Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
352 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bugün bitirebildiğim güzel kitap. Hazmede hazmede okumaya çalıştım. Öncelikle herkesin-diktatörler ve böyle bir hevesi olanlar hariç- okumasını tavsiye ediyorum. İnsanın insana yapabileceklerini çok güzel bir şekilde yazmıştır. Yapımız gereği beklediğimiz mutlu son gerçekleşmese de güzel bitmiştir denilebilir. Diktatoryal bir düzenin kurulması ve ayakta kalması için gerekli olan bilgileri sunuyor. Ayrıca sözcük ve kitapların değerini anlatması açısından da güzel. İnsanların nasıl da umursamaz bir hale getirileceği hakkında müthiş tespitler var. Bu nedenle diktatörlerin okumaması gerektiği söyledim. :) Kitabın en sevdiğim yanı teorik bir çok bilgiyi öyküleştirerek vermesi. Normalde bir çok insan araştırma, lisans, ders ya da özel ilgisi olmadan düz teorik bilgileri direkt okumaz/okuyamaz. En azından şahsen böyleyim. İşte bu kitap bir çok bilgiyi de öykü aracılığıyla güzel bir şekilde vermekte. Ayrıca kitap içinde uzunca bir kitap da var. Özellikle bu kitapta alıntı yapılabilecek çok güzel cümleler var. Artık 1000Kitap'ta alıntılar bölümü eklenince bunları da paylaşmaya çalışacağım. Sırada George Orwell'in diğer kitabı Hayvan Çiftliği var. Herkese iyi okumalar.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,3bin okunma
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı
Reklam
141 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Varoluşçu psikoterapinin önde gelen ismlerindendir. Bu akımın diğer isimleri pek çok okur için tanıdık olan Irvin Yalom ve Türkiye'de de Engin Gençtan'dır. Yaratıcılık konusunu esasen bir teoriye oturtmak oldukça zor malumdur ki her meşrepte ve karakterde sanatçı ve bilim insanı mevcuttur. Ancak yazar burada bilinçdışının insan için her şeyin hızla değişip yenilendiği bu dünyada başat kaynak olduğunu söylüyor. Her varoluşçu gibi kaygıyı önemsiyor ve yeni bir şeyleri yaratmayı bununla ilişkilendiriyor. Değişimin kaygısını. Tabi ki özünde ve başkalrında. Gülünmekten, rezil olmaktan, dışlanmaktan korkmadan yaratmanın cesaretini tartışıyor. Yazar kitaptaki tezini biyografik alıntılarla desteklemeye çalışılmış özelikle Matematikçi Poincare hakkında verdiği anektodlar bana ilginç gelmişti. Her akım ilk çıktığında hele onu kuramsallaştırmaya çalışanlar tarafından son derece şevkli hatta biraz militanca savunuldu. Bu yüzden bazı düşünceler biraz zorlama gelebilir veya kendi hayat deneyimlerinizle örtüşmeyebilir bu yüzden her aklı başında insan gibi bu kitapla da aranıza mesafe koymayı ve eleştirel düşünmeyi unutmayın. Ama ister kitapta yazılan herşeye katılın veya katılmayın kitabın insana verdiği motivasyon kesinlikle sizde kalıp kafanızda sanat yapıtı nasıl oluştulur meselesine bir kapı açacaktır. Şimdiden iyi okumalar.
Yaratma Cesareti
Yaratma CesaretiRollo May · Metis Yayınları · 20202,322 okunma
Bu akşam anladım ki, bir insan bir diğer insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
SARHOŞ GEMİ Ölü sularından iniyordum nehirlerin Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış; Cırlak kızılderililer, nişan atmak için Hepsini soyup alaca direklere çakmış. Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
"… Motosikletinin üzerine yumulmuş giden insan bu gidişin somut bir saniyesine verir kendini yalnızca; geçmişten ve gelecekten kopmuş bir zaman parçasına tutunur; zamanın sürekliliğinden kopmuştur; başka bir deyişle esrime durumundadır; bu durumda yaşı, karısı, çocukları, kaygıları umurunda bile değildir; unutmuştur onları, bu nedenle korkmaz, çünkü korkusunun kaynağı gelecektir ve gelecekten kurtulmuş bir insan için korkacak bir şey yoktur. Teknoloji devriminin insana armağan ettiği bir esrime biçimidir hız. Motosiklet sürücüsünün tersine, koşucu, kendi bedeninin varlığını her zaman duyumsar, ilaç ampullerini, soluk durumunu hiç aklında çıkarmamak zorundadır; gövdesinin ağırlığını ve yaşını hisseder koşarken, kendi kendinin ve yaşamının zamanının her zamankinden daha fazla bilincindedir. İnsan hız yeteneğini bir makineye devredince her şey değişir: Artık kendi gövdesi oyunun dışındadır ve bir hıza teslim eder kendini, cisimsiz, maddesiz bir hıza, katıksız hıza, hızın hızlılığına, esrime hızına."
Reklam
“Bir savaş patladığında insanlar ‘Uzun sürmez bu, çok aptalca! ’ derler. Ve kuşkusuz bir savaş çok aptalcadır, ancak bu onun uzun sürmesini engellemez. Budalalık hep direnir, insan hep kendisini düşünmese bunun farkına varabilirdi. Bu açıdan burada oturanlar da herkes gibiydi, kendilerini düşünüyorlardı; bir başka deyişle hümanisttiler; felaketlere inanmıyorlardı. Felaket insana yakışmaz, onun için felaket gerçekdışıdır, geçip gidecek kötü bir rüyadır, denir. Ancak her zaman da geçip gitmez, kötü rüyalar arasında insanlar geçip gider ve önlemlerini almadığından başka hümanistler gider. Yurttaşlarımız da başkalarından daha az ya da çok suçlu değildi; alçak gönüllü olmayı unutuyorlardı, hepsi bu ve kendileri için hâlâ her şeyin olanaklı olduğuna inanıyorlardı; bu durum da felaketlerin olanaksızlığını varsayıyordu. İşlerini yapmayı sürdürüyorlardı, yolculuklar ayarlıyorlardı ve düşünceleri vardı. Geleceği, yolculukları ve tartışmaları ortadan kaldıran vebayı nasıl düşüneceklerdi ki? Kendilerini özgür sanıyorlardı, oysa felaketler oldukça kimse asla özgür olmayacak.”
Hayatta çoğu zaman insanların bize davranışlarından şikayet ederiz. Ancak yaptığımız her davranış onların bilinçaltına işler ve bize nasıl davranacaklarını doğrudan etkiler: Mesela, çok ilgili olmayan bir sevgiliye her aradığında "Benimle hiç ilgilenmiyorsun" diye yakınıp onun canını sıkarsan sevgilinin bilinçaltında şu denklemi yaratırsın: * Sevgilimi aramak = can sıkıntısı * Çünkü seni her aradığında yüzü güleceğine canı sıkılıyordur. Bu durumda zaten ilgisizken, senden iyice soğuyacaktır. Sana kötü davranan bir insana sen alttan alarak, iyi şekilde davranıyorsan bilinçaltında şu denklemi yaratırsın: * Eğer bana iyi davranmasını ve alttan almasını istiyorsam ona kötü davranmalıyım * Çünkü o sana her kötü davranışında senden iyilik görüyordur. Sen ona iyi davrandıkça sana daha da kötü davranmaya devam edecektir. Bu durumlar sana tanıdık geldi mi yoksa? O zaman artık değiştirme vakti gelmiş demektir. NASIL MI? - İnsanlar senin istediğin gibi davrandıklarında onlara iyi davran. - İnsanlar senin istemediğin gibi davrandıklarında tavrını belli et. - Daha fazla aramasını istediğin sevgiline aradığında iç sıkıntısı değil, huzur ve mutluluk ver. - Daha fazla görüşmek istediklerinle birlikteyken onlara enerji saç. İnsanların yanındayken onlara nasıl hissettirirsen seni o duygularla özdeşleştirirler. Sürekli dert anlatan biriysen seni dertleriyle, Sürekli enerji saçan biriysen seni mutlulukla ilişkilendirirler. İlgi talep eden değil, ilgi gören biri olmanın sırrı işte budur. "Marka İnsan" olmanın sırrı budur.
Bütün yazarların yaptıkları bu! Bir insan alıp kopyasını çıkarıyorlar, gerçeğe uygun oluyor diye de övünüyorlar, ama hayat ne oluyor? Eserlerinde o yok işte, dünyayı kavrayış, insanlığı anlayış eserlerinde yok. Boş şeylerle övünüyorlar. Hırsızları, düşkün kızları yolda yakalayıp hapse atar gibi edebiyata sokuyorlar. Ya ne olacaktı başka? Sen de ne güzel söyledin işte. Bu coşup taşan öfke, bu kötülüklere amansızca saldırış, alçalmış insanları kepaze ediş, işte asıl edebiyat budur. Hayır, hiç de değil! Hırsızı, düşmüş kadını, aldatılmış bir budalayı anlatın. Anlatın ama insanı da unutmayın. Sizin için insan diye bir şey yok mu? Yalnızca kafanızla yazmak istiyorsunuz. Düşünmek için kalpsiz olmak gerekir sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen insana el uzatın, mahvolan bir insanla alay etmeyin, onun haline ağlayın. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın.
Sokrates'in öğrencileri insana iki ayaklı tüysüz bir varlık deyip Sokrates'in ertesi gün tüyleri yolunmuş bir horoz getirerek insan beyninin sınırlarını zorlaması gerektiğini ifade etmesi üzerinden seneler geçti. Ama hala düşünmenin gerçek anlamını bilemiyoruz,bilmiyoruz vee üzerinde hiç DÜŞÜNMÜYORUZ...
Reklam
Allah beni 3 hakikati öğrenmem için Dünyaya yolladı. Allah'ın bana söylediği ilk soru şuydu. 'İnsanın kalbine ne hükmeder?' ve anladım ki insanın kalbine sevgi hükmeder. ikinci soru ise 'İnsana ne verilmemiştir ? ' İnsana kendi ihtiyaçlarının bilgisi verilmemiştir. ve üçüncü soru ise 'İnsan ne ile yaşar?' ve anladım ki İnsanın elinde hiç bir şey olmasa bile Allah sevgisi olsun yeter. Yani insan Allah'a inanmadan yaşayamaz..
Orhan Veli şiirlerine aşinaydım ama onun bu kendine haslığı nedeniyle bütün şiirlerini bilmek istedim, iyi ki de bu isteği duymuşum beni kendi düşüncelerimden uzaklaştırıp duygularıma kaçırdı. Bünyeye antidepresan gibi yapay maddeler sokmak yerine her akşam bir iki dozluk şiir okuma seansları düzenlemek bence insana insan olduğunu hatırlatan duygularını geri verir. Hilmi Yavuz'unda dediği gibi; "Hüzün ki en çok yakışandır bize, belki de en çok anladığımız."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.