Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Gördüğümüz nedir? Et kafalı askeri diktatörler, askeri diktatörlere taş çıkartan sivil ırkçılar ve bağnazlar, dini bağnazlığı bayrak edinmiş mollalar, dini ve kitabı sadece para olan, durmadan yüzümüze gülümseyerek yalan söyleyen politikacılar, bizi kurtarmak iddiasında olup, saf ideallerimizi ve duygularımızı sömürerek, bizi bağnaz bir savunucu, kör bir propagandist haline getirmek isteyen eğilimler... Ve yasaklar, bitip tükenmez yasaklar. Ve kan, kin, nefret, önyargı, göç, gözyaşı. Ve son karanlık; ölüm. Birbirinden oldukça farklı olan tüm bunların amacı aynı; fanatizmle ruhumuzu ve beynimizi esir almak, bizi tekdüze, tekyanlı hale getirmek, bize söyleneni yaptırmak, ötekine karşı kuşku, kin ve nefret duymamızı sağlamak. Yani bizi mutlak itaate zorlayarak, karanlık ve kokmuş kapalı bir nefret gölünde boğmak. Bunu kabul etmediğimizde, onların buyurdukları gibi düşünmediğimizde, hareket etmediğimizde de bize sunulan alternatif tektir; çeşitli biçimlerde, en ilkel metodlarla, bizi cezalandırmak, dilimizi kesmek, kalemimizi kırmak..."
Sayfa 126 - İthakiKitabı okudu
Sonra da barbar diyorlar.
"Hepimiz biliyoruz, insanlar bir yerden bir yere göç ederken, gelenek ve görenekleriyle, dil ve kültürleriyle, toplumsal değer yargılarıyla göç ediyorlar. Ve köklerinden kopmuş insanlar köklerine ilişkin hemen her şeyi bağnazca korumaya çalışıyorlar."
Sayfa 105 - İthakiKitabı okudu
Reklam
Biz, insan soyu, Pessoa'nın domuzu gibi "kendi pisliğimizi" temizleyemeyecek hale geldik. Her geçen gün kendi pisliğimizde boğuluyoruz. Kaçabilme/ göç edebilme imkanımız ise ne yazık ki sıfır elde sıfır. Yani ülkeler değiştirsek, kıtalar aşsak yine sıfır elde sıfır. Diyeceğim odur ki bu bataklığa mahkumuz, bu bataklıkta debelenip duracak, günü geldiğinde de siktir olup gideceğiz! ister kabul edelim, ister etmeyelim; ister vicdanlarımızın bir yanı diren desin, diğer yanı teslim ol desin... Durum, kabaca, "kaba gerçekçilikle" bundan ibarettir.
Sayfa 118Kitabı okudu
. anladık ki, içimizden herkesin bir göç zamanı var;
Sayfa 30 - Dergah yayınları 2.baskı 2019Kitabı okudu
Göç
ve ak parmaktan sızan kızıl kan.. karla kaplı yola damlaya damlaya koparız yuvamızdan
Sayfa 19
"Biz ölmüş annemizin sütünü mü emdik? Anadolu'nun sütünü. Göç yollarında ölen komşularımızın, kovuklarda kıstırılıp kurşunlanan köylülerin, yanmış otellerin içinde kalan kardeşlerimizin Anadolusu. Issız dağ yamaçlarının, serin çavlanların, bozkırın Anadolusu. Maraş'ın, Sivas'ın ve Roboski'nin. Eskişehir'in, Taksim'in şimdilerde... Başımıza gelenler bu yüzden mi acaba? Bu yüzden mi, bu kadar çok hırsız, soytarı, riyakâr ve yalancısı var tarihimizin?"
Sayfa 48 - İletişim Yayınları - 1.Baskı 2016, İstanbulKitabı okudu
Reklam
"Göç, insan emeğinin yoksul ülkelerden zengin ülkelere aktarılması anlamına gelir. Makinaları olanlara insan da verilir."
Çağdaş Fransız tiyatro yazarı Jean Claude Grumberg’in “JOB” isimli iki kişilik oyunu, Tanrı ve onun öbür dünyaya göç etmiş kulu Job arasında geçiyor. Tanrı ayakkabılarını boyamakta olan kulu Job’a diyor ki: “Ben insanı, kendimin bir kopyesi olarak yarattım. İnsanı yaratırken onun hamuruna bu “umut” dediğiniz şeyi koymadım. Çünkü bende böyle bir şey yok. Nerden çıktı lan bu umut? Bunu kim uydurdu?”
...Çok tuhaf bir ortam oldu. Kimseden ses çıkmıyor. Ulu Kam, kendi halinde oturuyor. Ben kısaca yanımdaki arkadaşları takdim ediyor ve onu tanımak istedikleri için tekrar geriye döndüğümü söylüyorum. Suskunluk devam ediyor. Bir süre sonra o başlıyor konuşmaya: - Doğanın renkleri vardır. Doğadaki her rengin karşılığı vardır, insan doğadaki rengi
Sayfa 161 - Matbuat Yayın, 2. Basım - Aralık 2016, BÖLÜM 2, BADEM AĞAÇLARINA DÖNÜŞ
"Maddî hayatı yaşamayanlar, daha açık söylemek gerekirse dünyadan göç edenler bu macerayı hâlen yaşayanların hayatına rüya ve ilhamlarla iştirak etmektedirler. Bu büyük imkân ve gerçekliği sadece yaşayanlar ve tadanlar biliyorlar."
Ötüken Neşriyat
Reklam
Saçlarından göç etmeyi becerememiş, zayıf kırlangıçlar dağılıyor sokaklarımıza.
Ölüm ki, dönüşü olmayan bir göç yolculuğudur. Alışkanlığım gereği, bu yolculuğa çıkmak üzereyken, geride bırakacaklarımı derleyip toparlayıp düzenlemek istiyorum. Benden sonra herşeyimi yerli yerinde ve düzenli bulmalarını diliyorum.
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Beyaz adamın kârı,Vietnam,Disney'in Pocahontas trajedisi,köleleşen Haiti.
Kolgücü bulmak için yoksul ülkelere göç eden endüstriler sa­yısız; kolgücü de çok ucuz ve bol. Bu yoksul ülkelerin hükümet­leri, ilerleme mesihlerinin gümüş tepside getirdiği yeni iş kay­naklarına "hoş geldiniz!" diyorlar. Ama bu yoksul ülkelerin ço­ğunda, yeni imalat proleterleri Rönesans döneminde işe verilen tripalium adını hatırlatan şartlarda çalışıyorlar: Bu aynı zamanda bir işkence aletinin de adıydı. Disneyland tarafından satılan ve üzerinde Pocahontas figürü bulunan bir tişörtün fiyatı, bu tişör­tü Haiti' de saatte 375 tişört hızıyla çalışarak diken bir işçinin haf­talık ücretinin tümüne karşılık geliyor. Haiti dünyada köleliği kaldıran ilk ülkeydi ve pek çok ölüme mal olan bu kahramanlıktan iki yüzyıl sonra ülke ücretli kölelikten mustarip. McDonald' s zinciri çocuk müşterilerine oyuncak hediye ediyor. Bu oyuncak­lar Vietnam' da, işçilerin kanter içinde aralıksız on saat çalıştığı karanlık atölyelerde seksen sente üretiliyor. Vietnam, Amerika Birleşik Devletleri'nin askeri istilasını alaşağı etmişti ve pek çok ölüme mal olan bu kahramanlıktan çeyrek yüzyıl sonra ülke kü­resel aşağılamadan çekiyor.
Sayfa 179 - Sel Yayınevi
53 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.