Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çevrendekiler, o erişilmeyen bilgiçlikleri, hayvanca sersemlikleri ( ama hayvanlar daha iyidir ), iblisçe iyilikleri, insanı katil eden sevgileriyle senin için ne derlerse desinler Milena; ben Milena, ben senin haklı olduğunu biliyorum, ne yaparsan, nasıl davranırsan davran haklısın; ister Viyanada kal, ister buraya gel, istersen Viyana ile Prag arasında bocala dur, seni suçlayacak değilim. Sana inanmasaydım, ilgilenir miydim seninle? Denizin dibindeki avuç içi kadar yer suyun baskısına nasıl dayanıyorsa, sen de öyle dayanıyorsun Milena. Yaşam rezillik aslında, midemi bulandırır hep; yaşamımla başa çıkacağımı, insanlara dayanabileceğimi ummazdım bugüne değin, utanç duyardım bundan ötürü, ama sen, her şeyi öğrettin bana şimdi, dayanılmayacak gibi olan yaşam değilmiş meğer.
Sayfa 114
İnsan doğabilmek mi, insan kalabilmek mi? Oysa insan sayılabilmek için insan doğabilmek yetmez ki. İnsan olabilmek merhameti, vefayı, adaleti içinde barındırabilmekle mümkün. Kime sorsan herkes adil, herkes merhametli, herkes vefalı, herkes insan. Ta ki gerçekten adaletini, vefasını, merhametini göstereceği bir olay vuku bulana kadar. Sonra?
Reklam
''Yaa Umutçuğum, bak bu böyle olmayacak.'' dedi ve ''kendini bitirdin, bari bizi bitirme'' diye devam etti. Olayı tam anlamadığımı söyleyip konuyu biraz açmasını rica ettim. ''Allah aşkına şu haline bi bak,şu sırtına,şortuna,göğsüne,şu elindeki poşete bi bak. Görmüyor musun abi senin vizyonun yok. Hadi seni geçtik, sen bizim yanımızda dolaştığın müddetçe bize de bu plajdan bi ekmek çıkmayacak, sayende doyasıya bi yaz aşkı yaşayamayacağız.'' diye kalbini kırarcasına konuştu. Aslında haklıydı. Evet belki vizyonum yoktu. Ama kocaman sevgi dolu bir kalbim vardı.Ve şimdi kırılmıştı. Gözyaşlarımı dizginleyerek ''Haklı sebeplerim var!'' dedim. Kayalardan denize balıklama atlarken suya göğüs üstü düşüp pişmiştim ve göğsüm üç gündür kırmızı-mor karışımı bir renk almıştı. Sadece sırtımdaki değil burnum ve bacaklarımdaki derilerde soyulmuştu. Ve şorta gelince; iki beden büyük olması, suya atlarken kayıp çıkması, sahilde otururken paçamın arasından...Neyse... Evet bende biliyorum bunlar görüntü itibariyle çok çirkin olabilir ama ben denize girdiğimde içine hava dolup şişme yapsın da boğulma olasılığım asgariye insin diye tıpkı bir kurnaz gibi, tıpkı bir sinsi gibi ince hesaplar yaparak büyük almıştım o şortu. Bu haklı sebeplerimi açıkladım. Ne diyecekler? Hiç bir şey diyemediler. ''Bundan sonra da yalvarsanız da durmam'' diyerek çekip gittim.
157 syf.
·
Puan vermedi
Aslında Necip Fazıl'ın Aynadaki Yalan adlı romanını almak için girmiştim kitapçıya, bulamayınca gözüm bu kitaba takıldı.. Görünürde ince bir kitap ama görünmeyen kısımda dolu bir eser. Cümleler mana dolu, tespitler zengin, fikirler yoğun... Üstadı değerlendirmek bize düşmez ama İstanbul hakkında daha olumlu yazılar okumak isterdim. Genellikle sistemi, insanları, mimari yapıyı eleştiren, yeren yazılar... Haklı tabi ama dediğim gibi güzelliklere de ışık tutmak lazım.. Ben İstanbul'u öven, güzelliklerini gösteren yazılarda okumak isterdim...
İstanbula Hasret
İstanbula HasretNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 2005269 okunma
358 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın dilimize Kürtçe'den çevrildiğinin gözümüze sokulması bence en büyük eksisi. Eksinin Kitabın aslının Kürtçe olmasından değil, bu durumun gözümüze sokulmuş olmasından kaynaklandığının altını çizmek istiyorum. Neyse, maalesef bu durumun göze sokulma sebebi sizi yanıltmıyor. Kitap üstü kapalı propaganda peşinde. Malum ideolojiyi haklı, masum, hatta şirin göstermenin peşinde. Sözüm ona başka bir ülkede geçen maceranın satır aralarında Türkiye'ye laf sokuşturuluyor. Tüm bunları görmezden gelerek kitabın özüne yöneldiğinizde aslında kurgusu sağlam bir macera var. (Her ne kadar başlangıcı Tarkan'ı kurtaran kurt hikayesinden araklanmış olsa da) Mantık hatası yok, ince detaylar güzel. Hatta benim özellikle takdir ettiğim işin, sonunu baştan anlattığı halde okuyucu kitabın sonuna kadar merakla bekleten bir kitap. Çoğu yerde kafanızda tahminler yürütürken, ha sahi böyle olmuştu dedirtip yanıltıyor. Ancak, bitmek bilmeyen tasvirler, birbirini tekrar eden, olmasa da olur kelimeler insanı yıldırıyor.
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık (Cep Boy)Mehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20179,5bin okunma
''Toplumsal etkenlere yeterince önem vermediğimi şimdi anlıyorum. Bu cinayetler kendiliğinden kötü değil, toplumsal bakımdan kötü bir şeydi. Birey yalnızca bir birey değildir; bireylerin topluluğunun bir parçasıdır. İşte bunu göz ardı ettiğim içindir ki yanıldım. Aslında işlenmesini emrettiğim cinayetlerin haklı bir yanı yoktu, bunu şimdi anlıyorum.''
Reklam
İyi geceler sevgili okurlar. Şikayet sisteminin bitmesine az kaldı. Çöp kutusu kaldı sadece. "Hesap silinmeleri", "Şikayet Sistemi" ve "Çöp Kutusu" hakkında sizi bilgilendirmek ve geliştirme sürecinde bu konu hakkında yapacağınız yorumlardan istifade etmek istiyoruz. Mevcut sistemimizde durum şu: İçerikler, örneğin
238 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Okurken vay canına dediğim nadir kitaplardandır :) Kitap gerçek hayat ve rüyalar arasında sandığımızdan daha güçlü bağlar olduğunu anlatıyor ve yaşamında aslında bir rüya olduğunu söylüyor. Rüyaların aslında basit hayaller olmadığını tamamen gerçek hayattan olup gerçek hayata etki edebildiğini anlatıyor.. Yazar olaydan olaya atlarken temelde yüzyıllardır insanların kendilerine sorduğu 'ben kimim' sorusunu vurguluyor.. İnsanın düşünce gücüne de değinen yazar herşeyin kendine inanmada bittiğini savunuyor ki bencede haklı :) Ve kitabı okurken oldukça şaşırtıcı düşüncelere denk gelebilirsiniz, bunun garantisini verebilirim :) 'Düşünüyorum o halde varsın' bunlardan biri sadece :)
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,3bin okunma
...eşini sürekli sadakatsizlikle suçlayan birisi, aslında biraz da eşinin gerçekten bunu yapması için yol gösterdiğinin farkında değildir. Şüpheciler, insanları kendi beklentilerine uydurmakta ve sonunda haklı çıkmakta pek beceriklidirler.
Sayfa 118Kitabı okudu
264 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Yetim Bahar`ın manifestosu bu... Küçük yaşından yetim kalan, ihtiyaç yüzünden bir kasaba annesi tarafından köle olarak satılan Bahar`ın dönemin şartlarına bazen boyun eğiş bazen mucadelesine şahid olacaksınız.. Daha gelişmemiş bedeni ile en zor şartlarda çalıştırılır, itilip kakılarak her kes tarafından hor görülür. Ama onun da bir umudu
Bir Gəncin Manifesti
Bir Gəncin ManifestiMir Celal · Bakı Kitab Klubu · 2019233 okunma
Reklam
360 syf.
3/10 puan verdi
Bu kitabı nereden eleştirmeye başlayacağımı bilmiyorum. Ama bir taraftan da bir taraftan başlama düşüncesindeyim. Kapak tasarımına değinecek olursam, kitaptaki olay örgüsüyle kapak düzeni uyuşmamış. Hiç tanıtım bültenine bakmayıp direkt kapağa baktığım zaman, hüzünlü bir kadın portresi görüyorum. İçeriğe baktığımda ise, yazarın sözde gerilim romanı yazmaya çalıştığını fark ediyorum. Ama aslında türü drama türüne daha yakın gibi... Romanın sayfalarında zor zoruna ilerlemeye çalıştıkça bir o kadar uzadı kitap ve yazar keşke daha ilk kitabında gerilim türü yazmaya çalışmasaydı dedim kendi kendime. Çünkü bu türün hakkını herkesin verebileceğini düşünmüyorum. Kanın Ağırlığı romanı sayesinde de bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu gördüm. Yazar, drama konusuna ağırlık verip gerilim türünü elinden bıraksaydı belki daha kayda değer bir roman sunabilirdi okurlara.
Kanın Ağırlığı
Kanın AğırlığıLaura Mchugh · Altın Kitaplar · 201518 okunma
440 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Tatlı Tehlike'yi ara vermeden Tatlı Şeytan'ın hemen ardından okudum. Seri kitapları arasında bir kopukluk yaşamadım yani... O yüzden midir çözemedim bana çok da ağır gelmedi kitap ama beklenileni vermediği kesin... Öncelikle ilk kitabın kaldığı yerden sonra ben deli gibi aksiyon, dövüş sahneleri, heyecan falan bekledim, hayallerim puff oldu söndü.
Tatlı Tehlike
Tatlı TehlikeWendy Higgins · GO! Kitap · 2015486 okunma
360 syf.
4/10 puan verdi
Merakla okuduğum ve merakımla eş değer bir zevk alamadığım kitap. "Best seller listesinde olan kitaplar aslında o kadar da güzel kitaplar değildir." fikrini bir bakıma bende haklı çıkardı. Bir trenden, uzaktan izlediğin insanların aslında farklı yaşantıları olabileceği kurgusu ile ilerlemiş olsa da kitap benim istediğim zevki vermedi.
Trendeki Kız
Trendeki KızPaula Hawkins · İthaki Yayınları · 202011,7bin okunma
77 syf.
10/10 puan verdi
Öncelikle şunu belirteyim ben Türkçe İngilizce birçok inceleme buldum, okudum belki bu yüzden yazmakta zorlanıyorum, ama sembol olarak neden satranç kullanıldığının cevabını arıyordum ben daha çok. Çünkü kitaba ismini veren de o. Satranç'ın Zweig'ın en iyi eseri olduğunu yazmış birçok kişi, 70 sayfalık bir öykü bu. Benim ilk okuduğum Zweig
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237,1bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.