Dinlerin vaat ettiği mutluluk idealine bir başka hayatta kavuşulacağıdan, kimse bu mutluluğu sorgulamaz. Sosyalist mutluluk ideali ise yeryüzünde tesis edilme niyeti taşır ve bu sebeple, verilen sözlerin kofluğu daha ilk teşebbüslerden itibaren gün yüzüne çıkacak, edinilen bu yeni inanç gözlerden derhal düşerek saygınlığını kaybedecektir.
İnanç bir deneyimidir.
İnsanlara kendi kendilerine değişebileceklerini, gelişebileceklerini ve pek çok alana yayılabileceklerini, mümkün olmayacağını düşündükleri şeyleri yapabileceklerini ve en büyük korkuların ve sınırlamaların kendilerince yaratıldığını öğretir.
Okullarda öğretilen bilimleri, dinsel inanç ve hurafeleri
göz önünde bulundurup daha dikkatli bakacak olursak, yaşamda her şeyin mucize olduğunu görürüz. Burada oturup konuşan ikimizin varlığı da bir mucize. Saçlarım birdenbire dökülmüyorsa, bir mucize. Şerbet bardağı camıyla birlikte elimde buhara dönüşmüyorsa, bu da bir mucize. Alıştığımız ve bize doğal
gelen kesin mucizeler ve bunlara aykırı olup da bizim alışkın
almadığımız başka doğal bir şey bizim için mucize sayılır. Bugün bir bilim adamı kendi laboratuvarında canlı bir varlığı bir süre için yalancı ölüm halinde tutmayı başarır, istediği zaman bu ortamı yaratır ve iddiasını ispat etmek için matematik formüllerine, fizik ve kimya kurallarına göre bir kitap yazarsa, herkes inanır buna. Çünkü bugün insanoğlu kendini beğenmişliğiyle doğaya inanmaz olmuştur. Yaptığı keşif ve buluşlarla kendisini akl-ı küll sanıyor ve doğanın tüm sırlarını çözdüğünü iddia ediyor. Ama aslında en küçük şeyin mahiyetini bile anlamakta aciz kalıyor.