YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
"İşte geldim gidiyorum
Şen olasın halep şehri"
Hiç kimse senin kadar
yakıştıramamıştır hüznü kendine
Hüzünler ki aşkın ve şiirin
yıllanmış şarabıdır
damıtılmıştır acıların imbiğinden
Garip, uzun süre kaldığı ve çok sevdiği Halep’ten ayrılırken harika bir şiir bırakmış aslında: “İşte geldim gidiyorum / Şen olasın Halep şehri / Çok ekmeğini tuzunu yedim / Helal eyle Halep şehri…”
Ne zaman yağmur yağsa ben hep böyle oluyorum. Bir küskünlük, bir bezginlik sarıyor içimi. Yağmur damlalarının toprakta kayboluşu bana insanoğlunun çaresizliğini hatırlatıyor durmadan. Hepimiz bir yağmur tanesinden başka neyiz ki? Önce bir buğu halinde topraktan yükseliyor, sonra bir küçük damla olarak yine toprağa dönüyoruz.
Yağmur altında
Ortalık henüz tamamen kararmamış olduğu halde perdeleri kapadı ve lambayı yaktı, masanın başına geçerek, kurşunkalemiyle ve acele acele yazmaya başladı:
"Ömer! Seni bırakıp gidiyorum. Bunun bana ne kadar acı geleceğini, hayatta senden başka hiç kimsem olmadığını bilirsin ... Senin de benden başka kimsen olmadığını biliyorum. Buna rağmen
Dolav mahallesinde "Kişiler" diye anılan, bir kasap ailesi vardı. Bunlardan "Kara Mehmed" diye, Allah rahmet eylesin, vurduğu vurduk, kırdığı kırdık belalı bir adam vardı.
Bu, Kara Mehmed anlatmıştı:
Gece, meyhaneden çıktım, evime gidiyorum. Kabristanın içinden geçerken, bana doğru bir karaltı yürüdü. Acaba bir düş manım mı,
Her saltanatın bir sonu var oğlum,
Buna musalla taşları şahit!
Son sözümü henüz söylemeden
İşte geldim, gidiyorum,
Altımda bir kuru tabut!
Tacım, tahtım sana emanet!
Deneme
İşte geldim gidiyorum
Şen olasın Halep şehri
Gelin bütün yıldızları doldurun
Karanlık yalnızlığıma.
Ne ışıldar yanım yörem, ne ışır
Ölürsem yalnız ölürüm
Seversem yalnız severim
İnsanlar gelir geçer ömrümden ama
Macera benimdir geçmişlere karışır
Kötümser miyim dersiniz, hayır
Bu gerçek en alâsı gerçeklerin
Göveren arpaların buğdayların peşine
Senin, benim, bütün yaratılmışların
En ulu ağaçların, en şakrak kuşların
Düzlerde açıp açıp kavrulan çiçeklerin
Aşkımız, meşkimiz tek başına..