İşte Müdafaa-i Hukuk bu ihtiyacın ifadesidir:
Adalet ve hukuk
<<.....Zira İslamiyet sadece hakkın yerine gelmesi ve mazlumun nusret bulması için nazil oldu.»
Sayfa 80Kitabı okuyor
Miladi üçüncü yüzyılın başlarında yaşayan ve Roma İmparatorluğunun büyük hukuk alimlerinden olan Ulpianus'un klasikleşmiş "hukuk" tanımı:
"Hukukun temel ilkeleri şunlardır: Onurlu yaşamak, başkasına zarar vermemek, herkese hakkını vermek."
.
[Digesta, 1: 1, 10]
Ayrıca acilen hukuk danışmanlığı almaları gerekiyor yuva yıkan kadın davası diye bir dava yok kaldırıldı bu.
Çinliler, kadına gayet az hukuk verdikleri halde, eski Türkler kadına tamamiyle erkeğe müsavi haklar kabul etmişlerdir. Eski Türk feminizminin esası, bu noktada aranmalıdır.
Sayfa 77
![Selîm Gök[h]an](https://r2.1k-cdn.com/sig/size:96/plain/https%3A%2F%2F1k-cdn.com%2Fresimler%2Fuyeler%2F1266784_1714449424_K9hZo.jpg){kind=small}
Üstad elini açtı. Başparmağı göstererek, 'Şu hukukullahı gösterir (başparmağı kapadı); şu hukuk-u Resulullah (işaret parmağını kapadı), şu hukuk-u Üstad (orta parmağı kapadı), şu hukuk-u valide (yüzük parmağını kapadı), şu hukuk-u peder (serçe parmağını kapadı)...' Sonra elini tam kapatarak, yani yumruk yaparak, 'Bak bu başparmak hepsini karşılıyor mu? İşte bunlar hukukullaha aykırı hiçbir şey emredemezler, (küçük parmaklar) emretseler de dinlenmez' dedi, Üstadımız."
Geçen gün üniversitede hukuk dersi için bir konferansta bulundum. Mevzu:
"Atatürk, homme politique" idi. Tenkid edilirken Profesör şunu sordu.
“Acaba Atatürk hangi Avrupa muharrirlerini okur ve Türkiye' deki yeni rejim için nereden ilham almıştır?”
Cevap vermeye mecbur oldum. "Okur ve çok okur, fakat tenkid ederek okur. Yeni rejim için kendi milletinden ilham almıştır. Çünkü o asıl etüdünü milleti üzerinde yapar..." dedim.
Sayfa 59 - afet inan, cenevre
Tanıdık geliyor nedense.
Romalıların düşünce cehaletinden biri de yalnızca Romalılara özgü olan meşhur adaletleriydi. Bu adaletten yalnızca Romalılar faydalanabilirdi. (Yalnızca aristokrat tabakaya adalet uygulanırdı.) Geri kalan halka gelince; onlar büyük Roma İmparatorluğu'nu oluşturan, sömürülen ve istismar edilen birer kölelerdir. Onlar için ne adalet vardır ne de hak ve hukuk. Onların görevi yalnızca hizmet etmektir.
Kısacası güneşin doğuşunu nasıl kabul ettiysem; iyi, güzel ve yüce olan; hayata doğruluk, asalet ve ciddiyet katan; bütün bu sefalete, tükenene kadar çalışmaya karşı yaşamaya değer ne varsa, benim üzerimde ve benim dışımda olduğunu da öyle kabul etmiştim.
Sayfa 71
Hukuk...
Hukuku hamur gibi yoğurur, istediği biçime sokabileceği bir yapbozun parçaları gibi evirip çevirirdi.
Sayfa 69
Bugün hala kendi ayaklarımız üzerinde doğrulamamamızın sebebi;
Ruhsuz bir toplum,
Ruhsuz bir cemiyet,
Ruhsuz bir hukuk yapısına sahip oluşumuzdur!
Sayfa 98
Gani Girici, Atatürk'ün Adana Cephesi'ni teftiş için 5 Ağustos 1920'de geldiği Pozantı'da, Pozantı Kongresi, Adana Vilâyeti İdare Heyeti ve kuruluşu sırasında Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne, daha sonra yine Atatürk tarafından kurulan Halk Fırkası (Partisi)'na üye olmuştu. 41. Tümene bağlı Teğmen Cemil Cahit kumandasındaki Kumdere Grubu'nun 140 kişilik 3. Bölük Kumandanı olarak ve bir ara Kırıklılı Hamza Bey'in başka bir göreve atanması nedeniyle, Çatalan Seyhan Grubu İaşe Memurluğu görevi yapmış olan bir mücahit gazidir. Zeki, nüktedan, esprili ve hazır cevap bir kişiliğe sahip olan Gani Girici, Milli Mücadele sırasında Pozantı'da basılan Yeni Adana gazetesini merkebinin palanının altına koyup dağıtırken, Ermeniler ve Fransız askerleri tarafından yakalanır. Gazeteleri de bulup çıkarırlar. Hiç bozuntuya vermeyen Gani; "Ben bu gazeteleri dağıtıp, satmıyorum. Aksine, General Dufieux'nun emrinde çalışıyor, bu gazeteleri altın karşılığı topluyorum." diyerek cebinden çıkardığı bir kaç altını gösterir. Birbirlerine şaşkın bakakalan Fransızlar, onu serbest bırakırlar.
Abdülgani Girici (1901-1989)Kitabı okuyor
