Müslümanlığımızı, hâşâ, uyuz hastalığı gibi utanç sebebi sayıyoruz! Kravatlı maymunların yanında uyuzumuz görülecek gibi bir his geliyor bize... Bu değil Müslümanlık!.. Dâva yolunda büyük gözükaralık lâzım...
Hah, hah, baksana Ali, baksana, hani tekkeye yaklaşırken bir insan, hani kayalar yarılır da mavi, çiçekler fışkırırdı?
Fışkırır efendim.
Hani nerede ya?
Biz görmüyoruz.
Hani o kuş?
O da orada efendim, biz göremiyoruz.
O bulut nerede?
Dağın doruğunda, eski yerinde duruyor efendim.
Su neden tersine akmıyor.
"Akıyor efendim."
Ali sen aklını
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi,
Râbıtaya itiraz felakettir. Çünkü leblebi kafalılar zannederler ki, rabıta demek şeyhini mübalağa ile büyütmek, gaye zannetmek! Asla... O şeyhinin kılığından ilâhî huzura doğru çıkmak için bir bilet almaktan başka bir şey değil...
Sırası gelmişken kaydedelim. Günün ucuz, gayet ucuz, bayağı ve ahmak inkâr modası içinde bir de formül vardır:
-"Allah'la kul arasına girilir mi?
Cevap vereyim; sizde söyleyenlere aynı karşılığı verin...
Bana, bunu söyleyen bir profesöre şöyle dedim:
-"Yahu, sen Üsküdar'a gitmek için bile vasıtaya muhtaçsın!.. Bütün beşerî vasıtaları elinden alsam, sen acaba potin mi giyebilirsin, sigara mı içebilirsin, yemek mi yiyebilirsin?.. İlahî huzura gitmek için vasıtasızlık ne demek? Elbette vasıtaya ihtiyaç var... Elbette Allah'la kul arasına girilemez! Fakat, Allah'la kul arasında münasebet kademeleri mevcut... Yoksa ey ahmak, Allah'la kul arasına hiç kimse giremez!.."
Rabıta hâşâ, Allah'la kul arasına girmek değil... Hâşâ... Eğer bütün olarak, tüm olarak vasıtaya ihtiyaç olmasaydı, bir tane Nebî ve Resûl gelmezdi.