Nedir insan dediğin,
Ömründen bütün biçtiği uyku ve yeme içme ise,
En fazla bir hayvan, değil daha ötesi.
Bizi böylesine özene bezene yaratan,
Bu yeti ve tanrılara yaraşır muhakeme gücünü
Vermemiştir hiç kuşkusuz
Durduğu yerde küflensin diye.
Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli... Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; "Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!" deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma... Sonra en mühimi: Kendini halinden şikâyet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun. İçkiye de şimdilik pek heves etme. Bazen insan avunmak için başka çare bulamıyor ama, sen nefsine hâkim ol. Biraz daha yaşlandıktan sonra nasıl olsa başlarsın. Hatta o zaman lazımdır da.
Farkında Olmalı İnsan…
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen…
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını Fark Etmeli.
.....
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu Fark Etmeli.
Henüz Bebekken ‘Dünya Benim!’ Dercesine Avuçlarının
Hayatta yaptığın seçimler seni sen yapar.
Güveneceğin insanı da, üzüleceğin insan da
sen belirleyeceksin.
Hayatında görmek istediklerini hayatına buyur edecek,
istemediklerini uğurlayacaksın.
Hak edeni aşk bilecek,
senin kıymetini bilmeyenin de hakkını teslim ederek
sensizliğe yolcu edeceksin.
Olur olmadık insanlar için kalp ağrısı çekmeyecek,
onları acına ortak etmeyeceksin.
Çünkü zaman dediğin şey ,şimdidir.
Bir başkası için şimdiyi kaçırırsan,
gelecekte kendinden geçmiş olacaksın.
Bunu unutmayacaksın
''Neden kızıyorsun? Neden şikayet ediyorsun?'' dedi. ''İçinde şeytan dediğin o şeyin en kıymetli tarafın olmadığını nereden biliyorsun? Sizin gibi beş hissinden başka duygu vasıtası olmayanlar bu daimi korkudan kurtulamazlar. Asıl sebep ve illetlere varabilseniz göreceksiniz ki en zayıf tarafımız dışımızdadır. Gözümüzü kör eden yedi renktir, kulağımızı sağır eden sesler, ağzımızı paslandıran yediklerimiz, kalbimizi önce coşturup sonra durduran sonsuz koşmalarımızdır. Yüksek insan dışına değil, içine kıymet verendir.
İnsan dediğin bir buyğay tanesi gibi olmalı
Esti mi rüzgar bir değil milyonlar için esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı.
Gel çıkalım sevgilim gel
Gel kurtulalım birler hanesinden
Çekelim gidelim bir uçtan uca
Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar.
"İnsan sadece suçluyken kaçmaz, bazen suçlandığın için de kaçarsın. Ama bir kere kaçmaya başladıysan, bir şeyleri de muhakkak kaçırırsın elinden. Bazen gençliğini kaçırırsın, bazen geleceğini, bazen de aklını. Fakat işin en güzel tarafı bundan sonra başlar. Çünkü aklını kaybedince korkularından da kurtulursun, bu da seni
Geçen gün Ceza Reisi bir kitap verdi. Şöyle karıştırdım. Derin birşey. İsmi Âmak-ı Hayal. Senin anlayacağın hayalin dibi. Orda yazıyor: Bir gün Allah peygamberlerini çağırıp sormuş, saadet nedir? demiş. Her biri kendilerine göre cevap vermişler. Musa: Arzı Mev’uda gitmektir; İsa: Bir yanağını vurana ötekini uzatmaktır; Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim Muhammed’e gelince: “Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir…” demiş. Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan birşey eksiltmeli… Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; “Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!” deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma.. Sonra en muhimi: Kendini halinden şikâyet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun. İçkiye de şimdilik pek heves etme. Bazen insan avunmak için başka çare bulamıyor ama, sen nefsine hâkim ol. Biraz daha yaşlandıktan sonra nasıl olsa başlarsın. Hatta o zaman lazımdır da. Akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. İnsana dünyayı unutturur. Eh, bu dünya da unutulacak dünya zaten…
İnsan dediğin varlık, bir ipin ucunda asılı gibidir, altındaki uçurum her an yutabilir kendisini; ama o bununla da yetinmez, bir sürü iş açar başına, yaşamını kendi elleriyle mahveder.
En unutamam dediğin anlar bile unutulur, hatırlamak istemediğin şeyler hiç ummadığın bir anda düşer aklına. İnsan olmanın çaresizliğidir bu.
/ Burak Aksak /
Bir insan umutlarını ve hayallerini kaybettiği gün ölmüştür. Umutlarını ve hayallerini kimsenin çalmasına müsaade etme. Hayat bazen ummadığın, bazen bitti dediğin yerde başlar. Hüzünler mutluluk, her yıkılış yeniden doğrulmak için fırsattır. :)
Ölünceye Kadar Ölümsüzsün
Fırat Çakır