Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
261 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
En Alttakiler, 21 Ekim 1985 yılında yayınlanan araştırmacı gazeteci yazar Günter Wallraff'ın 1980'li yılların başlarında, Federal Almanya'daki insan hakları ihlalleri ve yabancı düşmanlığını anlatan, uluslararası bir başarı elde etmiş olan kitaptır. Kitap, Günter Wallraff'ın, Almanya'da çalışan bir Türk işçisi (Levent Ali Sigirlioğlu, daha sonraki
En Alttakiler
En AlttakilerGünter Wallraff · Milliyet Yayınları · 1985198 okunma
432 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kesinlikle bir aşk romanı değil öncelikle! Ephesus yayınlarını toplama saplantım neticesiyle aldığım pek bir fikrimin olmadığı bir romandı.Okumaya başladığım süreçte zamansal sıkıntılarım yüzünden normal okuma performansımı sergileyemediğim bir romandı. Başlarda bu duruma üzülürken romanın sayfaları ilerledikçe ilk kez bu denli uzun sürece
Beklediğim Sendin
Beklediğim SendinAmor Towles · Ephesus Yayınları · 201345 okunma
Reklam
336 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitabı okuduktan sonra gerçek dünya düzeni hakkında bilgi sahibi olacaksınız. İşçi sınıfının maruz kaldığı olaylar ve acılara tanık olacaksınız.İnsanlar aslında çarkın dönmesini sağlayan dişlilerden biridir. Her bir dişli aslında modern bir köleden başka bir şey değil. Çarkın sahipleri ne olursa olsun hiçbir zarar görmezler her olaydan eninde sonunda kazançlı çıkarlar. Ancak dişliler her zaman ya kaybedip boyun eğerler ya da toplum tarafından dışlanıp ölüme terkedilirler
Demir Ökçe
Demir ÖkçeJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,6bin okunma
Güç geçmişte olduğu gibi söz sahibidir ve belirleyici olacaktır. Bu sınıfların mücadelesidir. Tıpkı sizin sınıfınızın eski feodal asaleti alaşağı ettiği gibi, sizin sınıfınız da benim sınıfım, emekçi sınıf tarafından alaşağı edilecek. Şayet biyoloji ve sosyolojiyi de tarihi okuduğunuz kadar doğru ve açık şekilde okursanız, tanımladığım bu akıbetin kaçınılmaz olduğunu göreceksiniz. Bunun bir ,on ya da bin yıl içerisinde gerçekleşecek olması önemli değildir. Sizin sınıfınız alaşağı edilecektir. Ve bu güç marifetiyle olacaktır. İşçi ordusunun bireyleri olarak bizler o kelimeyi dilimizde tüy bitene, kulaklarımız çınlayana kadar okuyup tekrarladık. Güç. Muhteşem bir kelime.
Sayfa 99 - Can YayınlarıKitabı okudu
Sokaktaki en büyük meselem kendimi işçi çocuklara kabul ettirmekti. Onlar, büyümüş de küçülmüş gibiydiler. Şambrellerden, yanan motor yataklarından, anlamadığım bir dolu bir şeylerden bahsediyor, hava atıyorlardı. Kendimi kabul ettirmenin tek yolunun onları şaşırtmak olduğunu keşfettim. Birkaçı toplanmış bir şey üzerinde çalışırlarken ya da misket oynarlarken, başlarına dikilir, elim Nurdan'dan öğrendiğim gibi belimde, çıkarabildiğim en gür sesle, 'N'oluyor, lan burda?' diye sorardım. Başımı yeterince dik tuttuysam, sesim yeterince tiz çıktıysa, mutlaka bir cevap verirlerdi. O zaman da, 'Açılın, bir de ben bakayım,' derdim. Açılırlardı.
Sayfa 403Kitabı okudu
''Sizden gelecek mektubu, çarpıntılar içinde bekliyorum, boşuna yiyorum kendimi; bir hafta durmamacasına taşa bir çivi çakmakla görevlendirilmişim sanki, ama çivi de işçi de benim Milena !''
Reklam
Güzel kadınları severim, işçi kadınları da severim; güzel işçi kadınları daha çok severim. Orhan Veli
Sevgilim, bir günün… * Sevgilim, bir günün ortası şimdi Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
"Nasıl taşıyacağız bu malı?" diye sordu Puro. "Yarın lastik fabrikasından yeni mal gelecek yer açmak zorundayız." " Bir bina daha kiralayın, daha fazla işçi çalıştırın. Aynı insanları ölümüne çalıştırıyorsunuz. Beyinlerine zarar veriyorsunuz. Nerede olduklarının farkında bile değiller artık, BAK şunlara! Şu zavallılara bir bak." "İyi adamlar bunlar," dedi Puro. "Elbette. Maaşlarının yarısı vergiye, diğer yarısı da yeni arabalara, renkli televizyonlara, aptal karılarına ve dört beş farklı sigorta poliçesine gidiyor."
İnsanın insanı sömürmesi, insan ilişkilerinin geçmiş zamanıdır. Aralarında birlik kurmuş insanların doğayı sömürmesi, geleceğin görüntüsüdür. İnsanoğlu, aile, mahalle, şehir ve milliyet aracılığı ile özgürlüğe ulaşmaya çalışır. Bu bir hayal değil; ciddi, bilimsel bir tahmindir. Günümüzün sınıflar arası ilişkileri ile eski toplumlardaki sınıflar arası ilişkiler arasında ciddi farklar varmış gibi gözükür. Efendiler ve köleler, patrisyenler ve plepler, senyörler ve köylüler.. İlk bakışta kıyaslanamaz gibi görünmesine rağmen, değişen pek bir şey yok. İşçi, kölenin ta kendisidir aslında. İsmi değişiktit sadece. Doğrudan iş yeri sahibine ait değildir ama kendi konumunu kendisi değiştiremez. Dün kazandığı paraya güvenerek bugün karnını doyurabilir. Dün kazandığını ancak bugün yiyebilir. Açlıktan ölme korkusu ise ona her türlü koşulu kabul ettirir. İşçi de, tıpkı köle gibi, maddi ve manevi olarak sömürülür.
Reklam
Okuyan Bir İşçi Soruyor Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız kralların adını yazar. Yoksa kayaları taşıyan krallar mı? Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim yapmış Babil’i her seferinde? Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar altınlar içinde yüzen Lima’nın? Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince? Yüce Roma’da zafer
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.