YAŞAR KEMAL ile neden bu kadar geç tanıştım? Edebiyatımızın en büyük deryası belki de kendisi. Bu deryaya girmek beni korkutuyordu. Kendimi hazır hissetmem gerekiyordu. Bu yüzden bir süre farklı farklı eserlerle kendimi alıştırdım ve kendisi, hayatı hakkında biraz araştırma yaptım. İçten içe kemiriyordu beni O'nunla ve eserleriyle tanışma isteği.
Baykuş Edebiyat Dergisi
Ağustos-Eylül Sayısı/2023
(Yazar Serhat Kaya)
Siz hangi taraftasınız?
Şimdi bu soruya yanıt verirken önce hayatı boyunca çizgisiyle daima “herkes için ya gerçek bir demokrasi ya da hiç!” diyen hakiki bir insana sarılmak istiyorum müsadenizle… Birazdan o insandan daha çok bahsedeceğiz, Şimdi gelelim size. Kaç yıl yaşasanız
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
**Orhan Veli, 36 yaşında aramızdan ayrılmış ve geriye şiirlerini bırakmış. Bir şiiri var ki yayımlanmamış ve belki hatta tamamlanmamış. Orhan Veli öldüğünde kalan eşyalarının arasında bulunuyor.
Orhan Veli’nin el yazısıyla yazdığı ve diş fırçasını sardığı bir ambalaj kağıdının üzerinde bulunan son şiiri.
Yaşanmış veya yaşanamamış tüm aşklarını
“Astral seyahate olan inancım, kitaplar ile pekişti.” demişimdir hep. Bkz. #133836259 “Dem” ile bu olay farklı bir boyuta taşındı. Zira, 1960’lı yılların İstanbul’unu oturduğum yerden gezme şansım olamazdı başka türlü diye düşünüyorum.
-Biçem & Teknik-
Henüz kitabı okurken dahi yazarımızı (
Bu hayatta ne öğrendin derseniz bana
İnsanın neyi çok isterse onunla sınandığını öğrendim. Beklemeyi öğrendim. Ve bazen beklemenin yetmediğini öğrendim...
Gönül Dağı\ Keriman
"Çile"yi anlatmaya nasıl bir cümle ile başlayacağımın kararsızlığını yaşadım. 'Gaiblerden bir ses gelse' de, o sesin kılavuzluğuyla mı yazsam dedim. Sonra düşündüm ki, 'gaiblerden bir sesin gelmesi' ister gerçek, ister mecazi, isterse ki, üslubun kazandırdığı anlam bakımından olsun, ne demek olabilir acaba? İlk mısranın hissettirdiği
Ana var evlat doğurur oymağı devlet eder.
Ana var it doğurur devlete dert eder.
Ana var evladın başına dert olur.
Ufak bir ekleme yapmak istedim bu güzel söze. Bir ana kötü hayata düşmek isterse evladı da arkasından atlar.
Romanımıza gelirsek hem akıcılığı hem betimlemeleri hem de kurgusuyla dönemimize kadar kalıcılığını kaybetmeyen efsane bir eser. Yusuf erken yaşta kaybetmeyi öğrenmiş bir çocuk ve bağlanmamayı hayat felsefesi haline getirmeye başlıyor. Tabi ki gönül bu romanımızda da ferman merman dinlememiş.
Diğer değineceğim konu da kadınların her daim ucuz olan hayatı. Borç karşılığı alınıp verilmesi günümüzde de pek modasını kaybetmemiş ve hala erkeklerin evde bir kadın bulunsun hesabı ve kadınlarında zengin bir kısmet olarak gördüğüyle evlenmesi olayından vazgeçilmemiş.
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,5bin okunma