Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Jesus Christ
Eşlerden birinin -ya da ikisinin de- kısır olduğu çiftlerin, şu anda çeşitli yöntemlerle çocuk sahibi olması mümkün: Yapay döllenme, yumurta verme, uterus verme ya da yerleştirme, embriyonun dondurulması, kocadan ya da başka bir erkekten alınan spermatozoitlerle, evin hanımından ya da bir başka kadından alınan yumurtaların laboratuvar koşullarında döllenmesi. Yakın gelecekte başka yöntemler de işin içine girecek. O halde, bu tür teknik müdahalelerle doğan çocuklar ya normalde olduğu gibi bir anne ve bir babaya, ya da bir anne ve iki babaya, iki anne ve bir babaya, iki anne ve iki babaya, üç anne ve bir babaya, hatta spermi veren erkek, babadan başka bir erkekse ve üç kadın -yumurtayı veren, uterusu veren ve çocuğun yasal annesi olacak kadın- aracı oluyorsa, üç anne ve iki babaya sahip olacaktır. Hepsi bununla da bitmiyor, zira bir kadının ölmüş kocasının dondurulmuş spermleriyle döllenmeyi talep ettiği, ya da iki eşcinsel kadının birinden alınan yumurtanın, kimliği açıklanmayan bir verici tarafından yapay olarak döllenmesinin akabinde diğer kadının uterusuna yerleştirildiği durumlar da var. Hatta neden olmasın: Dedenin babasının dondurulmuş spermi bir yüzyıl sonra, torunun çocuğunu döllemek için kullanılabilir; bu durumda doğan çocuk, annesinin büyük dayısı ve kendi dedesinin babasının erkek kardeşi olacaktır. Bu çerçevede ortaya çıkan sorunlar iki gruba ayrılır: Yasal sorunlar, psikolojik ve ahlaki sorunlar."
Aşıkların Sonsuzluğu
aşkımın, tümü benim değilse hala, hiç sevgilim olmayacaksın demek; ne soluğum kaldı, ne bir kere ah edecek halim yoluna, ne de bir damla gözyaşım var artık dökecek. olan servetimi harcadım senin uğruna, hıçkırık, gözyaşı, yemin, mektup, hepsi bitti; yine de daha fazlası düşmeyebilir bana, çünkü herhalde anlaşmamız böyleydi. bilmem aşk armağanına sınır koymuş muydun o zaman; öyleyse birazı benim olacak ve başkalarına düşecek kalan; sevdiğim, asla mümkün değil tümüyle benim olman.
Reklam
"Ama ben yan etkileri severim." "Biz sevmeyiz." dedi Denetçi. "Biz her şeyi keyifli yapmayı yeğleriz." "Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum." "Aslında," dedi Mustafa Mond, "siz mutsuz olma hakkını istiyorsunuz." "Öyle olsun," dedi Vahşi meydan okurcasına, "mutsuz olma hakkını istiyorum." "Eklemek gerekirse, ihtiyarlama, çirkinleşme ve iktidarsız kalma hakkını da istiyorsunuz; frengi ve kansere yakalanma haklarını, açlıktan nefesi kokma hakkını, sefil olma hakkını, sürekli yarın ne olacak korkusu içinde yaşama hakkını, tifoya yakalanma hakkını ve her türden ağza alınmaz acıyla işkence çekerek yaşama hakkını da istiyorsunuz." Uzun bir sessizlik oldu. Sonunda Vahşi, "Hepsini istiyorum." dedi. Mustafa Mond omuzlarını silkti. "Hepsi sizin olsun," dedi.
Sayfa 238Kitabı okudu
Gerçekten sevdiği bir işi mi yapmalıydı? Onun sevdiği bir iş yoktu ki. Bir şey yaparken keyif aldığı da, heyecanlandığı da olmamıştı. Hepsi birbirinin aynıydı, zaman zaman hem eğ- lenceli, hem de sıkıcıydı. “Bu işi yapmazsam ölürüm” diyecek kadar istek duyduğu bir şey de, ölmek istemesine sebep olacak kadar zor olmasına rağmen yapmaktan kaçındığı bir şey de yoktu. İyi olduğu bir iş de yoktu. Hepsi ortalamaydı. Sevdiği ve iyi olduğu bir iş olmayan Minchul, nasıl yaşaması gerektiğini bilmiyordu.
: Ahmed Âmiş Efendi diyor ki: "Olan olmuştur, olacak olan da olmuştur.' Kader, levh-i mahfuzda yazılıdır. Biz kaderle başa çıkabilseydik zaten kul olmazdık. Kaderi akılla çözmek mümkün olsaydı da zaten Tanrı olurduk. Kadere karşı daima boynumuz büküktür. Zihnî modeller kurarak yaşama devam ediyoruz. Bizim uğraştığımız ilim deney yaparak bu modeli kuruyor. Din ilmi de vahiyden, naslardan yola çıkarak bir model kuruyor. Fakat en nihayetinde hepsi bir ilim ve bir sınırı var.
Sayfa 124Kitabı okudu
Çok düşündüm. Duvar yükselirken, pencere dibine bir Borges, kapı yanına bir Vallejo, onun üstüne Kafka ve yanına Kant ile Hemingway’in Silahlara Veda'sının ciltli bir baskısı; her zaman hacimli kitaplar yazan Cortázar ve Vargas Llosa, Valle-Inclán ile Aristoteles. Camus ile Morosoli ve çimento harcıyla Marlow’a ölümcül bir şekilde bağlanmış olan Shakespeare yerleştirilirken oralarda yürüyor olmalıydı; hepsi bir duvarı yükseltmeye, bir gölge yaratmaya yazgılıydı. ‘Sıcak olacak, ha? Değil mi?’ diye bağırırdı duvarcı, onu neşelendirmek, sanki o harem içine kendisi de düşmüş gibi şüphesiz sertleşmiş olan yüzündeki keskin kederi dağıtmak için. Çünkü yüzüne artık kimsenin kapağını açmayacağı, arzuyla bakmayacağı ve hayran bakışların karşısında, ‘Doğrusu hepsini okumadım. Yıllardır bana eşlik ediyorlar. Bakın, burada bayılacağınızı düşündüğüm bir şey var,’ diyemeyeceği kitapların yalnızlığı istiflenmiş olacaktı. Fakat, ‘Hâlâ benim arkadaşım onlar. Kışın üzerimi Örtüyor, yazın gölge yaratıyorlar. Beni rüzgârlardan koruyorlar. Kitaplar benim evim,’ diyebilirdi. Her ne kadar sonuç tatsız da olsa ve kitaplarla kurulan böylesi narin bir ilişki onu uzak ve izbe bir kumsala sürüklese bile kimse karşı çıkamazdı bu cümleye. Bir hafta içinde duvarcı, Carlos Brauer’in eserini kireçle kaplayıp şekil vererek sayfa sayfa, cilt cilt, baskı baskı ördü evin duvarlarını Rocha’nın kumları üzerine. Başka bir eserin içinde yok olan bir eserdi bu. Sadece hapsolan değil, çimento ile yok edilen...
Sayfa 66 - Jaguar Kitap
Reklam
İnsanların kimi mutlu, kimi mutsuzdur. Kimisi yerlerde sürünürken kimi tahtlara kurulmuştur. Hele biraz sabret, ölüp kabre konunca onların hepsi çürüyüp toprak olacak. O zaman köleyle padişahın hiçbir farkı kalmadığı gibi salihler, âlimler ve cahiller de aynı olur.
Sayfa 55 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
inan ki biliyorum zor sanki yarın hiç doğmayacak sanki bugün en zor günün olacak sana söz, atlatacaksın acın geçecek hepsi geçer eğer zaman tanır izin verisen geçmesine o zaman izin ver geçsin yavaş yavaş tutulmamış bir söz gibi unut gitsin
13 Kasım 1973: Atsız Toptaşı Cezaevi'nde Dört aylık rapor Adli Tıp'ta Kasım ayına kadar bekledikten sonra kabul edilmemiş; reviri olan bir cezaevinde cezanın çekilebileceği belirtilmiştir. Bunun üzerine Atsız, "13 Kasım 1973 Salı günü davet edildiği Bostancı Karakolu'ndan İstanbul İnfaz Savcılığına sevk edilmiş ve orada resmî
Atsız Yeniden Mahkemede: “Konuşmalar” yazısına karşı tepkiler resmî makamlar üzerinde de tesirini göstermiş ve Atsız ile derginin sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek hakkında dava açılmıştır. Bunun üzerine Atsız, yazının üçüncü bölümünde şunları yazar: "Memleketi parçalamak isteyen, Kürt devleti kurmak için Kürtçülük yapmak isteyenlere
Reklam
Türkçüler Hazırlık İçinde: Türkeş ve Arkadaşları Ne Yapacak? Millî Yol'un ilk sayılarında Atsız'ın yazısının bulunmayışı, buna karşılık Orkun'un ilk sayısında bir yazısının yer alması, Altan Deliorman'ı "Acaba Atsız, Millî Yol'a biraz buruk mu?” diye düşündürtür. Deliorman, "Kendisine niçin yazmadığını sorduğum
Numan Esin'deki fikri dönüşüm:
Numan Esin, sosyalist gazetecilerden Müşerref Hekimoğlu ile ilişki kurmuş ve Madrid'de sürgünde iken, onun vasıtasıyla Yön'e yazı yazmıştı. Daha önce de onun sosyalistlerle ilişkilerini gözlemlemiş olan Türkçüler bu durum karşısında sessiz kalmamışlar ve gerekli uyarıyı yapmışlardı. İsmet Tümtürk'ün kaleme aldığı yazı, “14′ler, topyekûn, 14′ler pek çok kimsenin büyük ümitler bağladığı bir topluluktur." cümlesiyle başlıyor. Bu cümle Türkçülerin 14'lerden çok şey beklediğini gösterir. "14'lerin hepsi karakterce sağlam değildir... 14'ler arasında Türkeş'in karakteri sağlamdır.” ifadeleri, ümitlerin daha çok Türkeş'e bağlandığını göstermektedir. Numan Esin'in Yön'deki yazısını tahlil eden ve onun solcularla temaslarını anlatan yazı, "Bir fikir yolunda gitmek başka şey, şahsî dostluk ve ahbaplık başka şeydir. Türkçülük, karakteri icabı sert olmaya mecburdur. Gerekirse, Numan Esin'den bin kere daha mühim olan şahsiyetleri de fırlatıp atabilir... O artık bizim için mevcut değildir." cümleleriyle bitiyor (Millî Yol 22 Haziran 1962: 7-12). Bu yazıya rağmen Numan Esin 1965 seçimlerinde CKMP'den milletvekili adayı olacak ve 1967'ye kadar Türkeş'in Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütecektir. Daha sonra milliyetçilerle yollarını tamamen ayıracak ve 1974-1978 yılları arasında yönettiği Vatan gazetesinde sosyalist yayın yapacaktır.
Pek çok şeyden kesinlikle kurtul, yalnızca bunların pek azını aklında tut; ayrıca herkesin şimdide, sadece bir anlığına yaşadığını hatırla. Kalan günlerimiz ya geçmiş gitmiştir ya da bilinmezdedir. Yaşam gerçekten kısadır. Bu kısacık yaşamı yeryüzünün ufacık bir köşesinde sürdürür herkes. Uzun bir yaşamın ardından gelen şöhret bile kısadır. Uzun zaman önce ölmüş birisini, ya da bizzat kendilerini öğrenmemiş olanların hepsi, kendinden öncekiler gibi çok hızlı bir şekilde ölmüş olacak.
“Bu işi yapmazsam ölürüm” diyecek kadar istek duyduğu bir şey de, ölmek istemesine sebep olacak kadar zor olmasına rağmen yapmaktan kaçındığı bir şey de yoktu. İyi olduğu bir iş de yoktu. Hepsi ortalamaydı. Sevdiği ve iyi olduğu bir iş olmayan Minchul, nasıl yaşaması gerektiğini bilmiyordu."
Athica BookKitabı okudu
Her yeni etap bir zafer. Sana her adımın tadını çıkarmanı tavsiye ederim, atacağın adımların hepsi çok kolay adımlar olmayacak. Bazıları özellikle çok sancılı olacak, göreceksin. Ve sık sık vazgeçmek isteyeceksin,
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.