Hasta bir insanın kendi içindeki çırpınışlarını kuruntularını gelgitlerini çok iyi yansıtmış.
Benzer sıkıntılar yaşamış biri olarak Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nu daha erken okumamış olmanın üzüntüsü içerisindeyim.
Büyük bir bilge Selim İleri. Kitabın her sayfasında Sayru Usman'la (İsmi 'hasta zeki' anlamına geliyor ve karakterle tam bir uyum sağlıyor.) ne kadar çok şey öğrendiğinize hayret edip hayatınıza çok başka bakış açıları kazandıracaksınız. 10 kitaba bedel bir kitap.
Sadece iki gecede soluksuz okuduğum ve bi çok satırda kendimi sorgulama sebep olan bu kitabı ve Augustus'ı uzun süre unutamayacağım kesinlikle....
Hayatı ne kadar ciddiye alıyoruz...Herşey hakkında ne çok düşünüp kafa yoruyoruz...Oysa bi yerlerde sadece bi gün daha yaşayabilmeyi isteyen ve tek isteği bu olan, bununla yetinen milyonlarca hasta var...Sahip olmak istediklerimize sahip olamazken, sonrasında depresyona girip çekilmez insanlar olduğumuzda, elimizdeki en değerli hazinenin sağlık olduğunu farkedebilsek keşke...Sanırım bu tür kitaplar bunun için yazılıyor ve kesinlikle okunması gerekiyor....Farkında olabilmek için ne kadar şanslı olduğumuzun....
Aşk ve tutku ile sarmalanmış, duygu dolu bir FMArsal başucu kitabı daha… Aşkı yazan adamdan yüreğinize kadar hissedeceğiniz aşk dolu bir roman daha… Bir sayfasında hüzünlenip gözleriniz dolarken, birkaç sayfa sonra size kahkaha attıracak bir FMArsal klasiği daha…
Turgut Ataman siyah saçlı, gri gözlü, karizmatik, sıklıkla gülümseyen, inatçı,
"kafka’nın değişim eserinde hayvanlaşan hayat anlayışımızı kaç kişi anlayabildi ki, intihar etmek için çabalarını kaçımız düşündü ki, yoksa hasta bir kişiliği mi okuyoruz?
kaç kişi sanat adı altında mozart’ın sarayda kızların peşinde koşarken krala yakalanmasını biliyor ki? kız çığlıklar içinde kaçarken mozart onun peşinde koşuyordu. üstü
Son derece güzel bir Perry Mason romanı. Peter Laxter adında bir zengin çolan bir yangında ölmüştür ve serveti torunları Sam ile Frank'a kalmıştır. Uşağı olan Asthon'ın Topuz adında bir kedisi vardır ve evden atılmaması için Perry Mason'a baş vurur. Asthon'un bazı davranışları ilgisini çeker ve bu işi üzerine alır Mason. Ancak bu arada Asthon ve evin hasta bakıcısı Edith De Voe öldürülür. Aynı zamanda Edith'in Frank ile gizlice evlendiği ve Peter'ın yangın sebebiyle ölmediği ortaya çıkar. Cinayetlerin baş şüphelisi Peter'ın diğer torunu olan Winifred adlı kızın nişanlısı Douglas'tır. Acaba katil gerçekten o mudur ve Perry müvekkilini kurtarabilecek midir. Sürprizler ile dolu çok güzel bir polisiye roman.
Topuz Denen KediErle Stanley Gardner · Akba Yayınları · 19753 okunma
“Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi.
"Ne gibi?"
"Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... öyle bir haliniz var ki..."
"Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... bütün dünyada yalnızım... küçükten beri..."
"Ben de yalnızım..." dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Korku mu sevgi mi? Hayatımızda SIKLIKLA aşağıdaki hangi belirtiler tezahür ediyorsa, o duygu hayatımıza daha çok hükmediyor demektir.
Korkular hasta eder, sevgi iyileştirir.
Korku yüreği daraltır, sevgi genişletir.
Korku zihni bulanıklaştırır, sevgi netleştirir.
Korku endişe üretir, sevgi huzur verir.
Korku kısıtlar, sevgi yaşar ve yaşatır.
Korku hiyerarşiktir, sevgi eşitlikçidir.
Korku ayırır, sevgi birleştirir.
Korku yok edicidir, sevgi yaratıcıdır.
Korku yargılar, sevgi değerlendirir.
Korku karamsardır, sevgi iyimser.
Korktuğun birini sevemezsin.
GERÇEK saygı sevgi temellidir, korku değil.
Sevginin olmadığı her yerde korku vardır. Korku sevginin yokluğudur. Sevgi ışık, korku karanlıktır. Bir mum ışığı bile koskoca salonu dolduran karanlığı yok etmeye yeter. Bir yudum sevginin bile umutsuz bir yaşamı aydınlatması gibi.
- Apartman girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?
+ Hangisini?
- Otomatik yanan, sensörlü lamba.
+ Hayır.
- Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.
Önüme baktım.
"Neden kırdın?"
Cevap yok
"Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle."
"Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?"
"Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için."
"Beni görünce yanmıyordu baba."
"Nasıl ya?"
"Görmezden geliyordu, yanmıyordu. kaç sefer yok saydı beni."
"E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor."
"Hadi ya! Sahiden mi?"
"Evet. Ucuzundan takmışlar.Bizimle bir alakası yok!"
Babama sarıldım, yıllar sonra.