Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Tanrı ya da insanlardan gelecek hiçbir sitem Cioran'ı yaralayamaz, onun vicdanı hiç doğmamış gibi rahattır!"
480 syf.
9/10 puan verdi
Kamu Spotu: Bu inceleme spoiler içermemektedir. İskender Pala’nın, tarih ve kurgunun muhteşem bir senzeti olarak yazmış olduğu Katre-i Matem, yazarın ikinci romanıdır. Yazarımız, Osmanlı İmparatorluğu’nun en ilginç dönemlerinden biri olan Lale Devri dönemini anlatırken nadide bir eser sunmuş bize; kitap olay örgüsüyle her bölüm sonunda bana ‘ay
Katre-i Matem
Katre-i Matemİskender Pala · Kapı Yayınları · 202222,1bin okunma
Reklam
Durup dururken, ortada fol yok yumurta yokken kendi kendimi gücendirdiğim çok oldu; aslında hiç sebep olmadığını bildiğim halde kendimi öyle dolduruyordum ki, sonunda gerçekten gücenip içerliyordum. Bu çeşit oyunlar yaşamımı öyle bir sarmıştı ki, nihayet adeta kendime hakim olamaz hale geldim. Bir defa, hatta bir de değil, iki defa, zorla âşık olmayı bile istedim. İnanın ıstırap bile çektim baylar. Ruhumun uzak bir köşesinde bu ıstıraba inançsızlık, alay kıvılcımları titreşiyordu, ama gene de maddi bir ıstırap çekmeye devam ediyordum; üstelik dört başı mamur bir aşık gibi kıskanıyor, kendimi kaybediyordum… Sebep can sıkıntısıydı baylar, hep can sıkıntısı; atalet beni eziyordu.
"Jujutsu Kaisen" hiç böyle hayal etmemiştim hayatım karardı. Şu şekil bitirdim animeyi. Genel olarak kendine özgün bir havası vardı ama karakterler Naruto'yu fazla anımsatıyordu. Yada ben ikisini aynı anda izlediğim için fazla benzettim. Biran önce yeni sezonu çıkmalı, bu bekleme sürecinde mangasına başlayalım bakalım. Hiç derdimiz yokmuş gibi daha fazla acı çektirelim ruhumuza.)
MEZUN OLDUĞUM LİSEM ÇİN Ailemden ilk ayrılığı sende tattım ve hayat yoluna seninle çıktım .... Lisesi. Bir başkaydı Müdürümüz ve müdür yardımcıları hayran ederdi kendisine herkesi. Sende yaşamaya başladık hayat denen emaneti, sende tanıdık yepyeni ufukları. Bir başkaydı İbrahim Hocam Edebiyatta, yorumladığı şiirler sanki Karacoğlanın nefesi. Halil Hocamın tahtada renkli tebeşirlerle biyoloji dersinde çizdiği her şekil bir tabloydu Doğan Hocamı çok severdik şeker gibi insandı ama hatırımızda kalan onun bol notuydu Birsen Hocam, dersinde oldukça bilgili, titiz, disiplinli, çalışan öğrencisini çok severdi.. Doğu Hocam, zirvede bilgili bir insan, aklımızdan hiç çıkmayan O'nun sözlü notuydu. Yılmaz hocam çok titiz ve sert görünür, çalışanı sever ama altın gibibir kalbi vardı. Hüseyin Hocam hoş görülü, tevazu sahibi idi , bizi hep vicdanımızla baş başa bırakırdı. Ömer Hocam sert görünürdün, bilgiliydi her yönüyle farklıydı, derslere hep renk katardı Aysel Hocamın tarih derslerinde verdiği öğütlerle kafamızda Üniversite hayatı yatardı. Sende okurken ne televizyon, ne bilgisayar, ne cep , plazalar ne de internet vardı. Ama , yolun başındayken dünyamız sadece duvarların çevrelediği bahçen kadardı. Hocalarımız bilgilerini kazandırırken bize , hayattan tecrübeden bir şeyler katardı. Sende bize verilecek çok hazine, tecrübe en önemlisi Atatürk ve vatan sevgisi vardı.... KK
Dünya değişiyor çevrende oğlum Turgut. Ayak uyuduramazsan kayboldun demektir. Dünyada 'Büyük ve güzel şeyler de var' demişti bir gün. O sırada ben ne yapıyordum? Hiç bir güzelliğin içime girmesine izin vermiyordum. Öyle miydim? Hatırlamıyorum. Turgut sarhoş gibiydi; ne yaptığını bilmeden kayıp gidiyordu sokaklarda. Anlatılmaz bir duyguydu bu. Neye benziyorum acaba? Beni kötü yetiştirdiler dostum! Güzeli ifade gücünden yoksun bıraktılar beni. Tıpkı filimlerdeki gibi diyebiliyorum ancak. Ne acıklı değil mi?
Reklam
168 syf.
2/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Üzgünüm hiç beğenemedim kitabı.Edebi bir değer göremedim ;daha çok yazarın cinsel hayatını otobiyografi gibi kaleme almasıydı.Açık seçik pornografi okumak değil beni rahatsız eden,yazarın detaya inmeliyim diye çırpınması çok barizdi.çok şükür ki bitti
Tehlikeli Sevişmeler
Tehlikeli SevişmelerNedim Gürsel · Doğan Kitap · 201542 okunma
“seni hiç sevmedi. sen ise sevmiş gibi yapıyorsun. o, seni unuttuğu için memnun olman gerek. sonunda özgürsün işte.”
Kesinlikle biliyorum ki, ben deli olsaydım ve birkaç günden beri hapiste bulunsaydım, sayıklamalarımın kısa bir süre ara vermesinden yararlanarak, o sırada elime geçenlerden birini -tercihen doktoru- soğukkanlılıkla öldürürdüm. Böylece hiç olmazsa zırdeliler gibi özel bir hücrede yer alma hakkı kazanmış olurdum. Belki artık beni rahat bırakırlardı.
Dış dünya, insana başkaları gibi kitle insanı olmanın, onlar gibi tek boyutlu yaşamasının öğretildiği, içselleştirildiği yerlerdir. Burası büyük kent ya da küçük köy olabilir. Sonuç fark etmez. Buna karşın, iç-dünya bunun tersi bir arayıştır. İnsanın dış dünyaya karşı kendi özgün, bireysel yaşamöyküsünü oluşturabileceği, özelliklerini geliştirebileceği -hiç olmazsa düşleyebileceği- bir yerdir...
Reklam
%21 (85/392)
7/10 puan verdi
Görüş
Altın Çağ çok katmanlı, dikkatinizi her an kaybedebileceğiniz, zor fakat bir o kadar da keyifli bir okuma. Ajvaz, Altın Çağ'da Prag'ın gizli köşelerinden uzaklaşıyor ve Atlantik'in ortasında bir yerde dikkate değer bir adada buluyor kendini. Ada çok kendine özgü, geleneklerin ötesinde, kendine ait davranışları ve dili olan bir yer.
Altın Çağ
Altın ÇağMichal Ajvaz · Çınar Yayınları · 20207 okunma
Ailem Libya'dan otuz üç yıl önce, 1979 'da ayrılmıştı. Şimdiki yetişkin erkeği o gün olduğum sekiz yaşındaki oğlan çocuğundan ayıran uçurum buydu. Uçak bu uçurumun bir kıyısından diğer kıyısına geçecekti. Böyle yolculukların pervasız bir tarafı vardı kuşkusuz. Bu geliştirmek için büyük çaba harcadığım bir beceriyi elimden alabilirdi benim: Sevdiğim yerlerden ve insanlardan uzakta yaşama becerisini. Joseph Brodsky haklıydı. Nabokov ve Conrad da öyle. Ayrıldıkları yere hiç dönmemiş sanatçılardı onlar. Her biri kendi yöntemiyle kendini memleketinden kurtarmaya çalışmıştı. İnsanın ardında bıraktığı şey zamanla kayboluyordu. Geri dönersen, çok değerli saydığın şeylerin ya yok ya da tahrif edilmiş olduğu gerçeğiyle yüzleşecektin. Fakat Dimitri Şostakoviç de, Boris Pasternak da, Necip Mahfuz da haklıydılar: Memleketinden asla ayrılmamalısın. Ayrılırsan kaynakla olan bağların kopar. Cansız bir ağaç kovuğu gibi kalırsın; dışın sert, için boş.
"Daha çok anlat."dedim. -Hoşuna gidiyor mu? " Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum." -Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz? " Gider gibi yaparız... "
“Bir insan bir insanın yüzüne karşı, hiç çekinmeden onu bu kadar varsa için içinde çok önemli bir iş var demektir. İnsan ancak ölü bir insana bu kadar yasaklanabilir. Bunun gibi insanlar gece adamı öldürür ya da öldür türler, sabahleyin de cenazesine gider, cenaze namazını kılar, ağlayarak da tabutun altına girer, mezarına kadar da götürürler.”
"Biliyorum, ama bana bu sabah verdiğin gibi bir hediye istiyorum ben şu an. Farklı bir tür inci kolye istiyorum, seni üzerimde istiyorum." Julia'nın o şehvet dolu gözleri buna ne kadar ih- tiyaç duyduğunu gösteriyordu ve bardağı taşıran son damla da bu oldu. Eğer bunu gerçekten istiyorsa ona verecekti, hem kendisinin de ihtiyacı
Sayfa 115
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.