Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zihnimizi, daimi mutluluğa yöneltme
"Dene­yimlerim bana gündelik hayatta karşılaşılan sıradan şeylerin tümüyle boş ve anlamsız olduğunu öğrettikten sonra, korkumun kaynağı ve nesnesi olan tüm şeylerin zihin onlardan etkilenmedikçe kendi içinde iyi ya da kötü hiçbir şey barın­dırmadığını fark edip, gerçek bir iyinin, yani kendi kendini iletebilen ve diğer her şey dışarıda bırakıldığında zihni tek başına etkileyebilen gerçekten iyi bir şeyin olup olmadığını, aslına bakılırsa, keşfetmesi ve edinmesi bana ebediyen sü­rekli ve üstün bir sevinç verecek bir şeyin olup olmadığını araştırmaya karar verdim nihayet." Yani ister hoş ister nahoş olsunlar dış olaylara bir şekilde kayıtsız hale gelip zihnimizi, daimi mutluluğu kendi içinde bulacak şekilde dö­nüştürmek suretiyle elde edebileceğimiz derin ve kalıcı bir mutluluk.
En radikal Pyrrhoncudan da daha kuşkucu olan Monta­igne, felsefe yapmanın herhangi bir şeklinin insanın huzur­suzluğunu dindirebileceğine inanmıyordu. Ona göre, felsefe en çok, insanları felsefenin olumsuz etkilerinden kurtarma konusunda işe yarardı. Ludwig Wittgenstein (l889-195l) gibi o da gündelik dilin eski metafizik sistemlerin tortularıy­la dolu olduğunu fark etmişti. Bu kalıntıları açığa çıkarıp, onların anlattığı gerçekliklerin aslında birer kurgudan ibaret olduğunu fark edersek, daha esnek şekilde düşünebilirdik. Felsefeye karşı ufak dozlarda alacağımız bu türden bir ho­meopatik ilaç -bir anti-felsefe de denebilir-, bizi diğer hay­vanlara yaklaştırabilirdi. İşte o zaman, filozofların bizden değersiz sayarak görmezden geldikleri bu canlılardan bir şeyler öğrenmeye başlayabilirdik.
Reklam
Romantik Çağ
"Evet. Dâhi için ideal durumun boş durmak olduğu söyleniyor, tembellik de Romantizmin başta gelen erdemi kabul ediliyordu. Bir romantiğin görevi kendini yaşama bırakmak ya da hayallere dalıp ondan uzaklaşmaktı. Gündelik meselelerle uğraşmak küçük burjuvaların işiydi."
Sayfa 395 - Pan
YARIDA KALAN EDEBİYAT TARİHİ Atsız'ın dil, tarih ve edebiyat çalışmaları iç içe geçmiştir. Daha 1933-1934 yıllarında Orhun dergisinde yayımlamaya başladığı Köktürk ve Uygur dönemlerine ait metinlerin aktarmaları, aynı zamanda edebiyat tarihini de ilgilendirmektedir. Bitirme tezine dayanan ve yine Orhun dergisinde yayımlanan Edirneli
"Bu iktidar biçimi bireyi kategorize ederek, bireyselliğiyle belirleyerek, kimliğine bağlayarak, ona hem kendisinin hem de başkalarının onda tanımak zorunda olduğu bir hakikat yasası dayatarak doğrudan gündelik yaşama müdahale eder."
Zaman zaman Jung Stilling veya Robert Huntington gibi sevimli bir papaz çıkar, iyi bir insan akşam yemeği istediğinde, kapısını çalıp ona yarım dolar bırakacak, sadaka dağıtan bir Takdir-i İlahi'ye inanır.14 14 Johann Heinrich Jung-Stilling (1740- 1817): Alman mistik ve şarkiyatçı. Goethe'nin ilginç arkadaşlarından biridir. William Huntington (1745- 1813): İngiliz papaz; kendine özgü vaazlarıyla popüler olmuştur. Burada Emerson yanlışlıkla William yerine Robert diyor. Stilling ve Huntington'ın özelliği, Tanrı'nın gündelik hayata doğrudan müdahale ettiğini ve inançlı kimselere en temel ihtiyaçlarını bile bahşettiğini ileri sürmeleridir.
Reklam
Bir kere Hymie vardı, kurbağa Hymie, bir de karısının hatırı sayılır bir süredir çürümekte olan yumurtalıkları. Hymie karısının çürümekte olan yumurtalıklarından başka bir şey düşünemiyordu. Gündelik konumuz buydu; müshil haplarının ve dildeki pasın önüne geçmişti. Hymie, kendi deyişiyle, “cinsel özdeyişler”e merak salmıştı. Ağzından çıkan her laf ya yumurtalıkla başlıyor ya da yumurtalıkla bitiyordu. Her şeye rağmen karısıyla iş tutuyordu yine – içinden çıkmadan önce bir-iki sigara içtiği uzun, yılanımsı çiftleşmeler. Bana yumurtalıklarından akan irinin karısını azdırdığını anlatırdı. Karısı yatakta iyiydi hep, fakat şimdi her zamankinden de iyi olmuştu. Yumurtalıkları alındıktan sonra nasıl tepki vereceğini kestirmek mümkün değildi. Karısı da bunu anlıyordu sanki. O yüzden sikiş sikişebildiğin kadar!
Mutlular diye kendilerine koşulan insanlara bak, onlar mala mülke gömülmüştür. Zenginlik ne çok insana yük olmuştur! Ne çok insanın belagati ve gündelik meşguliyetlerde yetenek gösterme gayreti kan akıtmıştır! Ne çok insanın yüzü daimî hazlardan ötürü soluyor! Etraflarını saran yandaş topluluğu ne çok insanı özgürlüğünden ediyor!
Sayfa 47
Her söz üretimi bir yerin meşru dile gelişine bağlanabildiği ölçüde her şey konuşur, her şeyin bir anlamı vardır: İnsanları şekillendiren toprak, alışverişlerine sahne olan deniz, ilişkilerinin okunduğu gündelik eşyalar, izlerini taşıyan taşlar.
SANATIN İşlevinin ifade etmek olduğu ve sanatsal ifade edişin bilmeye bağlı olduğu genellikle bir dogma olarak kabul edilir. Sanatçı söyler: bir ressam, hatta bir müzisyen olsa bile. Söze dökülemez olanı anlatır o. Sanat eseri, gündelik algıyı sürdürmekle birlikte, onun ötesine geçer. Metafizik sezgiyle çakışan sanat eseri, genel algının sıradanlaştırdığı ya da gözden kaçırdığı şeyi indirgenemez özünde kavrar. Bir şiir ya da resim, gündelik dilin geçerliliğini yitirdiği yerde konuşur. Bu sebeple gerçeklikten daha gerçek olan eser, kendini mutlak olanın bilgisi olarak kuran sanatsal imgelemin itibarının delilidir.
Gerçeklik ve Gölgesi / KindleKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.