Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

sule

sule
@inkisardiyari
'Lakin tek korkum; yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.'
7 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Kravat değiştirir gibi fikir değiştirilir; zira her fikir, her ölçüt, dışarıdan, zamanın biçimlenişlerinden ve tesadüflerinden gelir. Fakat kendimizden gelen, kendimiz olan bir şey vardır; görünmez, ama içsel olarak teyit edilebilir bir gerçeklik; her an kavranabilen ve hiçbir zaman kabullenmeye cesaret edilemeyen ve ancak tüketilmeden önce gündeme gelen uygunsuz ve ezeli mevcudiyet: Ölümdür bu, hakiki ölçüt odur...
Reklam
Bizi çevreleyen şeylere, onlara isim verdiğimiz -ve ötelerine geçtiğimiz- ölçüde tahammül ederiz.
Vaaz verme çılgınlığı içimizde öyle yer etmiştir ki, korunma içgüdüsünün bilmediği derinliklerden doğar. Her insan, kendinin bir şey önereceği anı bekler: Ne önerdiği önemli değildir. Bir sesi vardır ya, o yeter. Ne sağır ne dilsiz olmanın bedelini pahalıya öderiz...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Darağaçları, zindanlar, hücreler, ancak bir imanın gölgesinde çoğalır -ruhu hepten sarmış olan o inanma ihtiyacının gölgesinde. Bir doğruyu, kendi doğrusunu elinde bulunduran kişinin yanında şeytan bile epey soluk kalır.
Aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona; saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır, bir olay çehresine bürünür: Mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur... İdeolojiler, doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar.
Reklam
Bu anlamda analizan ve analist tarafından yaratılan alan, seansın kendisi bir sanat eseridir; bir şiirdir psikanaliz! Şair şiirini oluştururken, onu ilmek ilmek dokuyup yüreğinde yoğururken, şiiri de şair yazar; onu dönüştürür, yaratır.Bu durum analist- analizan ilişkisi için de geçerlidir. Analizanın iç yolculuğunda, analist de sarsırılır, işlenir, dönüşür ve adeta baştan yaratılır.
sule

sule

, 2021 okuma hedefini güncelledi.
2021 OKUMA HEDEFİ
0/100 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
100 kitap
0 sayfa
0 inceleme
0 alıntı
İnsan yüreği bir sarkaç gibidir işte böyle. İstediği noktaya ulaştığı anda tüm hızıyla tam tersi tarafa kaymaya başlar.
Aptala kol da bacak da gerekmez. Aptallığıyla doyurur karnını.
Bu evde gördüğüm her şey, kışın sokaktan geçen bir yük arabasının uzaklaştığı, kaybolduğu gibi, içimde yok oluyordu
Reklam
O günlerden sonra insanlara karşı endişeli bir duyarlılık vardı içimde; sanki yüreğimin üzerindeki deriyi almışlardı; kendime de, bir başkasına da her incinmeye, her acıya çok duyarlıydım artık.
Dedemin evi herkesin herkesle karşılıklı düşmanlığının yakıcı dumanıyla doluydu. Bu duman büyükleri zehirliyordu, çocuklar bile buna birebir katılıyorlardı.
Benim için yoğun, renksiz bir yaşam başlamış, korkunç bir hızla akıp gidiyordu. İyi yürekli ama acımasız, doğrucu bir meleğin anlattığı ağır bir masal gibi hatırlıyorum o günleri. Şimdi, geçmişi düşünürken kimi zaman her şeyin gerçekten öyle mi olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum, birçok şeyi değiştirmek, yadsımak geliyor içimden.
Onu tanıyana kadar karanlığa saklanmış, uyuyor gibiydim; ama o hayatıma girmiş, beni uyandırmış, aydınlığa çıkarmış, çevremde her şeyi kopmaz bir iplikle birbirine bağlamış, rengarenk bir dantelle sarmış ve bir anda hayat arkadaşım, yüreğime en yakın, en anlayışlı, değerli dostum oluvermişti. Onun dünyaya olan bu içten, çıkar gözetmeyen sevgisi bana hayatın zorluklarına karşı koyma gücü kazandırmıştı
Sen kafanın içindeki yokluğa o kadar saplanmışsın ki, derhal uğrunda can feda edecek bir şey arayarak ikinci bir yokluğa dalmak istiyorsun! Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hakim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak...
Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?
Reklam
Oysa zavallının tek isteği hatırlamaktı. Kendisine ne olduğunu hatırlamak. Şimdiyse unutmak için her şeyi yapmaya razı. Hatırladıklarını unutmak, unuttuklarını hatırlamak ister insan. Kendi içinde döner durur.
‘Odamı sınırlayan dört duvar arasında, varlığımı ve düşüncelerimi kuşatan hisarın içinde ömrüm azar azar eriyor bir mum gibi, hayır, yanlışım var, ömrüm bir oduna benziyor, ocaktan düşen bir oduna: Öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş ama ne yanmış ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. Fakat diğerlerinin dumanından, soluğundan boğulmuş.’
‘İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir.’
“Bazen dünyanın bir kasa olduğunu düşünüyorum. Tanrı’nın parasını sakladığı bir kasa. Para biriminin insan olduğu bir evrendeki küçük bir kasa. Tanrı’nın paraya ihtiyacı olduğu zaman büyük savaşlar, felaketler, ölümler oluyor. Ölenler harcanıyor. Kalanlarsa faiz yaratmak için ürüyor.”
'Bazıları için insan yaşamı yalnızca bir düşten ibaret, nereye gidersem gideyim, bu duygu benim de peşimi hiç bırakmıyor.'
“İnsan doğası” diye sürdürdüm konuşmamı, “sınırlı: sevinç, üzüntü, acıya belli bir dereceye kadar katlanabiliyor ve bunun üstüne çıkınca mahvoluyor. Burada sorun birinin zayıf ya da güçlü olması değil, ister psikolojik ister fiziksel olsun, duyduğu üzüntünün miktarına tahammül edebilmesi ya da edememesi. Bana göre, yüksek ateşten ölen birine korkak demek ne kadar uygunsuzsa, yaşamına son veren biri korkaktır demek de o kadar tuhaf.”
Reklam
‘Nasıl ki bir tutsağın düşüne sürüler, çayırlar, buğday tarlaları gelirse benim de ruhuma geçmişin güneş ışığı vuruyordu.’
'Başkası tarafından çizilmiş bir labirentte kendime ait bir çıkış yolu aradım. Bulup bulamadığımı bilmiyorum ve umurumda da değil. Çünkü yıllar önce hayalini kurduğum deney bulmakla değil, aramakla ilgiliydi. Yani deneyin sonucu deneyin kendisiydi. Denedim.'
'Doğu'da kızlar, kadın doğar. Ecellerinden önce ölürler. İlk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek, o kadar çok kadın gömer ki toprak bile artık dişidir. Bu yüzden Toprak Ana diye bilinir. Perilerin şanı buradan gelir. Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. Bu yüzden verimsiz ve çoraktır. Buna da kadının intikamı denir.'
sule

sule

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Mitoloji 101
Mitoloji 101Kathleen Sears
8/10 · 2.690 okunma
sule

sule

, 1000Kitap'a katıldı.