır; bizi saran, koruyan, kollayan… Çocukların gözünde balar bambaşkadır, bir efsanedir. Bunu hiç unutmamalıyız. İçimizde sakladığımız, bazen de bastırdığımız duygularımızı zaman geçmeden göstermeliyiz. Gözlerinin içine bakıp, gülümseyerek, onların kıymetini, büyüklüğünü onlara hayattayken hissettirmeliyiz. Sonuç olarak, sevdiklerimiz bizler için çok değerliler. Bizde sevgimizi onlara gösterelim, hadi bir adım atalım ve annemize babamıza sarılarak ellerini öpelim.