Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Erkek evlat böyle işte! Büyütürsün, beslersin, sırtımı yaslayacağım dağ dersin de yüzünü çevirip bakmaz. Ama kız evlat öyle mi? Nereye giderse gitsin, anasını babasını atmaz.
Sayfa 128 - Romanoku YayınlarıKitabı okuyor
Hazır olduğunda, ülkesi için her şeyini verdi. Hiç sorgulamadı, her emri tereddütsüz yerine getirdi. Kendisi için hiçbir şey istemedi. Sahip olabileceği tek şeyin, gölgeler mezarlığındaki iki metrekare toprak olacağını bilerek, sadece verilenle yetindi.
Reklam
İçimde garip bir karıncalanma halinde birtakım iniltiler, mırıltılar, şekilsiz gölgeler seziyordum.
Sayfa 13 - Ötüken NeşriyatKitabı okuyor
Mağaradan Çıkış..
Modernitenin dayattığı haz, tüketim ve eğlence kültürü bizi yeniden Eflatun'un mağarasına hapsetmek istiyor. Burada mutlu olacağımızı söylüyor. Eflatun'un mağarasında gölgeler duvara yansıyordu. Şimdi gölgeler yaldızlı, albenili, parlak, elimizde tuttuğumuz ışıklı ekranlara yansıyor. Bize bu gölgelerin, imgelerin, resimlerin, yansımaların tek yahut en önemli gerçek olduğu söyleniyor. “Her şey burada elinin altında... Kalkıp bir yere gitmene gerek yok!” deniyor. Çünkü ayağa kalktığımız anda ayaklarımıza vurulmuş prangaların farkına varacağımızı biliyor ve bundan korkuyorlar. Bizim hem ayaklarımıza vurulmuş prangalardan hem de zihinlerimize takılmış kelepçelerden kurtulmamız gerekiyor. Bunun için açık bir ufka doğru yeniden temel ve büyük soruları sormamız lazım.
Bitirdim ben... Koydum lavtamı kenara. Mor üçgüller arasında Gölgeler asılı durdukça Şakımak da sona erdi, şarkılar da. Bitirdim ben... Koydum lavtamı kenara. Eskiden bülbüller gibi erken, Çiy düşmüş çalılarda öterken, Kestim artık sesimi. Yorgun bir ketenkuşuyum şimdi. Dudağımdaki ezgiler bitti, Öttüğüm zamanlar geçip gitti. Bitirdim ben. Koydum lavtamı kenara.
Sayfa 402 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
1
“Kâinatta ne varsa hepsi vehim ve hayal, yani aynalara vuran akisler veyahut gölgeler.”
Sayfa 7 - Can Yayınları, epubKitabı okuyor
Reklam
Bir soğuk yel eser Üşür ölüm bile. Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle. ~ÜLKÜ TAMER
ROMAN ÂLETİ ve DÜNYA GÖRÜŞÜ...
- "(...)Romana nasıl bir rol yüklediğim anlaşılıyor; çerezlik değil, mensup olduğum dünya görüşünün roman âletinden üflenişi... Kendi diyalektiğimizin, roman mevzuuna nasıl yaklaştığımın rengini verir."
Sayfa 151 - 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Roman- İBDA YayınlarıKitabı okudu
İŞ UNSURDA DEĞİL TERKİPTE...
- "Bu işin nasıl bir keyfiyet istediğine misal olsun diye, romanda malzemeyi göstere göstere veriyorsam, anla ki, işin unsurda değil, terkipte ve keyfiyetin görünüşünde olduğunu belirtmek içindir... Hâdiseleri idealize etme dâvası."
Sayfa 151 - 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Roman- İBDA YayınlarıKitabı okudu
DOĞRUNUN OLMADIĞI YERDE GÜZEL DE YOKTUR!..
- "Sanatçıyı uçlara ve yalnız başınalığın en keskin alanına çeken nedir? Söyledik bile: Sanatçı, uçlar adamı ve "kendinde obje" mihrakından seslenen insandır; "kendinde adam"... Böyle bir kumaşın iç âlem tertibi peşindeki gâyesini, İslâm estetik idrakinin temel taşıyla, yâni "doğrunun olmadığı yerde güzelde yoktur!" idrakinin içinde düşünürsek, nihayetinde Allah'ı arama işi" bulunan bir rolle karşılaşırız; gâyesi Allah'ı aramak olan bir iç âlem düzeni peşindeki tertibi gösteren roman...
Sayfa 150 - 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Roman- İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
SANATÇI ve ROMANA YÜKLENEN FONKSİYON...
- "Görünmez şeffaf perdelerle birbirinden ayrılıkları içinde, insan keyfiyetinin birleştiriciliğinde bir, bir dünyada ayrı dünyaları yaşayanların hepsini birden kuşatıcı, dünyanı eğilimlerini keşfeden yönlendirici bir sanat kumaşı..."
Sayfa 150 - 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Roman- İBDA YayınlarıKitabı okudu
Tanrı ve kibri
"Gerçekten de Cehennem Tanrı'dan daha güçlü bir gerçeklik olarak görünüyordu çünkü imgelemimde yaratabildiğim birşeydi. Tanrı ise, biraz gölgeler arkasında bir kimlikti, imgelerden çok entellektüel soyutlamalarla tanımlanıyordu. Sekiz yaşlarına geldiğimde "Taun nedir?" sorusuna karşılık gelen kateşizm cevabını ezberlemek zorundaydım: "Tanrı Yüce Rabtır; Kendi başına vardır ve bütün mükemmellik içinde sonsuzdur." Bu cümlenin benim için bir anlamı olmaması şaşırtıcı değil ve beni bugün de etkilemediğini söylemeliyim. Bu her zaman yalnızca kuru, kibirli ve belagatlı bir tanım olarak kalmıştır." Tanrı kitaplarında daima yüce olduğunu vurguluyordu: O, muhtaç olmayan, ezeli ve ebedi, yüce olandı. peki Tanrı konuşurken kibrinden mi konuşuyordu yoksa bize kendisini mi tanıtıyordu? O'nu idrak edemeyip ezbere laftan ibaret yapan biz miydik yoksa gerçekten öyle miydi?
ROMANDA KEYFİYET...
- "Roman nasıl bir keyfiyet yüklüyorsun? - "Bizim malik olduğumuz ölçü içinde söylersem, büyük fikir adamı ve sanatçı, mensup olduğu keyfiyet göğünde kanat açarak, yavruları besleyen bir anadır; eser bunun için, haysiyeti böyle olmalı!.."
Sayfa 149 - 150 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Roman- İBDA YayınlarıKitabı okudu
FİKİRDE "DİYALEKTİK", ROMANDA "ESTETİK"...
- "(...) Yâni keyfiyet dâvası, kuru kabuk değil! Fikirde "diyalektik" ne ise, romanda da "estetik" o; bir odadan içeri seke seke giren adamın "orijinalliği" cinsinden çocukluklara "yeni dil" ve "estetik" oluşturmak gözüyle bakılıyorsa o başka!.."
Sayfa 149 - 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Roman- İBDA YayınlarıKitabı okudu
GÖZBAĞCILIĞI ve SOL...
- "(...) Özellikle solun köpürttüğü bir gözbağcılığına misal vereyim: Anlatırken "ben geliyorum" diyeceğine, "ben var gelmek eylemi!" dercesine bir cehdle bütün gücünü klişe deformasyonuna verince, bunu adı "kendine has bir ve estetik" oluşturmak! Oysa iş, satırlar arasına kıvrılan fikir edâsında; ve estetik ile dil, bu edâyı temin eden görünüşte
Sayfa 149 - 9.Levha, (Yeni Dünyanın Eşiğinde) -Roman- İBDA YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.