"Şans eseri oluşan koşullar sonrasında, seçim hakkı olmadan, hiç yoktan hayata davet edilmiştir... Ne için? Varoluşunun anlamını ve amacını bulmaya çalışırken ya kimse bir şey söylemez ya da saçmalıktan başka bir şey duyamaz. Kapıyı çalar ama cevap alamaz. Sonra da ölüm gelir, onun seçimi olmadan. Ve işte, ortak talihsizliklerin hapishanede tuttuğu insanların bir aradayken daha huzurlu hissetmesi gibi, analiz ve genelleme konularına yeteneği olan insanlar buluşup zamanlarını mağrur ve özgür fikirlerini tartışarak geçirdiklerinde, insan hayattaki tuzağı fark etmez. İşte bu yüzden zekâ hiçbir şeyin yerini dolduramayacağı zevk kaynağıdır."
Buna göre insanlar bir bakıma, güçlü veya güçsüzdü! ama değişen bir şey yoktu. Çünkü güçlü insanlar düelloyla mertçe döğüşüp adam öldürürler, güçsüzler ise korkakça pusu kurup cinayet işlerlerdi.
"Ey insanlar Allah'tan korkun. İçinizden bir şey bilenler bildiklerini söylesinler. Bilmeyenler de 'Allahu a'alem' (Allah bilir) desin. Zira birinizin bilmediği bir şey için 'Allah bilir' demesi en büyük ilimdir..."
📍 Abdullah b. Mes'ud
İçine kapanık ve dertlerini paylaşmak istemeyen insanlar bazen bu dertlerini bir şaka konusu haline getirip kendileriyle dalga geçerler ve gülerler. Bu gülüşler de bir anlatma yöntemidir aslında, ağlamakla eş değerdir, bir paylaşma yöntemidir, hayatla maytap geçmektir.