"LEYLİM" bir insan sevdiğine en güzel nasıl seslenebilir? Hem onun adından uzaklaşmadan hem de kendi kalbini katarak nasıl çağırabilir ki? Bir Ahmed Arif'in Leylim'i olmak nasıl bir duygu? Peki ya, Leylim'in Arif'i olamamak? Böyle diyordu Leyla Erbil'e, Leyla'sına Leylim, Sevgili Canım, Canım Leylâm, Ömrüm diye başladı mektuplarında
"Lakin aşk başka bir şey, Kemal."
"Ah Azra, bilmez miyim," dedi Kemal, " gönül hakikaten ferman dinlemiyor. Keşke kalbimize söz geçirebilsek."
"Ve arzularımıza. Siz erkekler kalbinizden çok arzularınızın esiri oluyorsunuz galiba."
Kurt ile eşek tartışıyormuş.
Kurt: Çimen yeşildir.
Eşek: Çimen sarıdır.
Sonunda çözüm için konuyu orman kralı aslana anlatmışlar.
Aslan kurta bir ay hapis cezası, eşeğe de özgürlük vermiş.
Kurt şaşkınlıkla aslana yaklaşarak sormuş:
Hakikaten sen de çimeni sarı mı görüyorsun?
Aslan: Hayır çimen yeşildir.
Kurt: O halde neden bana 1 ay hapis cezası verdin?
Aslan: Eşekle tartıştığın için...
Sayfa 14 - Mat kitap, Okur Yayın GrubuKitabı okudu
Mavi Kadar! Değerli okurlar eserin ismi bile, bana huzuru çağrıştırmakta! Renklerde mavi ve yeşilin insan ruhunda açılan kapanması zor, derin yaraları iyileştirdiğini okumuştum. Ayrıca ismini anımsayamadığım bir kitapta, şehzade eğitmekle mükellef olan Lalanın, şehzadenin eğitim aşamasında, suyun ve yeşilliğin bol olduğu alanlarda tefekküre
Okumayanlar mutlaka düşünsün, okumayı düşünenler hemen okusun...
Öyle bir kitap okudum ki ne yazsam az kalacak. Ama yazmasam da olmayacak. Geç okuduğum için üzüldüm demeyeceğim, belki de şimdi bile yazarın anlatmak istediklerinin hepsini tam anlayamadım. O kadar derin, o kadar farklı, o kadar benzersiz. Sadece şunu söyleyebilirim ki bugüne
Ah Maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgârlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?
~~~~~~~
Erkeklerden nefret ederdi Maria Puder. Kadın gibi de davranmazdı ama. Erkek gibiydi ve bir anı bir anını da
Kitabı dinlerken aklıma başka romanlar geldi sürekli. Karakteri birçok başka karaktere benzettim. Mesela, İvan İlyiç’e. Veya Araba Sevdası’ndaki Bihruz Bey’e. Sonra Felatun Bey ve Rakım Efendi’deki Felatun Bey’e. Yalnızız’daki Besim Bey’e. Hatta ve hatta İntibah’taki Ali Bey’e. Evet epeyce bir karaktere benzetmişim :) Hayatı boyunca Bihruz Bey,
Büyük olasılıkla bir daha Yusuf Atılgan okumayacağım. Anayurt Oteli benim için Yusuf Atılgan'ın kitabı olmaktan çok Ömer Kavur'un 80'lerde çektiği ve çok da beğenilen filmiydi. Tabii filmin kitaba kıyasla oldukça sansürlü olduğunu söyleyebiliriz. Filmdeki karanlık atmosfer meğerse kitabın ışıklandırılmış haliymiş, zira kitabı okurken hakikaten bunalıma girdim ve bitirmek için acele ettim, kitapta Zebercet çok çok daha soğuk ve bence ürkütücü birisi. Doğru bir gün de değildi belki bu kitabı okumak için, bilmiyorum, keşke okumasaydım açıkçası. Hiç kimsenin iç dünyasının böylesine bozulmuşluğuna, çürümüşlüğüne tanık olmak istemiyorum. Kitabın üslûbu hakkında ise bilinç akışı tekniğinin kullanıldığı kısımları düşünerek özellikle başlarda oldukça ilginç olduğunu ve iyi bir etki bıraktığını düşündümse de kitabın ortasından itibaren yazarın ne yapacağına karar verememiş bir şekilde yazdığını, bunun bir karmaşa yarattığını, bu karmaşanın zebercet'in dağılmış ruh haline uyduğunu düşündüm, ama bende antipati yarattı açıkçası. Kitaba haksızlık etmiş olabilirim, Anayurt Oteli ne de olsa bu ülkenin en iyi eserlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Belki bazı eserleri gerçekten doğru zamanda okumak gerekiyordur. Hepinize iyi okumalar.
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Can Yayınları · 202330,1bin okunma
İtiraf Ediyorum’da, hayatının sonuna yaklaşan baş karakter Adria Ardevol dönüp geçmişine bakarak, yer yer onla hesaplaşarak, hayatını sevdiği kadın Sara’ya anlatıyor. Konu sizi hiç yanıltmasın, oldukça sıradışı ve olağanüstü bir metinle karşı karşıyayız. Jaume Cabre, kurguyu nerdeyse geçmişten günümüze tüm bir insanlık tarihi ile harmanlayıp,