Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- Oğlum, sevk-i kaza ve kaderle kızım Atiye ile evleniyorsun. Vâkiâ bu işi gönül rızasıyla ben yapmadım. Fakat ne yapalım, hünkârımız böyle emretmişler. Babanın hatırı için kızımı kurban ettiler. Olan oldu... Hiç olmazsa bundan sonra kendine bir çeki düzen ver, şöyle adamakıllı bir adam olmaya çalış. Ben insandan elinde olmayan şeyleri istemem. Mesela şu boyunu iki karış uzat, demeyeceğim. Allah seni öyle yaratmış, öyle kalacaksın. Biraz daha uzun boylu, biraz daha adama benzer olsaydın elbette daha iyi olurdu. Fakat bu senin elinden gelmez. Bari elinden gelenleri yap. Evvela şu Mülkiye'de okuduğun, ikide bir tekrarladığın yaveleri bir unut. Sonra bu temannaları, bu nezaketi, bu el ovuşturmalarını bırak, ikide bir başını keçi gibi sallama. İnsan ayrı şeydir, keçi ayrı şey. Herkesi kendi hâline bırakmayı öğren. Dikkat ediyorum, bazen odaya girmiş sinek gibi yapışkan oluyorsun. Burnumun ucundan kovuyorum, kulağıma yapışıyorsun. Oradan kovuyorum, başka yere gidiyorsun... Sonunda daima Behçet Bey’in muhtaç olduğu şeyin nasihatten ziyade iyi bir dayak olduğuna karar veren Atâ Molla’nın bu içten konuşmalarla beslenen, gelişen kini yıllarca, ölümüne kadar sürdü.
kırmızı deynek
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü Ve yabanıl ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah yağmur yağacak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni çıkarılmış Üç bin yıllık yunan şarabı Atların kara
Sayfa 85 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Dün akşam uykuya dalmadan önce, dün bana satılan ki­taptan bazı bölümler okudum. Yunus Emre'nin adını bir iki kez duymuş ama şimdiye dek hiçbir şeyini okumamıştım. On on­ beş yıldır her ülkeden ozanların şiirlerini okurum, kimi zaman dizelerini ezberlerim ama bugüne dek böyle bir şey okuma­mıştım. Ozanların en büyüğü olduğunu söylemeye cesaret ede­miyorum ama benim için en şaşırtıcısı olduğu kesin: Bir sinek bir kartalı Kaldırdı vurdu yere Yalan değil gerçektir Ben de gördüm tozunu. Balık kavağa çıkmış Zift turşusun yemeğe Leylek goduk doğurmuş Baka şunun sözünü.
Sayfa 196 - YKY, 56. Baskı, Çev. Samih Rifat
"Cemil’in bütün gün evde ruhsal söküklerle uğraştığını da biliyordu nazlı. ev, iplik parçalarıyla, kırpıklarla dolu oluyordu, iki ucu bir araya getirilememiş hatıralarla ve partal fikirlerle. yaşamak bu küçük evde de eksik kalıyordu; elli dört metrekare içinde cemil’in yetişemediği, tamamlayamadığı şeyler vardı. sessizlikler vardı. hissettiği şeyi tam o anda kimseye söyleyememiş cemil’in kuytuya köşeye bıraktığı sessizlikler, yutkunmalar ve toz.”
Misafir
Dün fena sıkıldım akşama kadar; İki paket cigara bana mısın demedi; Yazı yazacak oldum, sarmadı; Keman çaldım ömrümde ilk defa; Dolaştım, Tavla oynayanları seyrettim, Bir şarkıyı başka makamla söyledim; Sinek tuttum, bir kibrit kutusu; Allah kahretsin, en sonunda, Kalktım, buraya geldim.
Sayfa 75 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
...ikimiz bir fidanın güller açan dalıydık artık. Bir elmanın iki yarısı. Aynı çorbada iki sinek.
Sayfa 41 - Alfa KitapKitabı okudu
Reklam
«Evet, babamın iyi bir mizah duygusu vardı. Başka duygusu da yoktu. Annem o sürücüyle kaçtığında, babam tek duygusunu kaybetti. Sonraki yirmi iki yıl boyunca duygusuz yaşadı. Sadece bazen sinek öldürdüğünde onlara annemin ismini verdiğini hatırlıyorum. Stoyana. Bu adı anneme durması, kalması için vermişlerdi.»
Sayfa 23
Bana bir yerden tanıdık geliyor...
Çok sıcak bir gündü, meraklı ve maceraperest arayışlarını Madam'ın yanındakı yapış yapış küçük bardaklara kadar uzatmış olan sürüyle sinek, bardakların dibine düşüp düşüp ölüyorlardı. Bunların ölümü, gezinmekte olan diğer sineklerin umurunda bile değildi. Aynı kaderi paylaşana kadar (sanki kendileri sinek değil de birer filmiş, ya da alakasız başka hayvanlarmış gibi), onlara en havalı bakışlarını atıyorlardı.
sabah kahvaltısına eşlik edecek o alıntıyla seda sayan günaydınıııı
Böcekler mi üstündür, insanlar mı? Biz insanlar kendimizi tabiattaki en mükemmel varlık olarak kabul eder, dünyanın asıl sahibi olduğumuzu zannederiz. Oysa diğer canlılar bir yana insanlar böceklerle yaptığı savaştan bile galip çıkamamıştır. Bir kere böcekler, insanın ortaya çıkmasından milyonlarca yıl önce de dünyada yaşıyorlardı. O
Sayfa 69 - AykırıKitabı okudu
1936 Kompost Uygulaması
Babam bahçenin en dibinde, eve uzak bir bölgede derin bir çukur kazmıştı. Evin organik çöplerini, yani meyve ve sebze artıklarını, bahçedeki ağaçların dibine dökülen kuru yaprakları, çürük meyveleri, sebzelerin, çiçek tarhlarının arasından yolduğumuz muzur otları, tavuk ve tavşan kümesleri temizlendiğinde biriken gübreleri, hatta evin önündeki yoldan geçen at ve öküzlerin bıraktıkları gübreleri de toplayarak bu çukura atardık. Bu atıkların sinek oluşturmasını önlemek için de üzerine zaman zaman birkaç kürek toprak ve kireç dökerdik. Böylece giderek çürüyen bu atıklardan bahçemizdeki bitkiler için gayet besleyici, hümüslü bir gübre elde ederdik. İki senede bir, çukurun içinde birikmiş olan organik çöpleri alt üst ederek bir elekten geçirir ve eleğin dibine dökülen kapkara toprağı sebze bahçesine, ağaçların, çi- çeklerin dibine yayar, onların beslenmesini sağlardık. Almanya'da hemen hemen her bahçede yapılan ve "Kompost" adı verilen bu uygulamanın Türkiye'de pek rağbet görmemesi beni hep şaşırtmıştır.
Sayfa 284Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.