İnsan, ya hukuka aykırı hareket edebilecek durumdadır, ya da değildir, çünkü iki karşıtlık arasında bir üçüncüsü ve ortada olanı yoktur. İnsan, bu ehliyet sayesinde cezalandırılabilir, cezalandırılabilirme niteliğiyle hukuki kişi olur, ve hukuki kişi olarak da hukukun kişilerüstü korumasından yararlanır.
Bunu hemen anlamayan, askerlikteki süvari sınıfını düşünmelidir. Bir at ne zaman sürülmek istense kudurmuş gibi davrandığı takdirde, çok büyük bir özenle bakılır, ayaklarına en iyi sargılar sarılır, kendisine en iyi biniciler, en seçme yemler verilir ve çok sabır gösterilir. Buna karşılık bir süvari bir kusur işlediğinde, pirelerle dolu bir kafese kapatılır, yemeği azaltılır ve ellerine kelepçe takılır. Bu ayrımın gerekçesi, at yalnızca hayvani-ampirik evrenin bir parçası iken, süvarinin mantığın ve ahlâkın evrenine ait bulunmasıdır. İnsanın tinsel ve ahlâki nitelikleri sayesinde hukuka aykırı davranabilmesi ve bir suç işleyebilmesi, onun hayvanlar ve -özellikle belirtmek gerekir ki- akıl hastaları karşısındaki ayrıcalığıdır; ve insanı bir ahlâkı bulunan insan düzeyine ancak cezalandırılabilme niteliği yükselttiğinden, hukukçunun bu niteliğe sımsıkı sarılmak zorunda olması anlaşılır bir durumdur.
.