Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Yirminci asırdan ortaçağa doğru gidiş,gittikçe hızlanıyor.Evet,korkunç bir geriye dönüş var.Diyarbakırda yirmi tane eski harflerle okuma ve yazma öğreten mektep göstereceğim Git ilkokul çağındaki sabi çocuklarla konuş.Sabahdan akşama kadar kafalarına hurafe doldurup bilmedikleri dilden ezberle körletiliyor lar.İlkokulla mahalle mektepleri arasında büyük savaş başlamıştır. Kırk beş dakikada mahalle mektebe. giren on altı çocuk saydım.Yedisi oğlan,dokuzu kız çocuğu.Sekiz on yaş arasında.Evlerde mahalle mektebi var.Mahalle mektebinden birine gittik Çocuklar bize görünce korktular.Aklıma ilkokullarımız geldi. Orada çocuklar ne kadar canlı,cıvıl cıvıldı. Biz Mustafa Kemal devrinde bile talebe okuttuk.Din yoluna,Allah yoluna…Şimdi çok şükür biraz aydınlığa çıktık.Bir de dinsiz öğretmenler olmasa.Hükümet birşey demiyor,ille de dinsizler ihbar ediyor. Dinini öğrenmesinler diye.Allah belalarını versin.Biz olmasak şimdi din ortadan kalkacaktı.
Sayfa 19 - YkyKitabı okudu
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Diyarbakır sokaklarda,1951’de Diyarbakır’a geldiğimde kara peçeli,kara çarşaflı umacılar bu kadar değildi.Koca Diyarbakır’da çarşafsız ve peçesiz pek az insana rastladım. Eskiden durum tam bunun aksiydi. Parkda kadınlar Kürtçe konuşuyordu. parkta.Hepsi Silvana gideceklerini. söylüyorlardı.Suriye’den şeyhleri Silvana gelmiş.Bohçayı bağlamış. kadınlar çocuklarını alıp gitmek istiyorlardı.Ama hükümet mektebi izin verir ama, özel mektepler izin verirler miydi.
Sayfa 15 - YkyKitabı okudu
Reklam
Du bakali n'olecak
Boğaziçi'nin Karadeniz'e yakın Anadolu yakasında, de. niz kıyısı üstünde bir çayevi... O çayevinin hemen bütün niz sterileri hep o semtin insanları olduklarından ve ora ya sık sık geldiklerinden birbirlerini tanırlar. Çoğu da ymeklidir. Emekli olunca konuşmaları doğal olarak çoğunlukla geçim sıkıntısı, pahalılık, sürekli zamlar ve
Sayfa 171Kitabı okudu
Örneğin eşi Çanakkale'de şehit olmuş bir kadının Reşadiye Mektebi'nde okuyan Orhan isimli çocuğu Ermeni olduğu iddiasıyla annesinden alındı. Ohannes adıyla kilisede vaftiz edilerek Ermeni yetimhanesi'ne verildi. Hükümet bu tasarruflara karşı ses çıkartamadı. Rıdvan Akın, Türkiye'nin Siyasal Gelişmeleri 1876-1923, cilt I,s.121.
Nemesis Kitap, Şubat 2024Kitabı okudu
Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafları bize ne söyler?
iki üç gündür biraz hastayım. bu süreçte kitap okuyamadım. uzun süre kitabın başında duramadığım için kitap okuyamadığım bu sürede aklıma geçenlerde
Fotoğraflarla Atatürk
Fotoğraflarla Atatürk
kitabını okuduğum/fotoğraflarına baktığım geldi. ben genelde Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğraflarına bakarken o zaman gerçekleşen
Çankaya'nın Silahşörü Recep Zühtü Soyak
Recep Zühtü Soyak (1893-1963/1966)(?) Recep Zühtü Bey, 1893 senesinde Manastır’da (vukuatlı nüfus kayıt örneğinde doğum yeri “Filarit” olarak geçmektedir) doğmuştur. Annesi Fatma Hanım, babası İpeklioğullarından Hasan Basri Efendi’dir. 1911 tarihinde İstanbul Vefa İdadisi’nden diplomasını aldıktan sonra Beylerbeyi İhtiyat Zabiti Mektebi (Yedek
Reklam
.... 1908 Devrimi: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve adalet 23 Aralık 1876, Haliç Tersanesi’ndeki Bahriye Nezareti’nde İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya-Macaristan, Almanya, Rusya ve Osmanlı heyetleri toplantı hâlindedir. Konu, Osmanlı’nın Balkan toprakları ve büyük devletlerin bu topraklar üzerindeki çıkarlarıydı. Batılı devletler ile Rusya
Saat üçe doğru, Kumandan Paşa beraber olduğu halde, çıktık. Ahali, hükümet konağı önüne toplanmaktaydı. Sonra asker geldi. Ulema-yı İslamiye ve Heyet-i Ruhaniye geldi. Harbiye Mektebi muallimleri, müdürleri orada olmadığın- dan iştirak etmediler. Ahali toplanmış: Yaşasın Millet! Meşrutiyet! Hürriyet! diye bağırışıyorlardı. Kumandan Paşa'ya Kaymakam Bey'e aşağı inmemizi teklif ettim. Hep [birlikte] aşağı inildi. Evvela, hoca efendilerden birisi dua etti. Bulgar rahiplerinden Pop Goşo Efendi gayet müessir, Bulgarca bir nutuk söyledi. Ben de, biri Türkçe, biri Bulgarca, ber-vech-i âti iki kısa nutuk söyleyerek: Yaşasın Vatan! Hürriyet! söz- lerini hep beraber tekrar ettik. Bu sırada üç top atıldı. Asker de selam vaziyetinde duaya iştirak etti. Sonra kışlalarına çekildiler.
255 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
"Hükümet Konağıyla evim arasındaki yollarda, görüntüsüyle dikkat çeken pek çok şey vardı; köhne evler, her biri birer sefalet ve yoksulluk yuvası olan bir düzine virane, yürümeyecek haldeki sokaklar, pislik içindeki caddeler... Fakat tüm bunlar içinde hakikaten en dikkat çeken şey ise, evime çok yakın olan kabristandı." (Tanıtım Bülteninden) Uzun zaman sonra tekrardan felsefî kitap okumak isterken karşıma bu kitap çıktı. Kitap ilk felsefî roman olarak kabul edilir. Hayâllerin derinlikleri manâsına gelen A'mâk-ı Hayâl; Raci adlı karakterin Varlığa dair serüvenini anlatır. Râci dindar bir ailenin çocuğudur. Kendisi maddî, manevî ilimler açısından iyi bir tahsil görmüştür. Mektebi bitirince çeşitli kitaplar okumaya başlamış, bir süre sonra inanç konusunda kendini şüphe içinde bulmuştur. Şüphesinden kurtulmak için kitaplara ve âlimlere başvurur manyetizma cemiyetlerine katılır ama derdine çare bulamaz. Bir gün şehir merkezindeki kabristan dikkatini çeker ve orada da Aynalı Dede adında bir meczup ile tanışır. Her gün onunla görüşür ruh, madde ve varlık hakkında bilgi alır. Aynalı Dedeyle bir hayâl yolcuğuna başlarlar bu yolculukta Zerdüştlükten, Budha'dan, Konfüçyüs'tan, Aristo'dan, Eflatun'dan da bahseder. Günler süren bu hayâl yolculuğunun ardından Râci şüphesinden kurtulmuş artık kendisine danışılan bir mürşid olmuştur. Bazı betimlemeler dışında çok beğendiğim bir kitap, tavsiye ederim.
Amak-ı Hayal
Amak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Dekalog · 202016,8bin okunma
"Milli teşkilatımızın izlediği gaye, vatanı parçalanmaktan ve milleti esaretten kurtarmaktır. Ama ondan sonra da pek mühim bir millet ve vatan vazifemiz vardır: İç işlerimizi ve hallerimizi ıslah ederek, medeni milletler arasında faal bir uzuv olabileceğimizi fiilen ispat etimek lâzımdır, Bu gayede muvaffak olmak için ise, siyasi mesaiden ziyade, içtimai mesaiye ihtiyaç vardır…" Son sözlerin arasında şu cümle dikkati çeker: "Efendiler, ümit ederim ki, elverişli bir sulh elde edildikten sonra durumumuz, iyi idare edilirse, eski sınırlarımız içindeki vaziyetimizden daha iyi olur…" Bütün bu konuşmalarda uzak bir görüşün, uzun vadeli hesapların, harp ve sulh işlerinde stratejik sezişlerin ve kararların damgası vardır. Bu sözler ezilmiş, yenilgiyi kabul etmiş, ümitsiz bir insanın sözleri degildir. Halbuki Ankara'daki Muallim Mektebi binasında bu sözler konuşulurken, İstanbul'da hükümet, işgal kuvvetlerinin uşağı durumuna düşmüştü. Padişah ise milleti şöyle görüyordu: "Millet bir koyun sürüsü. Ona bir çoban lazım. O da benim…"¹
Sayfa 192 - Remzi KitabeviKitabı okudu
75 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.