Cihan Harbi, Ittihad ve Terakki, korkunç yeniliş, işgal, bu facialara rağmen ihtiras kavgaları, cinayetler, satmalar, satılmalar, çeşit çeşit yüzler, isimler ve rütbeler, cümleler, cümleler, kimi yayık, kimi ince, kaba, çarpık, çentik ağızlardan, başka başka bakışların himayesi altında dökülen cümleler. Ve beynin yoğuruluşu, eşine az rastlanır bir tohumun yetiştirilip İstanbullu Hoca haline getirilişi!..
Sonra Kuvâyı Milliye, sonra Heyet-i Temsiliye ve bu sefer bambaşka cümleler, o beyinde kökleri olmayan, o beynin birden bire karşılaşıverdiği cümleler, yepyeni isimlerden gelen cümleler, zamanın beslemediği, hatıraların beslemediği, hayatın beslemediği cümleler!..
Bu cümlelere karşı durmak için her şey vardı; zaferlerden, zaferlerden de üstün olan şiirden, bilgiden, mimarlıktan, tam altı yüz yıl boyunca damla damla süzülmüş, bir daha bir daha süzülüp ruh olmuş, mizaç olmuş gelenekler, görenekler vardı. Ama aynı cümleleri, hattā milliyet kelimesini anlamak için hiçbir şey yoktu.