Gitmek kelimesini her kim tasvir etmişse, keşke giderken kalmak diye bir kelimede tasvirleseymiş. Bunu bir çok kelime kullanıp süslemek zorunda kalmadan tek bir kelimeyle betimlemek güzel olurdu. Güzümek olabilirdi mesela;
yaz ile kış arasında kalmış bir mevsim gibi, Güzüyorum Eflam.
Yüce dinimiz İslâmiyet, insanı, "en şerefli varlık" ve "en güzel surette yaratılan varlık" olarak tasvir eder. Gerçekten, İslâm, insanın kadrini bilmek demektir.
Sylviya Plath yazısından anlatıyorum; hayatın gerçekten bir armağan olduğunu, bana bir Derviş çok güzel tasvir etmişti.
"Sen farkında mısın" demişti, "Nefsin sana devamlı haksızlığa uğradığını söylüyor! Oysa şöyle düşün: gözün gören bir et parçası, kulağın işiten bir et parçası, beynin düşünen bir et parçası, kalbin sana hayat pompalayan bir et parçası... Âlem, bunun gibi inanılmaz mucizelerle dolu." Halbuki biz modern insanlar, âlemin harikuladeliğine yabancılaşıyoruz ve çok yavan bir hayat yaşıyoruz.
Demek ki yalnızca ölüme her an yaklaştığımız için değil, anlama ve kavrama yeteneğimiz daha önce azaldığı için de acele etmeli.
Doğadaki olaylara eşlik eden bazı hoş ve cazip şeylere de dikkat etmek gerekir. Mesela pişen bir ekmeğin bazı kısımlarının çatlayıp ayrılması, ekmek yapma işine aykırı da olsa ekmeği yeme isteğini artırır. İncirler de olgunlaşınca ağızlar çatlar; zeytin ağaçların da fazla olgunlaşma, çürümeye yaklaşma, zeytinlere kendine özgü bazı güzellikler katar. Ve başını eğmiş başaklar aslanın sarkık kasları, ve baska pek çok şey ayrıca incelendiğinde güzel görülmekten çok uzaktırlar, ama doğanın işleyişine uygun olduklarından, onun daha güzel, daha büyüleyici görünmesini sağlarlar.
Sonuç olarak her yerde, olup biten her şeyi kavrayacak hissiyata ve derin bir anlayışa sahip bir insan, sonuçların sonucundan kaynaklanan herhangi bir şeyi bile hoş bulur, hemen hemen hiçbir şey ona faydasız görünmez. Vahşi hayvanların kocaman açılmış ağızlarına bakmayı, büyük ressam ve heykeltraşların hayvanları tasvîr ettikleri eserlerinden daha az hoş görmez. O saf bakışlarıyla yaşlı bir adam ya da yaşlı bir kadındaki güzelliği ve özgün alımlılığı, çocuklardaki sevimliliği görebilir: işte bunlar gibi herkese açıkça görünmeyen pek çok şeyi, doğayı ve onun işlerini gerçekten bilen, onlara sahip çıkan insan kavrar.
.
..
❝Tarih boyunca birçok medeniyete kucak açmış bir şehirdi, İstanbul. Şehirlerin cinsiyeti olur mu? Oluyor işte. İstanbul şimdiye kadar nice şiir sevdalısı tarafından güzel bir kadına benzetilmiş. Bazen ulaşılamaz güzellikte bir kadına, bazen de tabiri caizse iffetsiz bir kadına. Nasıl bakarsan öyle görürsün.❞
..
.
Ölmekte olan bir tüberkülozlu, daha güzel ve etrafına daha duygu saçan bir çehreyle resmedilirken, kanserden ölmekte olan kişi, korkudan ve acıdan acz içine düşmüş, her türlü aşkınlık yeteneğini kaybetmiş bir tabloyla tasvir edilmektedir.
“Gitmek kelimesini her kim tasvir etmişse, keşke giderken kalmak diye bir kelimede tasvirleseymiş. Bunu birçok kelime kullanıp süslemek zorunda kalmadan tek bir kelimeyle betimlemek güzel olurdu. Güzümek olabilirdi mesela; yaz ile kış arasında kalmış bir mevsim gibi.. “
Farkında mısınız bilmem ama gençlerimiz tuttuğu takımın harika futbolunu tasvir için şöyle bir cümle kuruyorlar: "Abi bizimkiler fena oynadılar be!"
Yedikleri yemeğin lezzetinden bahisle: "Manyak bir yemekti kanka, yok böyle bir şey!"
Sevdikleri kızın endam ve zarafetini anlatmak için "Benim manita korkunç güzel ya!"
Arkadaşlarının şıklığını ifade sadedinde: "Çocuğun ceketi ateş ediyor be abi!"
Güzeli ve güzelliği tasvir için ellerinden bu kadar çirkin kelimeleri kullanmaktan başkası gelmeyen gençlerimizden güzel bir gelecek inşa etmelerini ne hakla ve nasıl bekleyeceğiz?
“Kimi gün dünya haritasını gözümün önüne getiriyorum,sonra da üzerine seni uzatıp düşünüyorum :Bu dünyada benim ayakta kalabileceğim alanlar senin haritada vücudunun örtemediği yerler…”