Bazı gönül borçları vardır karşılığında para ödeyemezsiniz. Mesela anne sevgisi. Anne yaşlanınca ona hizmet etmek, ona güven duygusu vermek hani derler ya onun ardında adeta dağ gibi durabilmektir o annenin sevgisine karşılık elden gelen.
03 Haziran 1972: Türkçüler Derneği Kurultayı
MHP ile İlişkiler Kopuyor
Türkçüler Derneği ile MHP arasındaki ilişki, 03 Haziran 1972 Cumartesi günü yapılan Türkçüler Derneği Kurultayı'nda kopmuştur. Kurultayda Muzaffer Eriş başkan, Orhan Tuncer ikinci başkan, Abdülhalûk Çay genel yazman, Erdoğan Saruhanlıoğlu genel yazman seçilmişlerdir.
Şu an la' kısmına bastırarak ve kelime-i tevhid ile kelime-i şehadet arasında koşturarak bağıra bağıra can vermek isterdim. Allah'im elli yaşıma kadar disiplinli ve düzgün bir Müslüman olarak yaşayamadm. Haklısın.
Her zamanki gibi. Sinemin özünü bilirsin. Ama son bir yildır Resulullah efendimizin gönül iklimine yaslanıyor ve seherlerde sana yaklaşabilmek adına uyumuyorum. Bu son bir yılımı tüm ömrüme yayarsan ve ihlâsla yapmış olduğum tövbeleri kabul edersen ben de belki son nefesimi "ey iman edenler, Allah'a
karsı, O'nun azamet-i ilahiyesine göre takva üzere olun ve ancak Müslümanlar olarak can verin," emrini yerine getirmiş bir
kul olarak verebilirim. Bir ömür bu son nefes için hazırlanan insanlar var. Omür boyunca "son nefes" tandanslı yaşayan insanlar arasına beni de kabul et. Elli yılımı siviler. Son bir yılımı
elli yılıma örtüver. Beni affet. Ben ölüyorum. Öldüğüme inanamayarak ölüyorum. Inanmayarak ölmüyorum ama.
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
“ Nedense hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendilerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz. “
“ İnsanları, kendi cinslerinden biri
Ey şekle ve surete bağlanıp kalan! Baştan çıkaran bir güzelin aşkının esiri olmayı bırak! Gülün gül yüzünün aşkı, senin kalbine nice dikenler sapladı! Seni mahvetti, bitirdi ve seni iflâh olmaz tutsağı yaptı!
Gül ne kadar güzel olursa olsun, yedi sekiz gün içinde kaybolup gider güzelliği!
Yok olup gitmeye mahkûm bir şeye gönül vermek; kâmillerin, aklını kullanan erlerin işi olamaz!
Gülün gülümsemesi arzularını kamçılıyorsa, seni gece gündüz acı ve ıstıraptan inim inim inletmek içindir! Haydi, bırak şu gülü! Çünkü her ilkbaharda seninle alay ediyor o, sana gülümsüyor değil, vah sana, vahlar sana!
İnsan, karşısındakini de kendisi gibi görür; onun her hatasına takılmaz, her sözüne alınmaz, iyilik yapmaktan sıkıntı duymazsa geniş gönüllü olur. Aynı şekilde kendi hatalarını görür, kabul eder, düzeltmek için çabalarsa olgunlaşır. Kalbiniz o kadar küçük ki ne kendinizi ne karşınızdakini sevip kabul edebiliyorsunuz. Birbirinize 'Benden dolayı mutlu olmalısın.' diye gülümsemiyorsunuz bile. Çevrenizdekilere iyilik yapmak, ihtiyacı olanı vermek sizi fakirleştirmez, mutsuz etmez. Aksine, insana gönül ferahlığı verir, işe yarar hissettirir. Birine selam verirseniz, yalnız birine sohbetinizi verirsiniz... Bazen de karşınızdaki insan hakkında yanılırsınız. O zaman kendinize insan olma, hata yapma hakkını verir, yolunuza devam edersiniz.
Aşkın kitabında almak kadar vermek de vardır. Aşk gönül pazarıdır. Eğer iki gönül birbirlerine razı göstermişse orada aşk vuku bulmuştur. Denklik bu işin ne olmasını ne de olmamasını belirler. Aşıklar gönül denkliğine bakar makam denkliğine değil.