Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nakl-i sahih ile haber veriliyor ki: Gazve-i Uhud'da veya Huneyn'de Şeybe İbn-i Osmane'l-Hacebî –ki Hazret-i Hamza, onun hem amcasını hem pederini öldürmüştü– intikamını almak için gizli geldi. Tâ Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın arkasından yalın kılınç kaldırdı. Birden kılınç elinden düştü. Resul-iq Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ona baktı, elini göğsüne koydu. Şeybe der ki: "O dakikada dünyada ondan daha sevgili adam bana olmazdı." İmana geldi. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etti: "Haydi git, harp et!" Şeybe dedi: "Ben gittim, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm önünde harp ettim. Eğer o vakit pederim de rast gelseydi vuracaktım." (Mektubat 178.sh - Risale-i Nur)
(الساكت عن الحق شيطان اخرس ) "Haksızlık karşısında sükût eden 'Hakkı söylemeyen' dilsız şeytandır." Bu ne büyük sözdü, demokrasinin rûhu idi. Hak ancak böyle korunurdu. Bu, kuvvetli bir imân eseri idi. Inanan adam önce hakkı korumakla mükelleftir. Hoca efendilerimiz de halka bunu öğretmekle mükelleftir. Nasıl olur da kendileri tatbik etmezdi? Bu sukût neden olabilirdi? İkinci seçimi garantiye almak için mi idi? Hadiseleri görmeyen ve muhitini bu kadar tanımayan kimse nasıl ikinci seçimden ümit edebilirdi? İşte bu imân zaafı, bir milletin rûhunu tereddîye sürüklemek için kâfi idi. Montesquieu'nun "Her millet lâyık olduğu idâreye mazhar olur" sözünü söyleyişinden bin sene evvel, en büyük hikmet ve hakikatleri bütün cihâna ilân eden son Peygamber Hazret-i Muhammed (s.a.v) (كما تكونوا يولى عليك) yani; "Siz nasılsanız ona göre idâre olunursunuz" düstûrunu vaz'etmişti Montesquieu'nun ilham menbai da o idi. Fakat Şark kultüründen bîhaber Garp hayranları, bütün sosyal kaideleri Garp medeniyetinin vaz ettiğine inanıyorlardı. Çünkü din sosyolojisi, din psikolojisi kimse tarafından ele alınmamıştı. Medrese kültürü bu lüzûma hiç yönelmemişti. Son asrın bütün içtimaiyat ve rûhuyat nazariye ve kanunları Kur'ân ve hadîslerle bin üç yüz sene evvel vaz'edilmişti.
Sayfa 144
Reklam
Hazret-i Osman (r)'ın şehadet olayı oldukça meşhûrdur. Abdullah b. Selâm şöyle demiştir: "Kardeşim Osman'ın hâl ve hatırını sormak, bir selâm vermek üzere yanına vardığımda o, kuşatma altında bulunuyordu. Yanına vardım. Selâm sabahtan sonra bana dedi ki: 'Bu gece Rasûlullah (sav)'ı evin şu açılan küçük penceresinde gördüm. Rasûlullah (sav) bana: 'Ey Osman! Seni kuşatma altına aldılar, öyle mi?' diye sordu. Ben de: 'Evet' dedim. Rasûlullah (sav): 'Seni susuz bıraktılar, öyle mi?' diye sordu. 'Evet' dedim. Bunun üzerine bana içinde su bulunan bir tas uzattı, ben de susuzluğum gidinceye dek oradan kana kana içtim. Neredeyse halen onun serinliğini damağımda, omuzlarımın arasında hissetmekteyim. Ve Rasûlullah (sav) bana şöyle söyledi: 'İstersen, onlara karşı sana yardım edeyim. İstersen, akşam yanımızda iftarını aç.' Ben de O'nun yanında iftarımı açmayı tercih ettim.' Allah O'ndan râzı olsun, o gün şehîd düştü
Ve sahibimiz ve Efendimiz Hazret-i Muhammed'e, âline ve ashabına, her hâl ve makamda ve her dilde selâm olsun!..
Sayfa 44 - Bedir Yayınevi
Hazret (kuddise sırruhû) şöyle buyurdular: "Âşığı belaya müptela etmek, ona gam ve keder vermek, nazlı mâşukun âşığının aşkındaki sadakatini anlamak için imtihanıdır."
Hazret (kuddise sırruhû) şöyle buyurdular: "Nefsinin hevâ ve isteklerinin peşine düşen nasıl olur da Allâh'a ﷻ kul olur?"
Reklam
Muhakkak
Bütün insanlık gibi sağduyu, vicdan, güzel ahlak, insaf , tabii ki onlarda da vardır; her insanın aslı/ özü iyidir ve her Yahudi doğuştan, fıtrattan gelen bir hazret-i insan potansiyeli taşır. Ama anlaşılan; bir merkezden yönetilen maddi açıdan çok güçlü, aktif bir azınlık diğerlerini susturmuş, sağduyuyu köreltmiş ve kontrolü ele almıştır.
Sayfa 218
Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni Müstakim ol ki hazret-i Allah utandırmaz seni Said Paşa
Hazret-i İsa aleyhisselâm şöyle diyor: “Yarının rızkını kazanmak için şimdiden tasalanmaya düşmeyin. Eğer yarın sizin yaşayacağınız sürenizden ise, onunla birlikte rızıklarınız da gelecektir. Eğer yarın yaşamayacaksanız, başkasına bırakacağınız şeylerden ötürü kendinizi sıkıntıya sokmayın.”
"Bütün insanlar ölüdür, ancak âlimler diridir." Hazret-i Ali
Reklam
İ'lem eyyühe'l-aziz! Kur'an-ı Kerîm okunurken istimaında bulunduğun zaman muhtelif şekillerde dinleyebilirsin: 1- Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, nübüvvet kürsüsüne çıkıp nev-i beşere hitaben Kur'an'ın âyetlerini tebliğ ederken, kıraatını kalben ve hayalen dinlemek için kulağını o zamana gönder. O fem-i mübareğinden çıkar gibi dinlemiş olursun. 2- Veya Cebrail (as) Hazret-i Muhammed'e (asm) tebliğ ederken her iki Hazretin arasında yapılan tebliğ tebellüğ vaziyetini dinler gibi ol. 3- Veya Kab-ı Kavseyn makamında, yetmiş bin perde arkasında Mütekellim-i Ezelî'nin Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma olan tekellümünü dinler gibi hayalî bir vaziyete gir. Mesnevi[Y] - 140
Hazret-i Süleyman’a bile kalmadı dünya Baki olan bir tek Allah
Yâ Rabbî! Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in müjdesine nâil olmuş büyük cihangir Fâtih Sultan Mehmed Hân'ın rûhundaki ulvî hasletlerden, husûsiyle dîn gayretinden ve fetih hamlesinden şu son asırlarda sahipsiz kalan nesline de bir nasîb ihsân ve ikrâm eyleyip onlar eliyle İslâm'ı ve müslümanları yeniden azîz eyle!.. Âmin!..
Sayfa 139 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Fatih Sultan Mehmed Han'ın ömrü, muazzam ideallerin gerçekleştirilmesi yolunda büyük gayretlerle geçmiştir. O, bizzat katıldığı 25 harbin yanında îmar faaliyetlerinden ve ilmî gayretlerden de geri kalmamış, bu sahalarda da dâimâ en zirveyi yakalamıştır. Husûsiyle İstanbul'un îmârına ehemmiyet veren Fâtih, saray, câmiler, medreseler, imâretler, su kemerleri, çarşılar, vakıflar ile hamamlardan başka, şehrin çeşitli yerlerinde dört bin dükkân yaptırarak vakfetmiştir. Büyük câmilerin yanındaki medreseler hâricinde 24 medrese, 12 han, 40 çeşme ve Halkalı su tesisleri ile iki gemi tersanesi ve kışla, Fâtih devri eserlerindendir. Fâtih, bunlara ilaveten Bursa'da 37, Edirne'de 28, diğer şehirlerde de 60 câmi inşa ettirmiştir. Onun en son seferi, kendisinin her zaman söylediği: "-Nereye gittiğimi sakalımın bir kılı bile bilecek olsa, onu koparıp atardım!.." ifadesi üzere herkesten gizli idi. Üç yüz bin kişilik muhteşem bir ordu ile yola çıkmıştı. Ancak henüz yolun başındayken zehirlendi ve Gebze'de şehîden vefat etti. Daha evvel de on dört defa Venedikliler tarafından zehirlenmek istenmiş, fakat hepsi de bertaraf edilmişti. En sonuncu zehirlenme ise, takdîr-i ilâhi olarak fark edilemedi ve koca Sultan, Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in müjdesine ilaveten bir de şehadet mertebesine nâil olarak şehîden Rabbine kavuştu. Rahmetullahi aleyh!..
Sayfa 138 - Erkam yayınlarıKitabı okuyor
Müftü Kamil Efendi
“İşte size Hazret-i Ömer gibi bir başbuğ olarak Mustafa Kemal Paşayı gösteriyorum!”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.