Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yığıntı ve hurdalığın altından fare çıkar, tarihte de İngiltere.
İngiliz'den ve fareden korkulur diye geçirdi içinden. Uykudayken burnunu, kulağını fare yemiş çok insan görmüştü. Fare, insanın ruhu bile duymadan yapardı bu işi. Yiyeceği organı üfleyerek uyuştururdu, bu yüzden kurbanın ruhu bile duymazdı bir tarafları kemirilirken.İngiliz de böyleydi işte, bir yeri almayı kafasına koyduysa şeytanın aklına gelmeyecek metotlarla çalışır, ne pahasına olursa olsun amacına ulaşırdı. Ve bu arada kurban hiçbir şey hissetmezdi. Ta ki iş işten geçene kadar.
Sonra birbirimize aşık olduk. Bu nasıl, ne zaman oldu; önce hangimiz oldu, bilmiyorum. Dürüst olmak gerekirse bu konu önemli olmadığından değil; kadın-erkek ilişkisini güçler çatış­ması olarak yaşayan ve birbiri üzerinde egemenlik kurmaya çalı­şan hemen her çift için bu sorunun yanıtı önemlidir. Bizim bil­mememizin nedeni, sahiden bilmememizdi. Aşk, ikimizin de ar­zulamadığı, hesaplamadığı, hayatlarımız için amaçlamadığı bir şeydi. Öylesine oluvermişti işte. En fazla, başımıza gelen bir tra­fik kazasına benzetebilirdik onu. Aşık olduğumuz için, öncelik­le kendimize karşı gizli bir mahcubiyet duyduğumuz ve bir süre bununla sözcüklerini bulamayan bir iç hesaplaşması biçiminde boğuştuğumuz kanısındaydım.
Reklam
Chiron
Kimi zaman hayat, bir yük gibi omuzlarımızda ağırlaşır. Dalgaların altında boğuluyormuşçasına, içimizdeki çalkantılarla mücadele ederiz. İşte, bu yorgunluklarla dolu anlarda insan, sadece bedenini değil, ruhunu da yorar. Kendi hikayemden yola çıkarak anlatmak gerekirse, ben de hayatın o ağırlığını taşımanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum.
“Korkarım onu kızdırdım,” diye cevap verdi Ketenkuşu. “Ona ana fikri olan bir öykü anlattım.” “İşte bu, daima son derece tehlikelidir,” dedi Ördek. Ben de aynı fikirdeyim doğrusu.
Sayfa 50
"Büyük ıstırap, büyük pişmanlık büyük anı diye bir şey yok. Her şey unutulmaya mahkûm. Hatta büyük aşklar bile. Dünyada acı olan aynı zamanda onu çok güzel yapan gerçek, bu işte."
üç yüz küsur parçalık bi playlistim var, bu listedeki bazı parçaları gerçekte o kadar da sevmediğimi hissediyorum epeydir ve ayıklamak istiyorum. bugün eve gelirken otobüste biraz başladım, birkaçını eledim ama daha ellide falanım. işte böyle takıntılı işlerimi benim yerime yüzde yüz doğru kararla halledebilecek teknolojinin geliştiği bir çağda yaşamak isterdim.
Reklam
Aşk bu işte, merasimi olmaz, mezarı beraber kazarsınız ama tabuta yalnız girersin.
"Bu dünyada cesur olmanın bir sürü yolu var. Bazen cesaret, kendi hayatını senden çok daha büyük bir şey ya da başka biri için feda etmektir. Bazen de daha büyük bir amaç uğruna bildiğin her şeyden, bir zamanlar sevdiğin herkesten vazgeçmektir. Ama bazen farklıdır. Cesaret bazen acıya dayanabilmek için dişlerini sıkmak, her güne yeniden başlamak ve daha iyi bir hayata ağır adımlarla ilerlemektir. İşte şimdi ben de böylesi bir cesarete sarılmalıyım."
Sayfa 497Kitabı okudu
"...Yalnız önce bir anlaşma..." "Anlaşma! Konuşun, söyleyin, her şeyi peşinen söyleyin; her şey kabulüm, her şeye hazırım," diye bağırdım heyecanla, "kendi adıma söz veriyorum; uysal, saygılı olacağım... Beni tanıyorsunuz..." "Tam da bu yüzden, sizi tanıdığım için yarın davet ediyorum," dedi kız gülerek. "Sizi kesinlikle tanıyorum. Ama bakın, bir şartla gelin; birincisi (yalnız rica ederim, sizden istediğim şeyi yerine getirin – görüyorsunuz ya, açık konuşuyorum), bana âşık olmayın... Bu imkânsız, emin olun. Arkadaşlığa hazırım, işte size elimi uzatıyorum... Ama âşık olmak imkânsız, ricâ ederim!" "Size yemin ederim," diye haykırdım küçücük elini yakalayarak...
İşin en kötüsü nedir biliyor musun anne? Bu çocuklar niçin aç kaldıklarını anlamıyorlar. Biz büyükler açlığın nedenini bildiğimiz için bir avunma yolu buluyor "Bütün bunlar bir gün sona erecek " diyoruz çocuklar böyle şeylerden anlar mı hiç? Babaları savaştan dönene dek onlara biz bakacak ellerine ekmeği biz vereceğiz. İşte sana ,bana bu düşüyor anne bu da olmasa yaşamanın bir değeri var mı?
Sayfa 82
Reklam
Ey denizlerin, dağların ötesinde yaşayanlar ! Ey bu dünyanın insanları! İstediğiniz nedir sizin ? Toprak mı? İşte toprak karşınızda, benim. Ancak, hepiniz içinim ben, bana göre sizler birbirinize denksiniz.
Sayfa 80
"Evet, eğer elim titriyorsa, bu onun daha önce hiç böyle sizinki gibi güzel, küçük bir el tutmamış olmasındandır. Kadınlardan tümüyle uzağım; yani onlarla hiç yakınlaşmadım; sonuçta yalnızım... Hatta onlarla nasıl konuşulur, onu bile bilmiyorum. İşte şimdi de bilmiyorum – size birtakım saçmalıklar söyledim mi, söylemedim mi? Bana açıkça söyleyin; şimdiden söyleyeyim, alıngan değilimdir..."
Varolmak ve Yok Olmak Arasında
Zaman zaman hayatın içinde kaybolmuş gibi hissediyorum. Yollar daralıyor, ışık giderek azalıyor ve nefes almak zorlaşıyor. İşte o anlarda, ruhumun derinliklerinde kaybolmuş bir yolcu gibi hissediyorum. Varolmak ve yok olmak arasındaki ince çizgi, adeta sisler içinde kaybolmuş bir yolun puslu görüntüsü gibi. Bu yazımda, bu karanlık ormanın içinde,
Savaşı alt etmenin tek yolu vardı bunu çok iyi anlamıştım: Çarpışmak ,direnmek ,yenmek. Direnmeyeni ölüm bekliyordu. İşte bu yüzden, sevgili toprağım , at sırtında buraya geldiğim zamanlar seni sessizce selamlar ,yanından sessizce ayrılırdım.
Sayfa 65
Âlimlerin bu durum karşısındaki duruşlarına bakın. Onlar canlarını sadece tevhidin ortadan kalktığı durumlarda değil, Allah'ın sıfatlarından bir sıfata dokunulmasın diye diye bile feda etmişlerdir. O sıfat da Allah'ın kelamına "mahluktur" denilmesidir. İşte bu durum karşısında onlar değerli olan şeyleri ve canlarını basit görmüşlerdir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.