Şubat 1933'te Bursa Ulu Cami'de Türkçe ezan okunur. Cemaat, cuma namazından çıkışta topluca Evkaf Müdürlüğü’ne gidip, ‘Niye ezan Arapça okunmuyor?’ diye sormuş, cevap alamayınca aynı niyetle valilik binasına yürümüştür. Heyecana kapılan valilik memurları olayı kolluk kuvvetlerine bildirirler. O esnada Atatürk bir yurt gezisi kapsamında
Gönül çalamazsan aşkın sazını
Ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit
Bülbülü dinle ki gelesin coşa
Karganın namesi gider mi hoşa
Meyvesiz ağacı sallama boşa
Ne yaprağını dök ne dalı incit
Bekle dost kapısın sadık dost isen
Gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda sahrasında mecnun değilsen
Ne leyla'yı çağır ne çölü incit
Rızaya razı ol hakka kailsen
Ara bul mürşidi müşkülde isen
Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne yolu incit
Gel haktan ayrılma hakkı seversen
Nefsini ıslah et er oğlu ersen
Hüdai incinir inciden versen
Ne kimseden incin ne eli incit
BAŞLIK DİKKATİNİZİ ÇEKTİ ve yazıyı okumaya başladınız değil mi? İstediğim de buydu zaten. Yoksa ne mükemmel çocuk yetiştirmenin sadece birkaç kuralı vardır ve hatta ne de mükemmel çocuğun tarifi. Ama maalesef orada burada buna benzer başlıklarla yazılmış “mucizevi” reçeteler okuruz sık sık.
Sağlam bir dünya görüşü olmayan Batı medeniyetinin
Necip Fazıl ı okumaya ilk bu kitaptan başlanmalı bence.. o kadar samimi o kadar duygulu içten bir kitap ki.. yer yer ağlayarak okudum.. Bir insanın derdi nedir bu dünyada?? işte bu sancılarla kendini duvarlardan duvarlara vuran kafasını çatlatırcasına düşünen bir adam..köklü bir aileden gelmiş bir Osmanlı beyzadesi ve gençliğinde Avrupaya gönderilip Aydın olması beklenirken bohem hayatın içinde dibi gören, bocalarken yolu Seyyid Abdülhakim Arvasi Hz. mübarekle kesişen bir adam.. Necip Fazıl.. o dönemleri anlatırken güzel bir İstanbul hatırası da okuyorsunuz aslında.. özlüyorsunuz İstanbul un o halini.. çok değişik şeyler anlatılıyor kitapta.. yalnız sigara konusunda birtürlü ıslah olmayan Necip Fazıl ın(belki de olamayan) bu durumu garip gelse de o kalp dönüşümünü ve o yaşanılanların samimiyeti eminim okuyan herkesi sarıp sarmalayacaktır..nitekim bu kitap üzerine Arvasi hz. lerinin kabrinin bulunduğu Bağlum benim için özel bir yer olmuş ve bir kaç kez mübareği ziyaret etmişimdir..
O ve BenNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20218,3bin okunma
Edward Said in bu kült kitabı ilk yayınlandığı günden beri doğu ve batı coğrafyalarında farklı açılardan çokça tartışılagelmiştir.Kitapta çekinmeden kullanılan sert dilin dayanağının hiçbir satırda gerçeklikle bağını koparmaması, Edward Said in geniş bir argümanla ele aldığı konuyu çok boyutlu işleyişi kitabı salt bir doğulu öfke patlaması
Ahmet Cevdet Paşa'nın yazdığı kitabı yayınlarken Ahmet Cevdet Paşa'nın kim olduğu bilgisini de -derin bir şekilde- veren bu kaynak kitabının başlangıcıyda oldukça güzeldi.
Ahmet Cevdet kendi deyimiyle 27 Mart 1823'te dünyaya gelmiş, ismi Ahmet olup Cevdet mahlasını İstanbul'da eğitim görürken Şair Süleyman Fehim Efendi'den almıştır. Devrin en
Mü’minler Kimlere Karşı Merhametli Olmalı?
İblis gibi hatasında ısrar eden; kendisi O’nun rahmetinden umudu kestiği gibi, başkalarını da O’nun rahmetinden uzaklaştırmak için her tür şeytanlık düşünen kimseler ilahi rahmetten ebediyyen mahrum kalacaklardır.
Mü’minler Kimlere Karşı Merhametli Olmalı?
“ Muhammed (sav) Allah’ın elçisidir ve onun
İçtihat tarihin gerisinde kalmamak için sürekli yenilenişi temsil eder. Tarih devam etmekte, yeni durum ve olgular zuhur etmektedir. Zamanların ve mekanların değişmesiyle içtihatların da yenilenmesi kaçınılmazdır. İslam‟ın zamanları ve mekanları aşan değişmez temel değerlerinin meydan okuyucu bir dinamizm ile devam ettirilmesi için yeni durumların üstesinden gelmesi gerekmektedir. Bu da dinamik bir içtihat okulunun canlı tutulmasını gerekli kılmaktadır.
Bir taraftan içtihat kapısı kapalı denilmekte diğer taraftan hayatın reel gerçekliğinde Müslüman‟ca yaşayabilmek ve sorunları çözmek için görüş ve fetva adı altında içtihatlar zaten yapılmaktadır. Fiili durum bunu dayatmaktadır. Fiili duruma kılıf geçirmekten vazgeçilmeli, görüş ve fetvalara içtihat denilmekten çekinilmemelidir.
İslam dünyasının birliği tarihsel hilafet kurumun ihyası ile değil meşveret temelinde “topluluk” veya “pakt” türü bir toparlanma ile mümkün gözükmektedir.
Türkiye‟de temel sorun genel ahlaki bozulma ve kokuşmuşluktur. Bu başta devlet yönetimi olmak üzere tüm toplum katmanlarına sirayet etmiş bulunuyor. Dolayısıyla yeniden diriliş, bozulma ve kokuşmanın sirayet ettiği her yerde genel ahlaki düzelme, ıslah ve dönüşüm ile mümkündür. Bunun yolu “derin toplum”un yabancısı olmadığı tarihin en güçlü ahlak, ıslah dönüştürme potansiyeline sahip İslami değerleri yaşama geçirmekte yatıyor.
Bir günah bir hayata mal olacak cinsten.
Peki tövbe kapısı açık mı?
Bu günahın affı var mı?
Menzilimiz af, yolumuz çetin.
Affın yolu "yeniden doğmak"tan mı geçmekte?
Var mısınız DİRİLİŞ'e?
"İçimde uyanan bir kurt var" diyordu, öncesinde zevklerinin peşinde koşan, gününü gün eden, varlıklı, toprak sahibi, soylu
"Çocuklar, yaklaşık 190 yıl önce Prusya'da, ulusu inşa edecek kurbanlar olarak seçildiler ve okullara kapatıldılar. Prusya'dan tüm dünyaya yayılan "zorunlu eğitiméin hapishaneleri milyarlarca insani benzer süreçlerden geçirerek ıslah etti ve etmeye devam ediyor. Bir özgürleşme eylemi olması gereken eğitim, düşüncelerimizi ders kitaplarına ve birilerinin direktiflerine, bedenlerimizi sınıfların, okulların içine, sıraların arkasına hapsederk, sistemin talimatlarına göre yaşayan ve düşünen insanlar yarattı. Okullar öylesine benimsendiler, asıl işlevleri öylesine ört bas edildi ki, tüm aileler çocuklarının bu hapishanelerin gönüllü tutukluları olmaları için her yolu dener oldular. Ailelerin isteksiz olduğu durumlarda ise devlet üstüne düşeni yaptı."
( Ivan Illich - Okulsuz Toplum )