Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sine-i millete nasıl dönecekti? Millet onu hakikaten bağrına basacak mıydı? Hayatını asker olarak geçiren biri arkasına halk desteğini nasıl alacaktı, alsa bile bunu tüm ülkeye nasıl gösterecekti? İşte Erzurum ve Sivas kongrelerinin fonksiyonu tam da bu olacaktı. Ayrıca kongrede Heyet-i Temsiliye reisi seçilmesi, askerlikten ayrıldığı ve tutuklanmasının an meselesi olduğu günlerde, müstafi (istifa etmiş) bir komutana gerekli yetkiyi sağlamış bulunacaktı
Karabekir, bu görüşmesini şifre ile M. Kemal Paşa­'ya bildirdiğini; M. Kemal'den «Rawlinson Heyet-i Temsiliye ile görüşmeye yetkili» ise ve « Sivas Kongresi kararları» ile sınırlı olarak kendisi ile görüşülebileceği, yoksa «buraya gelmesine lüzum yoktur» yanıtını aldığını yazıyor.
Sayfa 43
Reklam
Sohbet esnasında Mustafa Kemal Paşa, maârifin memleket sathında sür'atle yayılabilmesi için ne gibi tedbirler alınması lâzım geldiğini sordu. Bu sırada müdîr-i sâni Ayaşlı Ali Rıza Bey, Arnavutların yaptığı gibi Latin harflerini kabulden başka bir çâre olmadığını ileri sürdü. Fakat Heyet-i Temsiliye'den Washington sefiri Ahmed Rüstem Bey, bu fikre şiddetle karşı koydu: "Harf bir milletin şiârıdır. Harf değişirse millet hüviyetini, tarihini kaybeder, böyle bir şey olmaz" dedi. Bu suretle bu babdaki münakaşa da kapanmış oldu. .....
Sayfa 72
23 NiSAN ULUSAL EGEMENLiK ve ÇOCUK BAYRAMI
heyet-i temsiliye'nin tamimi yüce allah'ın yardımıyla nisanın yirmi üçüncü cuma günü cuma namazını takiben ankara'da büyük millet meclisi açılacaktır tam başarı için büyük allah'a yakarılacaktır heyet-i temsiliye nâmına: mustafa kemal
27 Aralık 1919 tarihli bir genelge ile Heyet-i Temsiliye'nin , yani milli hareket icra organının merkezi olarak Ankara'yı belirledi.
Kâzım Karabekir ulusal direnişin bir müddet doğu vilayetleriyle sınırlı kalmasını istemektedir. Atatürk'ü Sivas'taki kongreden önce Erzurum'a gelmeye ikna eden, Heyet-i Temsiliye'nin Sivas'ın batısına geçip Ankara'ya gitmesine karşı çıkan odur.
Sayfa 317Kitabı okudu
Reklam
Bilindiği gibi, İstanbul'un işgalinden sonra Atatürk, Heyet-i Temsiliye adına, "Vilayetlere ve Müstakil Livalara ve Kolordu Kumandanlarına" 19 Mart 1920'de yayınladığı bildiride, "umur-ı milleti tedvir ve murakabe etmek üzere," Ankara'da, selahiyet-i fevkaladeye mâlik bir Meclisin toplanması için seçimlerin yapılmasını istemiş ve bu seçimlerin esaslarını belirtmiştir. Yayınlanan İngiliz belgeleri arasında bu bildiri dahi yer almamakla beraber, Londra'daki Fransız Büyükelçiliği'nin İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na sunduğu İstanbul çıkışlı ve 25 Mart 1920 tarihli bir telgrafta, Atatürk'ün 19 Mart 1920 günlü bir "Proclamation"ından söz edilmektedir. Nutuk'ta göremediğimiz bu belgeye göre, Atatürk, İstanbul'un şiddet yoluyla işgalinin sadece Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir saldırı teşkil etmeyip, aynı zamanda, bütün Müslüman dünyasına ve Hilafete karşı da bir hakaret teşkil ettiğini belirterek, 10.000 şehit veren Mısır, Irak, Suriye, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya, Afganistan, İran ve "bir kelime ile bütün Müslüman dünyasının" İtilaf Devletleri'nin gücünü sarsacağını ve mucizeler yaratacağını vurgulayıp, bütün Müslümanları, "bağımsızlığa, İslâm imânına ve Hilafet'e karşı yürütülen bu modern Haçlı Seferleri'ne karşı" yardım etmeye çağırmıştır. İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nda bu telgraf üzerine yapılan yorum, bunun, klasik bir İslâm çağrısı (Cihad) olup, Hindistan İçişleri Bakanlığı hariç, Türkiye'nin dışında hiçbir etkisi olamayacağı şeklinde idi.
Sayfa 70
varoluş
Search for: Arama.. Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri Atatürk Ansiklopedisi > Genel > Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri 31 Ara Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri PDF
Büyük Millet Meclisi'nin Açılışı
Mebusların yere yatak yapıp tabldota talim ettiği, ilk geldiğinde cebinde metelik olmayan Heyet-i Temsiliye'nin vekilharcı Mazhar Müfit Kansu'nun masrafları karşılamak için Ocak soğuğunda kürkünü satmak zorunda kaldığı ve kendisine Ankara halkının verdiği bin liranın sevinciyle çorba ve bulgurun yerine bir kereliğine on kıyye pirzola ve irmik helvası aldırdığı bir ortamda, Omnium principia parva sunt (Her şeyin başlangıcı küçüktür) derken Cicero çok haklı değil miydi?
Sayfa 150 - Mundi KitapKitabı okudu
Küçük Ağa biliyordu ki, artık Kuvâyı Milliye ve Heyet-i Temsiliye devri sona ermektedir. Savaşın mahiyeti ve hedefin büyüklüğü, dıştan hiçbir zorlamaya yer bırakmadan "Devlet" çapında yeni bir düzenlenişi kendiliğinden hazırlıyordu. Kuvâyı Milliye ister istemez bir ordu halini alacak, Heyet-i Temsiliye de aynı zorla hükümetleşecekti; başarıya ulaşmaları, hatta yaşamaları buna bağlıydı.
Sayfa 295Kitabı okudu
Reklam
Cihan Harbi, Ittihad ve Terakki, korkunç yeniliş, işgal, bu facialara rağmen ihtiras kavgaları, cinayetler, satmalar, satılmalar, çeşit çeşit yüzler, isimler ve rütbeler, cümleler, cümleler, kimi yayık, kimi ince, kaba, çarpık, çentik ağızlardan, başka başka bakışların himayesi altında dökülen cümleler. Ve beynin yoğuruluşu, eşine az rastlanır bir tohumun yetiştirilip İstanbullu Hoca haline getirilişi!.. Sonra Kuvâyı Milliye, sonra Heyet-i Temsiliye ve bu sefer bambaşka cümleler, o beyinde kökleri olmayan, o beynin birden bire karşılaşıverdiği cümleler, yepyeni isimlerden gelen cümleler, zamanın beslemediği, hatıraların beslemediği, hayatın beslemediği cümleler!.. Bu cümlelere karşı durmak için her şey vardı; zaferlerden, zaferlerden de üstün olan şiirden, bilgiden, mimarlıktan, tam altı yüz yıl boyunca damla damla süzülmüş, bir daha bir daha süzülüp ruh olmuş, mizaç olmuş gelenekler, görenekler vardı. Ama aynı cümleleri, hattā milliyet kelimesini anlamak için hiçbir şey yoktu.
Sayfa 248Kitabı okudu
Olup bitenlerle yakından ilgi kurabilenler de, sırf düşünce ve hesap yoluyla da olsa, Kuvâyı Milliye'ye yanaşmak zorunu duymaya başlamışlardı. Bunların halka tesiri de küçümsenemezdi. Bu okur-yazarlar Rıza Paşa kabinesinin de dikiş tutturamayacağını, Heyet-i Temsiliye'nin onu da tez vakitte aşındırıp, çökerttiğini, hattâ nâzırlardan çoğunun Anadolu'yu tuttuğunu anlamışlardı. Tek sallantılı nokta işte burada idi. Aklı erenlerin bir kısmı, elde edilen milli başarıların bir kincilik, intikamcılık sanılmak tehlikesine düşebileceğini söylüyor, bunu önlemek için de Heyet-i Temsiliye'nin, seçime gideceği kesin olan Rıza Paşa'yı çok sıkıştırmamasını, soğukkanlı ve gözyumucu davranmasını uygun buluyorlardı. Yoksa millet, "Bunlar vatanın kurtulmasını değil, devleti ele geçirmeyi istiyorlar," diyebilirdi.
Sayfa 228Kitabı okudu
Dahiliye Nâzırı Damat Şerif Paşa, Sivas valiliğine yaptığı bir tebliğ ile, gazetelerde “Kahrolsun işgal!” tarzında yazılar çıkmasının hükümet siyasetine aykırı olduğunu bildirdi. Konunun özü şu idi: İngilizlerin Samsun ve Merzifon’u boşaltmaları üzerine Sivaslılar 4–5 Ekim gecesi şehirde büyük bir fener alayı yapmışlar ve “Kahrolsun işgal” diye bağırmışlardı. Milli mücadelecilerin sözcülüğünü yapan İrade-i Milliye gazetesi de bu olayı ve sözü aynen yayımlamıştı. İşte, dahiliye nazırı buna değiniyordu. Mustafa Kemal Paşa, 13 Ekim’de, durumdan Cemal Paşa’yı haberdar ederek, vatanın bir parçasının boşaltılması üzerine milletin bu şekilde hattâ daha da coşkunlukla duygularını ortaya koymasının tabii olduğunu, hükümetin de işgalleri protesto etmesi gerektiği halde Dahiliye Nazırının bu gösterileri hükümetin siyasetine aykırı bulmasının anlaşılamadığını bildirdi ve hükümetin siyasetinde henüz bilinmeyen taraflar varsa aydınlatılmasını rica etti. Cemal Paşa verdiği cevapta, hükümet siyasetinin Heyet-i Temsiliye tarafından bilinmeyen hiçbir yönü bulunmadığını, haksız ve lüzumsuz işgallere karşı resmi ve gayri resmi teşebbüslerde bulunulduğunu, milletin duygularını açıklamasının hükümet açısından olumlu ve destekleyici olduğunu ve fakat Barış Konferansı’nda yabancıların dostluğuna da muhtaç olduğumuzdan ihtiyatlı hareketle onları darıltmamak gerektiğini açıkladı. (Nutuk: 236, Vesika: 153, 154)
Sayfa 194 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Sohbet esnasında Mustafa Kemal Paşa, maârifin memleket sathında sür'atle yayılabilmesi için ne gibi tedbirler alınması lazım geldiğini sordu. Bu sırada müdîr-i sâni Ayaşlı Ali Rıza Bey, Arnavutların yaptığı gibi Latin harflerini kabulden başka bir çâre olmadığını ileri sürdü. Fakat Heyet-i Temsiliye'den Washington sefiri Ahmed Rüstem Bey, bu fikre şiddetle karşı koydu: "Harf bir milletin şiârıdır. Harf değişirse millet hüviyetini, tarihini kaybeder, böyle bir şey olmaz" dedi. Bu suretle bu babdakı münakaşa da kapanmış oldu.
295 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.