Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kendiminkinin ne tür bir günlük olmasını isterdim? Seyrekçe dokunmuş ama derbeder olmayan, aklıma geliveren ağırbaşlı, belirsiz, güzel her şeyi kucaklayacak kadar esnek.Onun eski, ağır bir masaya benzemesini isterdim ya da insanın gözden geçirmeden içine her türlü ıvır zıvırı tıkacağı, her şeyi alacak kadar geniş bir yolculuk çantasına. Bir iki yıl sonra geri dönmeyi, birikimin kendini düzene soktuğunu, arıttığını, kaynaştırdığını görmeyi isterdim, tıpkı böylesi tortuların gizemli biçimde kalıba dökülüşü, hayatımızın ışığını yansıtacak kadar saydam oluşu, ama yine de sanat yapıtının uzaklığıyla durağan, dengeli bileşikler olarak kalışı gibi."
İnsanın bilmediği bir şeye düşman oluşu kadar komik hiçbir şey olamaz.
Reklam
Uygarlığımızın kimlik oluşturduğu iddiası ancak, üst üste yığılmış kimlikleri kimlik olarak kabul edecek olursak doğrudur. Ama geri planda hep insanın kendi kurban durumunda oluşu vardır. Eğer bir insana kurban durumunda oluşunun nedenlerini ve kaynaklarını görmek yasaklanırsa, biriktirilmiş öfkenin yüklenebileceği bir düşman arayışı yaşamının amacı haline gelir. Statü kaybı veya ekonomik sıkıntı gibi dış koşullar, bakışın dolayısıyla duygu­ların iç kurbana çevrilmesine neden olduğunda bu arayış hep tekrarlanır. Bunun sonucu bir şiddet kısırdöngüsüdür. Burada kendine acıma, insanın kendi şiddet eğilimini maskelemesinde işlev görür. Aslında kendine acıma şiddeti körükler ve vicdandan arta kalan ne varsa bastırır.
Hayatı boyunca sevgi özlemi içinde yaşamış birinin , sevdiği insanın sıcaklığına sokulup uyuma isteğini duymayışı, ya da bunu şu ya da bu biçimde bastırmış oluşu kolay anlaşılmaz.
"İnsanın sadece acısı değil, bu kadar acımasız oluşu da üzüntü veriyor. Allah hiç kimseyi merhametsizlerin 'merhametine' terk etmesin.."
İlkbahar bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir çılgınlık, olamayacak gibi duran bir şeyin oluşu, ilkbahar şu, ilkbahar bu... Kuş, papatya, gelincik, çayır, çimen, ağaç, çiçek, mimoza, zakkum, su sesi, hindiba, Çingene, kuzu... Klasik ilkbaharların içinde hepsinin, hatta sülüğün bile yeri vardır. unuttuklarım da çoktur a, en mühimi nisan, mayıs güneşi. Yaşı kırkı aşmış bir adamın mevsimler içinde ilkbaharı biraz üzüntüyle duymamasına imkan yoktur. Eski çılgınlıklar nerede? Nerede o, birdenbire bir genç kız elinden, bir genç kız rüzgarından sararma, o yürek çarpıntısı? Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmişler doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı, bir yazı, güzü, kışı oluyor işte. İnsanın ilkbaharı, öteki hayvanlara bakarsak geç başlıyor. Bir at bir yaşında, hadi hadi iki yaşında ilkbaharındadır. Bir kuzu altı ayda koç olur. Ama insanoğlu ilkbaharını yirmisinden önce pek idrak edemez. Yirmiden evvel idrak edilen ilkbahar, bir yalancı ilkbahardır.
Reklam
Hayat yaşam biçimimizin değişikliğe uğrayacak oluşu; yeni düşünceler yeni tarzlar bizde öncelikle tedirginlik uyandırır. Çünkü değişiklik, hayatımızın devamlılığını ve bütünlük duygusunu bozar. İnsanın hayatının altüst olma noktasına gelmesi tedirgin edicidir. Sanki hayat kontrolden çıkacak gibidir.
Sayfa 12 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Yaşamın en güzel anı. Denizlerle, kumsallarla, rüzgârla, yeryüzü ve gökyüzüyle birlikte var oluşu derinden duyduğum an. İki insanın birleşmesiyle kutsallaşan bu an. Sonsuzluk. Varoluşun tüm zamanlarını uzlaştıran bu an. İki insanın birleşmesindeki sonsuzluk özü olmalı sevişmeyi duyan ve duyuran gücün. Bizi saran sıcaklığın. Soğuyan gecelerin. Ve geceleri gökyüzünü bürüyen yıldızların. Akdenizin üzerini kaplayan mavi gökyüzünün özü olmalı bu birleşme. Bu ıslaklık. Sonsuza dek varan, yaşatan, sonra yaşamı uzaklara, Akdeniz'in kıyılarda beyazlaşan dalgaları ya da yeşil durgunluğu gerisindeki ufuklara iten gücün.
Sayfa 59 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"İşte orada ölümü düşündüm bak.Ölüm ürkütücü gelmiyor insana.Ama insan ölümü kabul edemiyor. Kesin bir gerçek bu.Bilimi düşünüyorsun orada. İki yüz yıl,üç yüz yıl sonrasını düşünüyorsun.Ve bilimin insanlığa getireceklerini.Ve birden içinde bulunduğun o durum anlamsız geliyor sana. Ionesco’nun oyunları gibi bir şey. Saçma geliyor kimi şeyler
İnsanın var oluşu ancak başkalarıyla olan ilişkilerine göre belirlenir, evrenselliği de özünde değil durumundadır: Her insan, durumunun somut gerçekliğiyle öbür insanlara bağlanır. Bundan dolayı, özgürlüğün hem tek insan için, hem de bütün insanlar için istenmesi gerekir. Böylece, özgürlük ve insancılık temeli üzerinde bir ortaklaşalık oluşacaktır. Bu, açık bir insancılıktır, her gün yeniden kazanılacaktır. Nedeni şu: Bu insancıllık, her gün yeniden elde edilmesi gereken bir insan özgürlüğünü amaçlıyor, bir veri olarak görmüyor onu.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.