Can Sıkıntısı
Bir müddet durdu. Eliyle gözlüğünü oynattı ve devam etti: “Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı.
Herkesin Almanya'yı kurtarmak için kendine göre bir fikri vardı. Fakat bütün bu fikirler hakikaten Almanya'ya değil, her birinin kendi şahsi menfaatlerine bağlıydı.
Sayfa 52 - Yapı Kredi Yayınları, 71. baskıKitabı okudu
Reklam
''Hakikaten Jan Hobordanski bir daha harp edemedi. Yıllarca yatakta kıvrandı... Kalktığı zaman artık o eski müthiş, kuvvetli muharip değil, hasta, mağrur bir siyasetçiydi. İstanbul'a düşmandan ilk defa o sefir geldi. Vezirlerin epeyce canını sıktı. Nihayet... Er meydanında da ölemedi, Sultan Süleyman'ın Macaristan'a kral nasbettiği Yanoş'u vurmak için bir gün gizlice "Buda"ya girerken yakalandı. Bir torbaya konulup Tuna'ya atıldı. ''
Hakikaten, en çok hangisinden korktuğuma karar vermek zordu: Köpekler, timsahlar ya da insanlar !
İşte böyle, diye devam etti Ziya halsiz bir sesle; hayat dediğimiz şey saatimin kayışını bahane ederek, o gün orada beni bir köşeye ayırdı sanki. Ya da, girdiğim saatçi dükkanındaki adamın yavaşlığını kullanarak yaptı bunu. Hakikaten, hayat o adamı getirip sırf bu iş için mi oraya koydu ve koymadan önce de, beni oyalayıp patlamanın uzağında tutsun diye onun gövdesindeki yavaşlığın üzerinde elli beş altmış yıl çalıştı mı bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa oda şu; tezgahın arkasında oturan bu mum benizli adam birazcık hızlı olsaydı, hiç kuşkusuz ben işimi bitirip çoktan alışveriş merkezinin girişindeki kitapçıya dönmüş, dönünce de karım ve oğlumla birlikte orada ölmüş olacaktım. Biliyor musun, onlarla birlikte ölemedim diye ben derin bir mahcubiyet duydum sonraki yıllarda. Hatta zaman zaman, onların yaşayamadığı yılları da yaşıyormuşum gibi utandım.
"Ya enver bey, o ne yapıyor?" diye sordu kumandanımız, "Cemiyete güzel haberler yolluyormuş." Yüzü gölgelenir gibi oldu Mustafa Kemal'in. "Kusura bakma basri ama enver hayal görüyor bence. Olmasını istediklerini hakikat sanıyor. ona kalırsa, italyanları ezdik geçtik. bütün Arap aşiretler bizim yanımızda... Trablus'ta, tobruk'ta, Bingazi'de, Derne'de hatta fizan'ı da kapsayan kendisine bağlı bir islam devleti kuracağından söz ediyor. ama vaziyet hiç de öyle değil. kendi gözlerinizle göreceksiniz zaten. Sayıları yüz bine yaklaşan italyan kuvvetlerinin karşısında mücahit sayımız çok az. silah ve teçhizat açısından bizden üstünler. tamam, sunusiler olmak üzere halk italyanlardan nefret ediyor. zaten tek avantajımız da bu. yani durum hakikaten berbat. fakat dövüşmekten başka da çare yok." Sigarasından bir nefes çektikten sonra ekledi: "Bilmiyorum, belki de burada herkes kendi şerefi için dövüşüyor, herkes kendi vicdanı için..." BİNBAŞI MUSTAFA KEMAL
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.