Ben kendi Sosyolojik okuma geçmişimi ikiye ayırıyorum: Bauman öncesi ve Bauman sonrası...
Bauman öncesi dönemde akademik kavramlar arasına sıkışmış, gündelik deneyimlerle sosyolojinin savunduğu görüşleri bir türlü birleştiremiyordum. Sorunun benden kaynaklı olduğunu düşünüyor ve bir yetersizlik duygusuna kapılıyordum. Sosyoloji disiplinine özel
YouTube kitap kanalımda Marcel Proust'un hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
youtube.com/watch?v=n5e0iz7...
Heyecanlıyım 1000kitap, heyecanlıyım. Ne yazacağımı bilmediğimden değil, neleri yazacağımı tamamen biliyor olduğumdan dolayı
Camus'nun hayatın anlamı, intihar ve yaşamı sorguladığı, kendi "absürdizm" ideolojisini ortaya attığı felsefi denemelerinden oluşan kitabı Sisifos Söyleni.
Baştan söyleyeyim ilk başlarda akıcı olmasına rağmen sonradan bayağı zor anlaşılır bir kitap ve kesinlikle ortalama felsefe bilgisiyle Camus için bir ön okumanız olmadan başlamayın
Dünyanın en zor okunan kitapları listelerinde hep ilk beş kitap arasında gösterilen bu eseri bu kadar okunması zor kılan şey ne?
Aynı şekilde kitap hakkında ki incelemeler ve yorumlar da hep kitap dan soğutacak şekilde baskın bir zorluğu çağrıştırıyor.
Ben ise bu güzel kitabı, hem herkese tavsiye etmek, hem de kitaplığında bekletenleri okumaya
--Yaralı bir çocukluk mu yoksa aylak bir adamın yaşantısı mı? Bu hikaye hangisinin?
Okuyup bitirdikten sonra aslında yaralı bir çocukluk demek daha doğru olur sanırım. Hayatımıza her zaman yön veren biz olamayız. Elimizde olan şeyler olduğu gibi elimizde olmayan durumlar neticesinde hayatımız şekil alır. İşte tam olarak onun hikayesi ; Aylak
“Bedenlerimiz bizim elimizde değildir, sahip olduğumuz şeyler de, kavuştuğumuz ünler ya da kamusal mevkilerimiz ya da kendimizin yapmadığı her şey. Elimizde olan şeyler doğaları gereği özgürdür, engellenmemiştir ve yasaklanmamıştır; elimizde olmayan şeyler zayıf, köleleştirilmiş, engellenmiştir, kendimize ait değildir.” Seçimler bize ait mi
Dört Anlaşma , kişisel gelişim türü kitapları tercih edenlerin severek okuyacağı ancak, bana kalırsa diğer kişisel gelişim kitaplarına benzemeyecek kadar kısa,öz ve sade bir kitap olmasından kaynaklı tür ayırt etmeksizin okunabilecek bir kitap..
Aynı anlama gelen
Matt Haig
Pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?
Kitapların yaşamımı etkilediğini bir kez daha bana gösteren muazzam bir modern çağ kitabı.
Bir kafes gibi içinde sıkışıp kaldığımız şu hayatta kim bilir paralel evrende kaç farklı hayat yaşama ihtimalimiz var? Diye düşüneceksiniz kitap bitene kadar
Nora'nın hiçbir zaman tam istediği bir hayatı yaşamadığı bunun üzerine bir sürü hayat silsilesiyle uğraşan, kütüphanede seçtiği her kitapta bir hayat yaşayan "ölmek istiyorum" diye ağlayıp paralel evrende ölümüne bir saniye kala "ölmek istemiyorum" diye çırpındığı anlar...(yaşamak güzel şey bayan Nora :)))
Hepsini tek tek onunla yaşıyor okur adeta.
Hayatta tam olarak bu değil mi? Bir sürü ihtimal düşünüp aslında bize ait olmayan hayatları yaşama isteğinden doğan algılar bütünü.
Şöyle yapsaydım böyle olurdu, onunla olsaydım mutlu olurdum, buraya gitseydim hayattan zevk alırdım (vb) aslında yaşayamadığımız hayatların yasını tutuyoruz ve olmamız gereken asıl hayatı zindana çeviriyoruz. Bunu bu eserde rahatça görebilirsin.
Son olarak şuna değinmek istiyorum hayatın ipleri asıl bizim elimizde hayata yön veren biziz. Olmak istediğimiz her şey olamayız, her yere gitmemiz gerekmiyor, hayattaki tüm insanları tanıyamayız, kendi benliğimizi bırakıp başka bir benliğe bürünemeyiz, olası hayatımız ideal hayattan iyi mi değil mi bunu hele hiçbir zaman bilemeyiz. Onun için içinde bulunduğumuz hayatı acısıyla, pişmanlıklarıyla, hayal kırıklıklarıyla kabul edip yolumuza devam etmeliyiz..
İyi okumalar...
Kartlar ve Günler diye bir film çekmeyi düşledim dün gece yarısı. Ne kadar fazla kart olursa günler o kadar azalacaktı. Günler çoğaldıkça ama kartlar hükmünü kaybedecekti garip kalabalıkta. Dışarı çıktım gece gece, kartlara bakmam lazımdı hayalimdeki. Her gün olur muydu bilmiyorum ama. Trajik bir araba sesi duydum tam da olmasını istediğim yerde.
Düşünce hataları, özellikle sıkıntılı olduğumuz anlarda aklımıza birdenbire gelen, ilk anda
mantıklı görünen ve genelde olumsuz duygularla bağlantılı bir takım varsayım veya
düşüncelerdir. Hata diye adlandırılmalarının sebebi, duruma veya somut koşullara
uygunlukları sorgulanmaksızın kabul edilmeleri ve zaman zaman gerçeklik çarpıtmaları
Realiteler, çoğu zaman insanoğlunun talep ve beklentilerine aykırı gelişir. İsteriz ve bekleriz ki işlerimiz her zaman yolunda gitsin, sağlıklı ve dinç kalabilelim, sevdiklerimizden hiç ayrılmayalım, huzur ve mutluluğumuz her daim devam etsin. Kısaca, dünyada cenneti yaşamayı arzularız. Ne var ki dünya zıtlıklar diyarıdır. İyi ile kötü, güzel ile
Hepimiz kendi oyunumuzun başrol oyuncularıyız. Oyun; doğduğumuz andan itibaren başlar ve ölene kadar devam eder. Öldükten sonra da geride bıraktıklarımız ile yaşatırız oyunumuzu. Bu bıraktıklarımız ya cehennemi yaşatır ya da cenneti. Hayatta kendimizi hep yalnız hissederiz oysa doğduğumuz anda dahi yalnız değiliz. Sonrasında hayatta yaşadıklarımız ya da bize yaşatılanlar bu oyunun içerisinde bir acı ya da sevinç olarak kalır. En masum anlarımız bebeklik anlarımızdır. Sonrasında zihin anlamaya başladıkça çocuk oldukça acı ve sevinçlerimiz bir dosya gibi zihnimize işlenir. Sonrasında hayatımız inandıklarımız ile şekillenir. Eğer inandıklarımızı doğru şekillendirirsek, doğru bir düşe inanıp bizim o anda doğrusu bu olduğuna inandığımızı düşündürürse hiç tereddüt etmeden devam etmeliyiz. Oyunu sevinç ile bitirmek bizim elimizde. Bu sebeple insan kurban olduğuna değil benim oluşum bu diyerekten kendine inandırılan kimlikten çıkmalı kendi kimliğini devam ettirmeli. Ne istiyorsa onu kendi isteyerek yaşamalı. Hayat bir yolculuktan ibaret seyir de bunu gösteriyor. Eğer seçimlerini doğru yaparsan kendi gerçeğini keşfedilirsen o zaman dönüşümü başlatmış olursun.
Seyir kitabında Mina’nın kendini bulma ve gerçekleştirme hikayesi beni derinden etkiledi diyebilirim. Her satırda kendimden bir parça ben buldum. An’da kalmamız gerektiğini kötüyü değil iyiyi düşünmemiz gerektiğini çok güzel bir dille anlatmış. Kendini bulmak isteyen herkes bu kitabı okumalı.