"Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"
Dönüşüm Modern dünya edebiyatında çok tartışılan, çok yorumlanan ve edebiyat akımlarına yerleştirilmesi zor eserler bırakan Franz Kafka, 3 Temmuz 1883'te Almanca konuşan Çek asıllı Yahudi bir tüccar ailenin oğlu olarak Prag'da doğdu. Kafka'nın babası, yoksul koşullardan zengin bir tüccar durumuna yükselmiştir. Annesi ise varlıklı,
Baker Sokağı'nın sisinden yeni kurtulmuş bir adam olmanın tüm coşkusuyla, "Ne ferah, ne güzel evler, değil
mi?" dedim.
Ama Holmes kaşlarını çatıp başını iki yana salladı.
"Ne, biliyor musun, Watson?" dedi. "Benimki gibi
farklı bir zihne sahip olmanın lanetlerinden biri de,
baktığım her şeyde kendi branşımdan referans almam.
Sen şimdi bu tek tük evlere bakıyorsun ve güzelliklerinden etkileniyorsun. Bense onlara bakıyorum ve bir suç
işlemek için ne kadar tenha ve müsait bir yer olduklarından başka bir şey düşünemiyorum."
Fakat Ali Fuat Paşa'nın hatıralarında bu olay, gayet inandırıcı bir şekilde şöyle aydınlatılmaktadır: Bu davet Ali Fuat Paşaya bildirilmemiştir. Hatta kendisi, evvelce kendi emrinde kurmay başkanlığı yapmış olan ve Gazi’nin yakınlarından olan Saffet Beyin (Arıkan) evinde misafir olduğu ve o akşam köşke çağrılan Saffet Beye, mutlaka Gazi’yi görmek arzusunda bulunduğu ve delâleti rica edildiği halde, bütün bekleyişlerine rağmen Saffet Beyden kendisine bir haber iletilmemiştir. Halbuki aynı gece Gazi, Ali Fuat Paşayı Ankara’da aratıp durduğunu Nutuk'unda nakleder. İsmet Paşa ile Saffet Bey de Çankaya’dadır. Hulâsa hazin bir talihsizliğin kara perdesi, o gece, bu iki arkadaşın arasına gerilmiş, onları birbirinden ayırmıştır.
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Merhaba arkadaşlar. Günaydınlar olsun hepimize. Yaklaşık 2 haftamı bu değerli esere ayırdım. Epey zorlu geçen bir süreç oldu. Hatta bazen 2021 yılında yaptığım o hızlı okuma etkinliklerini özlediğim dahi oldu. Çünkü bir yerden sonra kitap okuma süresinin uzaması o kitabın etkileyiciliğini ortadan kaldırdığı gibi okuma isteğini de yok ediyor diye
Bu kitap bende çokça kitaplar arası çağrışıma sebep oldu. İlk başta rahmetli "Alev Alatlı'nın Hafazananllah" kitabını karıştırırken buldum kendimi. Tam da bahsettiği gibi ne günah ne de ölümden sonra ceza diye bir kavramdan yoksun insanın kör tutkuları anlatılmış. Kör tutku çünkü ilk sırayı ihtiras, sonraki sırayı akıl ve olmayan
Romanın kahramanı Sami Baran, On iki Mart döneminde yaşanan trajik bir olay sonucu İsveç’e gider ve bu ülkeden siyasi sığınma talep eder. Kendisi gibi mülteci olan bir arkadaş, Sami’nin hikâyesini romana çevirir. Sami, romanın yayımlanmadan önce okunması şartıyla buna izin verir. Kitabı okuduktan sonra, bazı eksiklikleri gidermek için her bölümün sonuna notlar ekliyor. Kitap, bir bölümü yazar tarafından, geri kalanı Sami tarafından eklenmiş olmak üzere iki anlatıcı olarak yayımlanmıştır. Siyasetle ilgilenmeyen basit bir adam olan Sami Baran’ın başına gelen trajik olay, nişanlısı Filiz’in öldürülmesidir. Nişanlısıyla evlerine perde almaktan bahseden Fliz, “dur” ihtarını duymadıkları için kendilerine ateş edildiğinde ölür. Olayın ardından yapılan sorgularda işkence gören ve sevgilisinin militan olduğunu söylemeye zorlanan Sami, sonunda ülkesini terk eder ve siyasi mülteci olarak Stockholm’e yerleşir. Türkiye’den ve farklı coğrafyalardan gelen mülteciler arasında yaşıyor. Romanda tüm kahramanların siyasi geçmişleri ayrı ayrı anlatılır. Bir ülkeye yabancı kabul edemeyecekleri gösterilmiş; sürgün psikolojisi yansıtılır.
Çıtır çerez bir romandı. İçinde birden fazla hikaye barındırıyordu. Her hikaye aynı kalite ve aynı sürükleyicilikte olsaydı daha kolay okunabilirdi. Bazı hikayeleri okumuş olmak için okudum. Genel olarak otobüste, arabada okuyabileceğiniz ara bir kitap.
Üç Adam bir meyhane masasının etrafında buluştu. Biri dokumacı, Öbürü doğramacı Üçüncüsü de mezarcıydı. Dokumacı ded ki: Bugün iki altına bir Kefenlik ince Bez sattım Doyasıya içelim." "Ben de, dedi doğramacı, en iyi tabutumu sattım. Şarabımıza iyi bir ızgara eyi katabiliriz." Tek bir mezar kazdım. " dedi mezarcı, ama patronum iki katını ödedi bana. Ballı pastadanda alalım" Bütün Gece boyunca, meyhanede onlara şarap, et ve pasta taşıma telaşı vardı. Ve neşeliydiler. Meyhaneci ellerini ovuşturdu ve karısına gülümsedi: müşteriler bol para harcıyorlardı. Meyhaneden çıktıklarında Mehtap yükselmişti, yol boyunca yürüdüler şarkılar söyleyerek, birlikte itiişip kakıştılar. Meyhaneci ile karısı kapıda durup Onları izlediler. "Ah," deli kadın. "Bu Beyler! O kadar Cömert ve neşeliler ki! Her akşam gelebilseler keşke! O zaman oğlumuzun Meyhaneci olup, bu ağır işte çalışmasına gerek kalmazdı; Onu eğitip yetiştirebilirdik ve Rahib olabilirdi."
Mustafa Kemal Atatürk'ün Söylediği 75 Söz | Atatürk Sözleri ve Anlamları
Cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşam şekli ve üstlendiği görevleri gereği çok yönlü bir liderdi. Verdiği demeçler, söylediği sözler, aktardıkları ve daha nicesi hayatın her alanında önemli tavsiye, fikirler ve sözleri içeriyor. Spor,
Bu duruma göre, insana iki kat görev yüklenir, bunlardan biri maddi kazanç sağlayacağı bir iş (meslek), diğeri ise manevi (tinsel) kazanç sağlayacağı bir uğraştır.
Burjuvazi, tinsel ve maddi zenginlikleri serbestçe sunmaktaydı ve herkesin istediği zaman bunlara el uzatmasına olanak tanımıştı.
Komünizmde ise bunlar gerçekten herkes için sağlandığı gibi, üstelik de zorla kabul ettirilir. Herkes bunları kullanmaya zorlanır.
Bizleri insan yapan, maddi ve manevi zenginlikler olduğu için, hiç itiraz etmeksizin bu zenginlikleri edinmek zorunda bırakılırız. Sadece kazanç sağlayan bir işle uğraşan kişi adam yerine konur.