Öncelikle bir sözlük yardımıyla okumak gerekiyor ki ilk iki bölümde, okumayı bırakmayı düşündüm. Sonra arkadaşımın devam et tavsiyesi üzerine okumaya devam ettim. Başlangıçtan sonra okuması daha bir kolay hal alıyor lakin yine de sözlük kullanmak gerekiyor. Tarihsel bir roman, o günün olaylarını bir şekilde değiniyor. Bir şekilde diyorum, ben
II. Abdülhamid dönemi şehir hayatı ve kültürünü tanıyabilirsiniz. Yazarın ´´Malumat´´ gazetesinde yayınlanmış makalelerinden oluşan kitap halen akıcılığını korumakta ve o dönemle ilgili kaynak eser olma özelliğine sahip.
Bu eser bana yanlı geldi. II. Abdülhamid dönemi eğitim,ıslahatlar ve bunlara benzer birçok konuyu ele alıyor. II. Abdülhamid zamanı tekrardan ilan edilen Meşrutiyet kısa süreliğine bir özgürlük sundu belki ama bu sadece 2 sene kadar sürdü. Ondan sonra 1908'e kadar karanlık bir istibdat devri. Kısacası, Abdülhamid ve dönemini okumak isteyen bu eseri mutlaka okusunlar fakat sadece bu kitap ile kalırsanız çok yanılırsınız. Bu esere göre zıt bir okuma daha yapın ki kendi düşünceniz ortaya çıksın.
Türkçenin konuşma dili olarak empoze edildiği devir Tanzimat Dönemi ve II. Abdülhamid devridir. O dönemlerde Arap ülkelerinde de Balkanlar'da da Türkçeyi kullanan bir üst tabaka oluşmuştur.
Yazarın okuduğum ilk kitabı ve çok beğendim. Kuru tarih bilgisine boğmadan o dönemi son derece akıcı bir şekilde anlatmış. Kitabın son kısımlarında Abdülhamid Han'ın eşinin ve kızının, 1924 yılında Fransa' ya sürgün edilip, 1952 yılına kadar geçimlerini sağlamak için bulaşıkçılık yaptıklarını öğrenmek yüreğimi kanattı. Adnan Menderes NATO toplantısı için Fransa'ya gidip duruma el koymasaydı ve onları ülkemize geri getirmeseydi onları da hazin bir son bekleyecekti büyük ihtimal.
Kitabın resimlerle de zenginleştirilmesi de ayrı bir güzellik katmış. Herkese tavsiyemdir.
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Şerif Mardin, İttihatçılar'ın "toplum ve siyaset" le ilgili görüşlerini detaylı olarak incelediği çalışmasında, Jön Türkler'i harekete geçiren temel sebebi, "tasavvur edebildikleri ideal toplulukla II. Abdülhamid dönemi topluluğu arasındaki değer uyuşmazlığı" olarak ifade eder. Bu uyuşmazlık "kişi eksenli" ve "ilke eksenli" toplumsal ilişkiler arasındaki farktan oluşmaktadır. Jön Türkler bir teori, özgün bir siyasi çözüm veya bir ideoloji ortaya koymamışlar, kendi dönemlerinde Avrupa'da tartışılan popüler fikirlerin etkisi altında kalmışlardır. Devleti de bir "doktor-hasta ilişkisi" ile tedavi etme arzusumdadırlar.
Ahmet Cevdet Paşa'nın yazdığı kitabı yayınlarken Ahmet Cevdet Paşa'nın kim olduğu bilgisini de -derin bir şekilde- veren bu kaynak kitabının başlangıcıyda oldukça güzeldi.
Ahmet Cevdet kendi deyimiyle 27 Mart 1823'te dünyaya gelmiş, ismi Ahmet olup Cevdet mahlasını İstanbul'da eğitim görürken Şair Süleyman Fehim Efendi'den almıştır. Devrin en
Açıkçası bu kitaba başlarken genel kültürüme bu denli katkıda bulunacağını tahmin etmemiştim. Tüm günümü bu kitaba ayırdım ve gerçekten çok etkilendim. Kitap farklı bir yaklaşımla; Resneli Niyazi İsyanını bastırmak amacıyla (#22424383) Sultan II. Abdülhamid tarafından bizzat görevlendirilen Şemsi Paşa'nın Manastır'da telgrafhane çıkışında suikaste