Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
434 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
434 syf.
10/10 puan verdi
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
531 syf.
9/10 puan verdi
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil...
''Sözlerimin sonunu duymadığın zaman
Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman
Değiştiriyorum son kelimelerimi
Değiştiriyorum sonumu.'' Sayfa 22
Başlamayan biter mi? Biten başlar mı? Ya da hangisi ilktir? Başlamak mı bitmek mi? Bitmeden bir başlagıç mümkün müdür?
544 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Not: İster istemez arada spoiler olabileceği için hikayeden hiç bahsetmedim, sadece görüşlerimi dile getirdim. En ufak bir spoiler yok, gönül rahatlığıyla okuyun :D
2.Not: Medyum’u okuyup seven ve Doktor Uyku’yu henüz okumamış arkadaşlara bir sözüm var : Bu incelemeyi okumakla bile vakit kaybetmeyin , hemen Doktor Uyku’ya başlayın derim.
Stephen
Bir Gün Mersin'e
Seneye yine verimli başladım ama yoğun tempoda öyle zorlanıyorum ki yine de bu kitabı okumadan edemedim başlayınca bırakamıyorsunuz.
Mehmet Yıldıza öyle çok şey borçluyum ki kitaplarını okurken fazla ince eleyip sık dokuyorum her cümlesinin altında acaba burda neyi düşünerek yazdı diyerek muhakeme kuruyorum kendimce ve hep bambaşka sebepler buluyorum cümlelerin içerisinde. Mehmet'in Hikayesi aslında Hayalhanem'in kuruluş amacı sanırım çünkü hikayeyi okurken beni anlattığını hissettim her ne kadar baş kahramanımız Mehmet kadar kire pasa günaha onun gibi bulaşmamış olmasam bile yine de günahlarımın içinden bana uzatılan ele gün ışığında baktığımda o sakallı ve uzun boylu abiyi gördüm tünelin ucunda. İnşallah bir gün yanlarında olabilirim.
Kitap yazılış gayesi ele alındığında mükemmel bir kitaptı. Ben son sayfalarında çokça gözyaşı döktüm. Bize kim olduğumuzu en güzel anlatan eserlerinden biri bence Mehmet Yıldız çıkardığı her kitabında daha ileriye gidip daha çok dersleri öne çıkarıyor umarım yeni kitap fazla gecikmez. Mehmet'in Hikayesi sizin hikayeniz düşünmeden alıp okuyun. Onun hayalini siz gerçekleştirin inşallah.
144 syf.
9/10 puan verdi
Hayalini kurduğum ve yıllar sonra yazacağım bir kitabın benzerini Edebiyat öğretmeni usta yazar Halide Nusret Zorlutuna' nun öğretmenlik yıllarında kendi tabiriyle küçük dostlarıyla yaşadığı mutlu , hüzünlü ve başarılı anılarını okumanın mutluluğunu yaşadım.
Okurken hep kendimi ve öğrencilerimi hayal ettim. Ara ara ilk atandığım yılla , ilk derse girdiğim ana ve ilk öğrencilerimle tanışmama şöyle bir gidip geldim maziye yolculuk yaptım bu da çok güzeldi .
Bundan 7 yıl önce ilk atandığımda ikinci dönem dersine girdiğim bütün öğrencilerimden isimsiz olarak benle ve dersimle ilgili yazı yazmalarını istemiştim burdaki amacım daha çok öğrencilerimin gözünde nasıl göründüğümü ve dersle ilgili hangi konularda eksikliğim var öğrenciler benden ne bekliyor onların beklentisini karşılayabiliyor muyum gibi soruların cevabını bulmaktı. Evet o gün herkes bir şeyler yazmıştı . (Tatlı birkaç sitemin dışında o kadar güzel yazılar yazılmıştı ki okurken mutluluğu ve gururu yaşamıştım ve iyi ki öğretmen olmuşum demiştim bir kere daha ) . O yazılan yazılar hâlen dolabımda saklı günü gelince bu kitapta olduğu gibi bir gün okuyucuya buluşmasının hayalini kuruyorum .
Belki bu yazdığım incelemeyi o öğrencilerimden biri ya da birkaçı okur o yüzden son cümleyi şöyle bitirmek istiyorum mezun ettiğim ve okumakta olan bütün öğrencilerimi çok seviyorum .
Herkese merhaba! İçi cıvıl cıvıl bir çocuk kitabı okudum. O kadar güzel çizimleri vardı ki okurken mest oldum, çoğu yerde okumayı bırakıp resimleri inceledim.
Benim bile bu kadar ilgimi çektiyse bir çocuğun ilgisini daha çok çeker diye düşünüyorum. Ayrıca cıvıl cıvıl resimlerinin yanında Hz. Muhammed’in hayatı ile ilgili çok güzel, sade, akıcı bir anlatım var.
Sadece hayat hikayesini anlatmakla kalmayıp kitabı okuyan çocuklara arada sırada yönelttiği sorularla da kitaba olan ilgiyi canlı tutmuş yazarımız.
Bu serinin ikinci kitabı.. Hicret ile başlıyor ve o dönemde yaşanan sıkıntılar, Bedir, Uhud, Hendek savaşları da anlatılıyor.
Her olayla ilgili bir görsel var ve tam çocuklara yönelik, çocukların anlaması, hayalinde canlandırabilmesi adına çok başarılı buldum görselleri gerçekten.
Çocuklarınıza mutlaka almanızı tavsiye ediyoruum.
188 syf.
·
Puan vermedi
Saç biz kadınlar için ayrı bir öneme sahip… kimi zaman rengini, şeklini değiştirdiğimiz ruhumuzun ayrı bir yansıması sanki..Kadınlar ister zengin-fakir, ister okumuş- okumamış, ister gelişmiş ister gelişmemiş ülkelerde doğsunlar yüzyıllardır ezildiler ve hala bir şekilde eziliyorlar. Bunu ekonomik,siyasi,hukuki, toplumsal alanda; insanın ve erkeklerin olduğu her alanda görmek mümkün ve net. Bu kitapta yer alan ve kitabı en iyi anlatan açıklayan cümle şuydu: “Ayrımcılık; ‘Birine ırkı,cinsiyeti,ailevi durumu,kilosu, fiziksel görünüşü,ismi,sağlık durumu, sakatlığı,genetik özellikleri, adetleri,cinsel kimliği veya tercihi,yaşı, siyasi görüşü, sendikal faaliyetleri, ait olduğu veya olmadığı etnik kökeni, ülkesi, ırkı veya dini nedeniyle farklı muamele etmek’’ demekti.”
“….o ışıl ışıl parlayan gözlerinde adeta binlerce yıllık, sonsuz bir acı gördü.”
“Ben hayallere dalıyorum;
Yaşayamayacağım hayatların,
Asla çıkamadığım seyahatlerin,
Hiç görmediğim yüzlerin hayalini kuruyorum.
Zincirin bir halkasıyım sadece,
Önemsiz bir halka..”
“Gençliği, diriliği göklere çıkaran bu toplumda hastalara ve zayıflarda yer yoktu.”
“ Tıpkı gece söktüğünü Gündüz yeniden ören Penelope gibi, Benim de yeniden başlamam gerek”
Son söz...
"Eserimi büyük bir ruh ağı gibi,
Birbirlerine saçlarıyla bağlanan o kadınlara ithaf ediyorum.
Seven, doğuran, ümit eden,
Binlerce defa düşüp yeniden ayağa kalkan
Eğilen ancak yenik düşmeyen kadınlara.
Onların savaşını biliyorum.
Gözyaşlarını ve sevinçlerini paylaşıyorum.
Her biri biraz ben."
Herkesin bir masalı vardır büyüse de kalbinin derinliklerinde inandığı
Benim de delicesine inanmak istediğim ve kalbimin derinliklerinde de inandığım bir hikayedir Yürüyen Şato. Kitabından önce filmiyle tanıştım. İlk izlediğimde 10 yaşlarındaydım. Çocukken izlemenin etkisiyle mi bu kadar çok seviyorum emin değilim.
Küçükken bazı şeyleri yapmaya cesaret edemezdim çok yüksek ağaçlara tırmanamazdım mesela veya patika aşağı son hız koşamazdım. Bu hikaye bana cesaret veriyor taa o zamanlardan beri. Cesareti, sorumluluğu, insan olmayı, etrafındakilere değer vermeyi ve kalbin ağır bir yük olduğunu ben bu hikayeden öğrendim. Halen daha bazen cesurca davranmaya korktuğum zamanlar oluyor ve bazen içimden keşke kötü bir cadı gelse de beni de yaşlı bir kadına çevirse belki o zaman bende bir şeylerin farkına varır ve yola çıkarım diye düşünüyorum. Kendimi Yürüyen bir şatoda bulurum sonrasında diye hayaller kuruyorum çocukça :)
Ve bir yandan Howl gibi de çıkmazdayım kalbim konusunda. Sadece çocuk ruhlulara mı ağır gelir sıcacık atan yürek. Bir ateş cini ile anlaşma yapsan da kaçamıyorsun kalbinden ve başkası da taşıyamıyor o kalbi. İşte doğru kişi geldiğinde ve o an gözünü kapatıp bir cesaret Yürüyen Şato' ya atıldığında yapman gerekenin sadece bu olduğunu anlıyorsun :)
Bu hikaye bir başkasına çocuk masalı gibi gelebilir veya sizin masalınız bu değildir. Herkes kalbinin derinliklerinde başka şeylere inanır ve başka şeylerin hayalini kurar. Okursanız güzel ve sıcak bir hikaye ile karşılaşırsınız. Kalbinizin derinliklerinde minicik de olsa bi çocukluk kıpırtısı varsa severek okuyabilirsiniz ve son olarak bu kitabı okumama vesile olan çok değerli 1k okur dostuma buradan tekrar tekrar teşekkür ediyorum :)
Bir tavsiye üzerine okumaya karar verdiğim “Düzen Adamı”,kurgusu, dili, sürükleyici anlatımıyla akıp gitti ve ‘iyi ki okumuşum,” dedirten romanlardan biri oldu. Tam da “normal”lığımı sorguladığım, Toplumun bir kadına biçtiği rolü, empoze ettiği şeyleri istemiyor, farklı hayaller kuruyorum, dediğim bir anda çıktı karşıma ve beni “ Normal nedir ki? Neden sıradan olanı istemeli ve herkesin hayalını benimsemeliyim?” Sorusunu düşünmeye itti. Hikaye boyunca baş karekter Marcello’nun normal olma arzusunun, diğerlerine benzeme, sıradana dönüşme takıntısının bir insanın tüm hayatını nasıl şekillendirebileceğine üzülerek şahit oldum. “Kabul gören genel bir kurala uyma iradesiydi, farklı olmak suçlu olmak anlamına geldiğine göre başkalarına benzeme isteğiydi.” Diye tarif ediyor Moravia, Marcello’nun bu acı tutkusunu...Ben okurken çok keyf aldım. Tavsiye ederim.
Yayınlaması Zor Bir Yazı
*2014*
"... Ayrıca 100 TL'lik bir sınava gireceğim fakat matematik, türkçe, fen gibi ders sınavı değil zeka sınavı. İnşallah kazanırım çünkü sınava 100 lira verdik hem çok eğlenceli bir şey. Güle Güle S.S." >Aslında bu zeka sınavını hiç de eğlenceli bulmuyordu, kendine karşı apaçık bir tehditti. Arkadaşları yemekhanede yemek
Geçmişin güzel izlerine hayranım... Ben, bizim ustalarımıza hayranım... Bizi, biz yapan, gördüğümüzde değil ismini duyduğumuzda dahi yüzümüze sımsıcak tebessüm eken tüm sanatçılarımıza hayranım...
Bu duygularla okudum sevgili Metin Akpınar'ın biyografisini. Onu öğrendim fakat televizyon ekranından tanıdığımız gibi yüzeysel değil, yazarın kalemi ve ustanın cümleleri birbiriyle ahenkle dans edince, onları dinlercesine okudum...
Anne ve babasının tanışma hikayesinden, neredeyse şimdiye kadar olan hayatının özetini fotoğraflarla süslenen sayfalarıyla, kâh gülümseyip, kâh hüzünlenerek okudum...
Kitap 173 sayfa, doyamadım. 500 sayfa olsa ne yazardı ki, yine okurdum zira içinde Zeki Alasya da vardı, azıcık Kemal Sunal da vardı. Filmlerini izlemekten bıkmadığımız, belki de en ufak can sıkıntımızda videolarını açıp, geçmişle huzurlandığımız ustalarımızı anma da vardı. Sahne tozu, sanata dair alın teri, ustanın yegâne aşkı Göksel Hanım, zorluklar, mücadeleler...
Çok güzeldi. Elimde sayfalar dolusu fotoğraflarıyla minik bir Metin Akpınar arşivim oldu yazarımız sayesinde...
Böylesi güzel biyografilerin çoğalmasını diliyorum. Zeki Alasya ve Gazanfer Özcan için de böylesi bir eserin hayalini kuruyorum...
Doktor olmasam da sağlık alanında ( hemşir) olduğum için kitabı okurken keyif aldım. Büyük keyifle okudum hepsini. Hayal dünyamda yaşadım da diyebilirim. Kitaptaki trajikomik olayları okurken gülerken, düşünme ihtiyacı da hissettim. Acıyla kıvranan hastalar, duyarsız çalışanlar, yalakalık ile makam mevki sahibi olanlar vs. Sıkıntıların kucağında mesleğini icra etmek. Mesleğimin en ince ayrıntısının meslek etiği ve vicdan olduğunu düşünüyorum. Atama beklediğim şu dönemde ömür boyu vicdanımı kaybetmeden mesleğimi icra ederek insanlara umut ışığı olabilmenin hayalini kuruyorum. Her iş ortamında olduğu gibi sağlık sektöründe de yer alan bazı sorunları komik anlatımla ele alan kitap güzeldi. Ne şartlarda çalıştıklarını öğrenmek için illaki doktor, hemşire olmaya gerek yok anlayabilirsiniz. Her mesleğin zorluğu var. Sağlık elemanlarına bu kadar şiddetin olduğu zamanlarda doktor, hemşire ve tüm sağlık çalışanlarının insanlar için kendini parçaladıklarına emin olabilirsiniz. En büyük değerimiz insanlığımız. Her insanımızı değerli görüp, kibirle bakmadığımız sürece güzelce hayat yaşayacağımız düşüncesindeyim. Umut dolu ve kitaplarla geçen sağlıklı ömürler diliyorum.
(spoiler içerir)
Masumiyet Müzesi benim için derin, karmaşık, bol ayrıntılı, bol betimlemeli, birbirine bağlanan kısımlarla şaşırtıcı aynı zamanda da geçen yılların monotonluğunun ve kasvetinin içime işlediği bunaltıcı bir kitaptı. Kitabı ancak ara vererek okuyabildim. Bunun sebebi biraz da karakterimdir. Sadakatsizliğe olan tahammülsüzlüğüm
