Mehmet Aycı
Kitaba dört saat önce başlarken bu kadar güzel bir şiir kitabı okuyacağımı tahmin edemezdim rüzgar gibi geldi geçti, daha önce yazarı hakkında hiç bir bilgim olmadığı bu kitabı çok ama çok beğendim... Kitabın içerisinde ki şiirler de aşk, sevda var, din-iman var, tarih ve kültür var, ülkü-Alperenlik yani dava şuuru var kısacası her konudan şiirler daha doğru deyişle birbirinden muhteşem satırlar var... Yazar gerçekten hangi şiirde hangi konuyu işledi ise o konuyu ve duyguyu özümsemiş ve aktarılabilecek en güzel haliyle kağıda aktarmış diye düşünüyorum, gerçekten birbirinden manalı birden çok şiir vardı nitekim paylaştığım 72 tane alıntı da bunun bir parça göstergesidir. 4 saat içerisinde okudum, puanım da 10/10. Özetle: Muhteşem, müthiş :)
SelMehmet Aycı · Hamle Yayın Dağıtım · 19921 okunma
Galiba insan bu yorum kısmını yazarken en çok kitaptan beklentilerini yansıtıyor. Sıfır beklentiyle "aa nasıl bir kitap"diye okudum. Gilmore girls tadı verdi aslında bu kitap. Bir kere terk edilen ve hiç sevilmeyen kadının tereddütüydü aslında okuduğumuz. Diğer yorumları okudum ama haksızlık edildiğini düşünüyorum.
İlk defa yaşadığınız duygularda tabii ki 8 yaşındaki gibi hissedersiniz. Aklınız karışması da normaldir. Ama kadın karakter bir anne ve aslında sorumlulukları var. Aşk duygusuyla beraber biraz ikircikli olabilir yani aaa
Güzel ilişkiydi. İyi ki *Ben* terk etmiş.
Çat Kapı AşkAnnabel Monaghan · Nemesis Kitap · 202389 okunma
Gamzelerin, gözlerin, zülüflerin... Bir nefes daha bağışla ki tanrım bu güzelliği az daha seyredeyim. Bu koku , bu bakış ve işte bu, işte tam da bu gülüş... Öyle bir gülüş ki güneşten kararmış mutlu bir çoban yüzü, aşk ile dağlanmış bir ozanın yaktığı en güzel türkü, Karun'un hazinesine açılan son kapıdaki altın sürgü, küçük bir köylü kızın parmağından hiç çıkarmadığı anasından yadigar bakır yüzüğü. Kemal'in vatan diyerek kurduğu, uğruna yedi cihana kafa tuttuğu o en güzel ülkü.
İplik ve dokumayla başlayıp, gemi yapımı, ecza (spazmolitik/analjezik/antitussif) olarak serüvenine devam eden 'keder otu', 'ruhu çalan hırsız' (beng/berc/esrar/kınnab/haşiş/kendir/gonca/Afgan/aşk otu/çıkık/çiçek/çiftetelli/sarı kız/yuf); Hint ve İran coğrafyasından, Mısır'a, Kuzey ve iç Afrikadan sonra Anadolu'ya
Yıllar geçti,ben yoruldum
Dillerde kirlendi adım
Ne uslandım, ne duruldum
Ben seni hiç unutmadım…
Takvim sonunu unuttu
Bülbül kanını unuttu
Düşman kinini unuttu
Ben seni hiç unutmadım…
Bu bir his ki, metin ve sabit, hiç değişmiyor, gün geçtikçe daha kazanıyor, bu his ki, onunla ben, bütün hayatı ve kitapları daha iyi anlıyorum ve kendimi romanlardaki kahramanların çoğuna benzetiyorum, ne dersin? Nadir Bey, aşk budur, değil mi?
Aşk yerine, para yerine, şan şöhret yerine, bana gerçeği verin. Güzel yiyeceklerle şarabın bol olduğu, dalkavuklarla dolu bir masaya oturdum fakat içtenlik ve gerçeklerden yoksundu bu masa. Hiç de samimi olmayan bu ortamdan aç kalktım. Konukseverlikleri buzlar kadar soğuktu.
Kaderim hareketsizlik üzerine yazılmıştı ya; isteyebiliyor ama yapamıyordum. Tutkun aşıklar gibi irademin hep başkalarının elinde olacağını o zaman anladım. Hiç kimse duymayacaktı çığlıklarımı, kimse sormayacaktı ne istediğimi. Varolmanın dayanılmaz bir yük olduğunu benden daha iyi kim bilebilirdi oysa?
İki alışveriş (dostluk ve aşk), rastlantılara ve başkalarına bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatımı doldurup doyuramazdı onlar. Üçüncü alışveriş, kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir. Ötekilerin başka üstünlükleri vardır, ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha kolayca yararlıdır. Ömür boyu yanıbaşımda, her yerde elimin altındadır. Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırı verirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler. Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur; hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar. Öyleyken, onları yalnız daha gerçek, daha canlı, daha doğal rahatlıklar bulamadığım zaman aramama hiç de kızmaz, her zaman aynı yüzle karşılarlar beni.
George Orwell 1984 kitap tahlili(spoiler içerir)
1-Roman Türü: George Orwell'in 1984 isimli eserinde distopya türü ele alınırken; sistem, bürokrasi ve yönetimlere eleştiri söz konusu olmakla birlikte en net esas alınan şey totalirizm eleştirisidir.
2-Olay Örgüsü: Olay kurgusal bir evrende geçmektedir bu kurgusal evrende Dünya:
Nedense beklediğim kadar etkilemedi beni ama güzel bir kitap yine de.
İçe dönük Aratov ve hırçın Klara’nın aşk hikayelerini okuyoruz. Tabi sıradan bir aşk hikayesi denemez, mistisizm etkisiyle ölülerle yaşayanlar arasındaki aşk hikayesi demek belki daha doğru olur. En azından karşılıklıya dönüştüğü andan sonra. :’)
Beni en çok etkileyen şey Klara ile Aratov’un bulvarda buluştukları kısımdı. Klara’yı hırçından öte biraz kibirli ve hatta ataerkil bulsam da (tokat attığı adam kendisini ‘mahvetmedi’ diye erkekten saymaması gibi gariplikler, dönemin zihniyeti düşünülünce garip değil ama yine de rahatsız olmadan edemiyor insan) duygularının asla anlaşılmadığını fark ettiğindeki acısını içimde hissettim. “Gerçekten hiç anlamadınız mı?” , “Karşımdasınız… En azından tek bir sözcük! Söyleyecek bir sözünüz bile mi yok?”
Sana kanatlarını bırakmayı öğrettiler Klara, başka haber yok.
Klara MiliçIvan Turgenyev · Can Yayınları · 20202,613 okunma
Son günlerini paylaştığı gazeteci kızın ismini hiç anmamış , yani onu isimlendirmemiş , genel olarak Kadınlığın, dişiliğin anonim bir sembolü olarak algılamıştır.
Bu da Aşk a bağlı tramvanın çok güçlü olduğunu ve zihni/duygusal dengesinin bozulmasındaki en önemli faktör olduğunu düşündürmektedir .