Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Yazmak istiyordu.” Doğruldu. Yazmak mı? Nasıl? “Nasıl?” “Yazmak işte. Evde olmuyormuş. Kahveye gidip, bir kenarda birşeyler karalıyormuş. Herkesin rahatça yaptığı işlerde, karşısına anlamsız güçlükler çıkıyordu. Bir arkadaşıyla birlikte ev tutmak istemiş. Kıyamet kopmuş evde. Bunları anlatırken, göz ucuyla beni süzüyordu. Korkuyordu.” Kucaktan kucağa. Yalnız kalmaktan da kalmamaktan da korkuyordu. “Bir hafta Burhan’da kaldı. Beni hiç aramadı. Durmadan içmişler. Sabahlara kadar. İnat yüzünden bıyığını kesmiş: özeniyorsun demişler de. Sonunda hastalandı. Gururla: ‘İçkiyi bıraktım; gene de bir hafta sarhoş dolaştım,’ diyordu. Kimse bu kadar uzun süre sarhoş gezmemiştir.’”
"Yersiz yurtsuz kalmıştı ve işte Ozan böyle bir gecenin sabahında kendisine sahip çıkmıştı. Sahip çıkmak kelimeleri gururunu incitmeliydi aslında ama incinmedi. Buna muhtaç olduğunu bilmek üzse de Ozan tarafından sahiplenilmek bir şanstı. İşte tam da o an Âşık ve Narin gibi bir kuş olmayı diledi. Ozan kendisini de bir kafese alır ve çok severdi. Nasıl seviyordu ama Âşık'la Narin'i... Hem itiraf etmese bile aslında Narin'i daha çok seviyor gibiydi. Âşık'a küfür bile ediyordu ama Narin'in payını hep çok güzel kelimeler düşüyordu. Ne güzel sözler söylüyordu ona, ne güzel cümleler kuruyordu... Kıskanıyordu bazen. Bu kadar çok sevilmek kim bilir nasıl güzel bir duyguydu. İşte kuş olup terasına konsa, Ozan onu geri çevirmezdi. Aksine bir yer verirdi ona. Bir daha asla bırakmazsın."
Sayfa 349 - Pukka Yayınları, Bahar, OzanKitabı okuyor
Reklam
“Eğer kaybettiğim insanları hala görebilseydim bu kadar zor olmazdı. Sadece yüzlerini görsem, benimle konuşmasalar bile olurdu. Ama yerin altında olduklarını ve onları bir daha asla göremeyeceğimi bilmek... İşte bunu kaldıramıyorum. •Robin Roe
Sayfa 188Kitabı okudu
gelmiyor işte beklediğin mektup çalmıyor sevdiğin, kapını! bu hüznü kimse ilhak etmez
Görmüyor musun olup bitenleri ? Etrafımızı berbat bir şekilde kokutmakta olan saçma sapan değer yargıları nedeniyle nefes alamaz haldeyiz. Sen de tiksinmiyor musun bu dünyadan ? Sana da iğrenç, rezil görünmüyor mu yaşanmakta olan her şey ? İşte tam da buna karşı duruyorum. Bir sanatçı olarak, çalışmalarımla buna dikkat çekmeye çalışıyorum.
Sayfa 161Kitabı okudu
ÜSTÜ KALSIN Ölüyorum Tanrım Bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür Biliyorum Tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir.. Üstü kalsın..
Reklam
İmam Rabbani Mektubat
Ne devlettir o adama ki herkes onu kötü bilir, fakat kendisi iyidir.Eğer bu ölçünün aksi gerçekleşecek olursa işte bu, sahibi için en büyük felaket...
Sayfa 175 - Büyük Doğu Yayınları
. son .
Çalışabilen çalışsın, katlansın, çenesini de kapasın. Artık çalışamayan varsa bırakın ölsün. İşte bu kadar !
Sayfa 162 - Doğan KitapKitabı okuyor
. "...Hayat ne? Bugüne kadar ne gördüm? Gördüklerimden, sahip olduklarımdan neyi koruyabildim? Kim, neye sahip, neyi koruyabiliyor? Zaman herşeyi obur gibi yiyor yok ediyor! Bugünün sağlığı bile yarının ölümünü getiriyor! Ha bugün, ha yarın. Önemli olan zaman mı? Zaman ne? Evet, zaman ne?... Zaman bir an. Bütün canlılar, insanlar, her şey bir âna mahkûm. Bu an, her an değişiyor; her şey bir ırmak gibi akıyor, yani kaynağına koşuyor. Gülmek, ağlamak, birinin boğazını sıkmak, batan gemideki insanların şuursuzluğundan farklı hareketler değil! Bir gün sonra batmak için bu çırpınış neye? Önemli olan zaman mı? Zaman bizim tanımlama- mız değil mi? Çocuklar gibi kuralını koyup, oynuyoruz; ve arkasından ağlaşıyoruz!... İşte önümde gencecik bir hayat var. Bu akışta yaşıtlarım geçeceğe benziyor. Üzülmesi mi, sevinmesi mi lâzım? Buna kendisi karar veremez. Belki de tatlı bir rüyadan kopmamak için çırpınan her insan gibi direniyor. Onu uğurlayanlar da uğurladıkları meçhulden ürküyorlar! Ama bu dünya da hepimizin meçhulüydü; geldik, gitmek istemiyoruz!..."
Sayfa 45 - E kitap
İşte o yokluk, en büyük varlıktır.
"...Nasıl ki görebildiğim, duyabildiğim herşey yokluktan gelmişse, gene yok olacak. İşte o yokluk, en büyük varlıktır. Diğer nesneler, kavramlar, olaylar o varlığın ışık ve gölgeleridir. O varlığı içinde bulduktan sonra ışık ve gölgelerin şekli, çeşidi önemli midir? Her şey gönlünce olmak zorundadır. Herşeye mührünü basan, yok eden zaman güçsüzdür. Güneşin doğup batması sadece bir cilve. Aslında bunların dışında, ebediyetin nabzında yaşıyoruz. Bu nabız ne atar, ne durur! Ancak sezilir; fakat idrakle yaşanmaz; çünkü idrak fânidir; bu acizliğinden dolayı ebedîliği içinde barındıramaz..."
Sayfa 43 - E kitap
Reklam
Hayat bu işte. Çorbayı pişirirsin ama içmek nasip olmaz.
Zihnimizde yanıt bekleyen milyonlarca soru vardır.Çünkü birçok şeyi mantıklı zihin açıklayamaz.Yanıtın doğru olması önemli değildir; yanıtın kendisi kendimizi güvende hissedebil­mek için yeterlidir.İşte bu yüzden varsayımlarda bulunuruz.
Bir roman kadar uzun bu tümce, -Sonra işte yaşlandım.
Bu dünyanın kötü örneklerine bakıp da "Bu dünya böyle işte. Yalnız ben miyim?" deme. Ben yaşamış bir adamım. Mutaassıp da değilim. Ahlâk kaidelerinden evvel senin saadetini düşünürüm. Fakat bilesin ki, insanın içi rahat olmazsa hayatın zevki yoktur.
Sayfa 300 - Milli Eğitim BasımeviKitabı okudu
"Bir şey daha var, dedi. Yaptığım hiçbir şeyden utanmıyorum. Aşık olmanın da bunu söylemenin de utanılacak bir yanı yok. Doğru değildi bu. Teslimiyetinin, yazdığı mektubun, aşkının utancı ömrünün sonuna kadar içini kemirmeye, onu içten içe yakıp kavurmaya devam edecekti. Her şey bir yana o kadar da acı vermiyordu; kimseye belli etmeden, gizliden gizliye katlanılamayacak gibi değildi. Bir hayat tecrübesiydi işte. Hayırlı bir şey. Kitap yazabilirdi şimdi, Roddy de karakterlerden biri olurdu; ya da müziğe ciddiyetle eğilebilirdi; ya da hayatına son verebilirdi." Rosamond Lehmann Dusty Answer
Can YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.