Alice Bradley Sheldon, kalem adıyla James Tiptree JR. 1915 doğumlu bilim kurgu yazarı. Aklıma gelen ilk sorulardan biri neden kendi adıyla kitap yazmadığı ve kimliğini açığa çıkarmadığı oldu. Fakat biraz düşününce sorunun cevabını bulabilirsiniz. Alice Bradley erkek ve kadın arasındaki ayrımı yıkmak için çabalayan bir yazar. Kimliğini açığa
Vatandaşlarımın üçte ikisi bu tür gazetelerde, sabah akşam bu tonda yazılmış şeyler okuyorlar; her gün beyinleri yıkanıyor, kışkırtılıyorlar, kızıştırılıyorlar, huzursuz ve öfkeli insanlara dönüşüyorlar. Bunun amacı yeni bir savaş, sonuçta olacak da, hem de öncekilere oranla daha da kötü olacak. Oysa her şey basit ve belirgin, herkes kolayca anlayabilir bunu; biraz düşünse bu sonuca varabilir. Ama kimse oralı olmuyor. Gelecek savaşı önleyip bunun bedeli olan kırımdan kendini ve çocuklarını korumayı amaçlamıyor. Bir an durup düşünmeye ve kötü dünyanın içinde bulunduğu kargaşa ve kötülükte kendi payının ne olduğunu ölçmeye yanaşan yok. Böyle olunca da savaş önlenemez. Her gün binlerce insan hevesle buna hazırlanıyor.
insan durup düşünse, siz de durun isterseniz
hep birlikte durup düşünelim
göreceğiz sonunda böyle bir hayata gerek olmadığını
ve yalnız doğan insanoğlunun
hep yalnızlığını yaşadığını
#158444292
Uykusuzluğun kitabını yazabilecek kadar uykusuz kaldığı fakat o kitabı yazabilmek için biraz uyuması gerektiğini biliyordu, yatağında kafasının yerini değiştirdiğinde düşüncelerinin bir önceki yerde kalacağını düşündüğünden koca yatakta kafasını koymadığı tek bir karış kalmamıştı. Fakat bunun bir işe
Durup tekrar koşasım var.
Hayatımı tekrardan gözden geçiresim var.
Neyim ,ne değilim bilesim var .
Bu da geçer ya hu diyesim var .
İnsan dediğin bir nefes kadar kısa ,
Ne düşünse ne dinlese ibret alsa!
İki günlük dünya deyip geçmese.
Toplasa da hayrını toplamasa da asıl amacı amelinde olan.
Linanur
Kitap İncelemesi ve Yorumum:
ÖN NOT: Spoiler içerir.
Martin Eden Yorum:
Okuma sürecim: Bu kitabı sevdiğim birinin önerisi üzerine almıştım ve bir süre okuma fırsatı bulamadıktan (bazen bahanelerden dolayı) sonra en sonunda dostumun da kitabı alması üzerine beraber okuma kadarı aldık.
Martin Eden'a başladığımda okuması biraz zorluyordu.
İnsan öfkelendiği anlarda karşısındakinin kim olduğuna bakmadan onun kalbini kırabilecek fiiliyatlarda bulunabiliyor. Aslında en başta durup karşısındaki mümin kardeşinin kalbinde nasıl büyük yaralar açılacağını düşünse bir nebze kendini durdurabilir. Mevlananın dediği gibi
“Kâbe, Azer’in oğlu Halil İbrahim’in yaptığı bir binadır. Kalp ise, yüce Allah’ın nazargâhıdır. Bu sebeple, bir gönül yıkmak, bin Kâbe yıkmaktan daha kötüdür.”
Allah bizleri kalp kırmaktan muhafaza eylesin 🤲
○Hiç beğenmedim. Kitap kendi içerisinde mantık hatalarıyla dolup taşıyordu. Ortalarında iyice uzadı çok sıkıcı bir hale geldi derken sonraysa tamamen saçmaladı, mantıksızlarla dolu belirsiz bir sonla bitti kitap. Vaktime yazık olduğunu düşünüyorum. Karakterler gene doğru dürüst işlenmemişti mesela. Gene bir sürü olaya değinilmeden öylece
_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Misafir yoksa da tatlı var.
Geniş ailemiz yanımızda yoksa da çekirdeği var.
Akrabalarımız yoksa da annem, babam, yengem, kardeşlerim ve yeğenim var.
Kucaklaşacak kalabalıklar yoksa da —ziyadesiyle yeter— ipimizi tutan var.
Aşırı şahane mutlu kalabalık aile tablosu fotoğraflarım yoksa da hamdolsun bir ailem var.
Gönlümüzden geçenlerin tümü elimizde yoksa da şükür sağlığımız var.
Sağlığımız yoksa da çıkmadık can da hep umut var.
Tek başınalıktan ve çaresizlikten yorgun düşse bile insan tutunacak bir şey illa ki var.
İnsan bir dakika durup düşünse şükredecek ne kadar çok şeyi var.
Can bedendeyse, canan kalbindeyse tam orada bayram.
Bu bitsin yenisi gelsin, artsın eksilmesin..
Taşsın dökülmesin.. iyi bayramlarımız olsun..
*Seval Göktaş
Ece Ferzan dillere destan güzelliğiyle gurur duyuyor
“Hepsinde para bol, unvan bol, iktidar bol ama yine de gözlerini
üstümden alamıyorlar. Sade erkekler değil, kadınlar da.
Demek ki bu hayatta en önemli şey ne servet, ne iktidar;
sadece güzellik. Güzellik karşısında hepsinin dili tutuluyor.
Bu masanın en üstünü benim. Başka masalardan
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır!
_Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür.
_Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur.
_Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir.
_İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok
Türkün bilgisiz ve zavallı gençleri güzel sanarak farsça şiir yazmıya özeniyorlar; bir insan etraflı ve iyi düşünse türkçede bu kadar genişlikler, zenginlikler durup dururken bu dilde şiir söylemenin daha yerinde ve daha kolay olacağını anlar...
Ana dilim üzerinde düşünmeğe koyuldum: Türkçenin derinliklerine dalınca gözlerime onsekiz bin âlemden daha yüksek bir âlem göründü. Bu alemin süsler, bezekler içinde enginleşen göğü, dokuz gökten daha üstündü.. Bu erdemler, yücelikler hazinesinin incileri, yıldızlardan daha parlaktı... Türk'ün bilgisiz ve zavallı gençleri, güzel sanarak, farsça şiir söylemeğe özeniyorlar. Bir insan etraflı ve iyi düşünse, Türkçede bu kadar genişlikler, incelikler, derinlikler ve zenginlikler durup dururken bu dilde şiir söylemenin ve sanat göstermenin daha kolay, daha beğenilir olacağını anlar. Türk dilinin olgunluğu ve yüksekliği bu kadar tanıklarla meydana çıkarıldı. Gerekli ki bu halk arasında yetişen sanat sahipleri, sanatlarını öz dilleri dururken, özge dil ile meydana koymıyaydılar.
Ali Şir Nevâî
...
insan durup düşünse, siz de durun isterseniz
hep birlikte durup düşünelim
göreceğiz sonunda böyle bir hayata gerek olmadığını
ve yalnız doğan insan oğlunun
hep yalnızlığını yaşadığını
...
kader diye bir şey de yok, insanın kendi kalbidir kalem