Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ün kişiyi uyuşturur, kendi gerçekliğinden uzaklaştırır, zaten doğallıkla yapabildiği bir şeye, sanki kendi üstünlüğünün mazeretiymiş gibi yaklaşmasına neden olur, böylece kendine yabancılaştırır, sonra hemen ardından, o ünü korumak için, kendine değil diğerlerine hoş geleni yapmaya çalışırsın, işte bu, kendi özgürlüğünü teslim edip kimliğinden vazgeçmendir Duru.” dedi.
İşte günün sözü bu!!!
• ❝ —...istemeden de olsa sırf varlığıyla bana unutmak istediklerimi hatırlatacaklarla uğraşacak takatim yoktu. ❞ •
Sayfa 117 - Hep KitapKitabı okuyor
Reklam
Eğer insanları evlenmekte tereddüde sevk eden şey bedbaht olmak korkusu ise bende böyle şey yoktu; çünkü hiç bir hareketimin gayesinden tam bir saadet beklemiyordum. Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ıstırapla ödediğimizi bildiğim için, hiç bir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felâketten korkmuyordum. Bunun ikisi de imkânsızdır. Çünkü ruhî varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat! İnsan, çektiği ıstırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır. İhtiyaç ve ıstırapla muvaffakiyet ve saadet arasındaki bu riyazî tenasüp, bütün insanlar arasında tam ve ezelî bir müsavat temin etmiştir. Eğer bir adamın hayatında duyduğu haz ve keder yekûnları hesap edilecek olursa görülecektir ki hiç kimse kimseden daha fazla ne mesut ne de bedbahttır. Hepimiz kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz ve bu hususta bir dilenci bir milyarderden farksızdır. Çok gülenin çok ağladığını söyleyen atalar sözü de bize heyecanlarımız arasındaki muvazeneden doğan bu büyük müsavatı bildiriyor. Bunun için muvakkat hazlar ve kederler istisna edilirse insanlar arasında devamlı bir saadet ve felâketten bahsedilmesini bile fazla bulanlardanım. Kararlarım üzerinde mesut olmak ümidi ve bedbaht olmak korkusu tesirini kaybetmişti. Bütün amellerimizin neticeleri arasında ıstırap ve zevk itibariyle ahenk bulunduğuna bir kere daha kaani olduktan sonra, Muallâ Hanıma bu meseleyi doğrudan doğruya açmağa karar verdim.
“- Bak! Şu ışıklar birdenbire sönüverse... İşte ölüm!” Parlak bir güneş ortalığı kesiyordu; ve düşündü ki ölüm güneşin negatifidir, onun için geceye benzetiliyor.” Başka bir sahife açtı: “... Ölüme ve güneşe, diyor, sabit bir gözle bakılamaz.”
Herkesin anlatacağı bir hikâyesi var işte. İster beğen ister beğenme.
Sayfa 146 - Doğan Kitap, 55.Baskı, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okuyor
Her şeyin kimya ve biyolojiden ibaret olması mümkün mü peki? İşte o zaman aşık olmanın anlamı sadece üreme olmaz mıydı?
Reklam
Çocukluk arkadaşlıkları işte böyle bitiyor
Artık çocukluk arkadaşın değil, artık en iyi arkadaşın değil. Kendi geleceğini düşünen bir adam. Şimdi senin de yapman gerektiği gibi.
Özledim Çok özledim Anamı babamı özler gibi Çocukluk yıllarımı Dertsiz günlerimi özledim Anamı çok özledim Tozpembe günleri Özledim
"Kelimeler, albayım, hangi anlama geliyor?" "Efendim?" "KELİMELER! Albayım. Hangi anlamda kullanıyoruz onları?" "Hangi kelimeler Hikmet?" ... "Bütün kelimeler. Genel anlamda kelime." "Ne demek istiyorsun oğlum?" "Kelimeler canım işte. Meselâ kelebek." "Ne kelebeği?" "Kelebek canım, bildiğimiz kelebek." Ellerini açtı, kapadı. "Ha, o kelebek mi?" "Evet, o kelebek" "Kelimenin aslı mı nereden geliyor?" Bu soruya tutunalım hiç olmazsa: "Evet." "Bilmiyorum."
Herhalde bir süre, hiç kımıldanmadan beklemeliydim; sonra hayata yavaş yavaş atılmalıydım. Oysa bana birdenbire, işte evlendin ya, hayatını kazanıyorsun ya, o halde hayata atıldın, dediler.
Sayfa 33 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.