Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
80 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Merhabalar "Yaşamın verdiği toyluğa iliklenmiş aile ve ilişkilere dair hasarlı bilgim beni kendine güvensiz ve sessiz biri yapmıştı" İrem İstanbul Teknik Üniversitesi mühendislik bölümü okur, sorunlu bir ailede büyümüş olan İrem'in babası hakim annesi ise ev hanımıdır ve çok genç yaşta evlenmiştir babasıyla. On iki yaşında
Şiddetin Gölgesinde
Şiddetin GölgesindeLevent Sütçigil · Parma Kitap · 20248 okunma
“Bu Dünyada Ahde Vefa Kalmamış!” Dedirtmem
Hz. Ömer Ömer Radiyallahü Anh’ın hilafeti döneminde, gerçekleşen gerçek ve muhteşem bir hikâye… Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Ashab-ı Kiram ile beraber bir mecliste oturuyorlarken, karşıdan üç kişinin gelmekte olduğunu gördüler. Bu gelen kimseler, bir delikanlıyı yakalayıp ellerinden sıkıca tutmuşlar ve belli ki halifenin huzuruna çıkarmak üzere
Reklam
Ben, eskiden duygudan duyguya koşan, adım attığı her yeri cennete dönüştüren, bütün dünyayı sevgiyle kucaklayan aynı kişi değil miyim? İşte bu kalp şimdi öldü; artık onda büyük sevinçler yeşermiyor; gözlerim kurudu, ferahlık veren gözyaşlarımın canlandırdığı duygularım da, kuşkuyla alnımda kırışıklıklara sebep oluyor.
Can biçaresinin Rakım'da sebep olduğu tesirler gerçekten olağanüstüydü. Öyle ki o zamana kadar Rakım'da Can için bir aşk yoktuysa bile ondan sonrası için ortaya çıkma ihtimali de baş göstermiş denilebilir. "O biçare kızcağız! Ne hallere girmiş! Ahiret insanı suretini almış! Valiahi sevilmeyecek kız da değil. Farsça okumak da ona bastı. Ah! İşte onu bu hallere koyan, Hoca Hafız'ın divanı değil mi? Ben bu derece tesiri olacağını hesap edememiştim. En yanık beyitleri nasıl bir iç yangınıyla dinler ve alırdı? Meğer kendini zehirlemek içinmiş.
Sayfa 149 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okudu
Şimdi, vakit geldi
Leyla dedi ki: "Ey kâmil varlık, ey günahsızlıkla, Allah'ın yakınlığını kazanan insan!" "Olgunluğunun ulaştığı dereceyi sınıyor, hâlinden haberdar olmak istiyordum;" Şimdi nasıl bir håle sahip olduğunu anladım. Bu, çok yüce bir mertebedir. Allah mübarek etsin!" "Aferin, doğrusu, tertemiz bir insanmışsın;
560 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
LANET Herkese Merhabalar... Sizlere #lanet kitabının yorumu ile geldim. Kitabımı @arkadya_okumayadevam grubumuz için seçtim. Uzun zamandır kitaplığımda bekliyordu. İsim konusunda aslında kararsız kaldım acaba başka bir isim olabilir miydi diye ama zaten ismi ve kapağı görünce dikkat çekiyor ve hemen merak ediyor o ayrı... Ayrıca kitabımız aslında
Lanet
LanetPaul Wilson · Arkadya Yayınları · 2017167 okunma
Reklam
Sevgi kusurları yok etmez, onları da kabul eder. Bir insanı, hiç sebep yokken yüreğinizde sıcacık hissediyorsanız, işte bu gerçek sevgidir.
Erich Fromm
Erich Fromm
-Oligarşiyi yıkan da gene bu doymak bilmeyen, zenginlikten başka şeye değer vermeyen tutku olmuştu. - Doğru. -Onun gibi, demokrasiyi yıkan da, onun en büyük değer saydığı, doymadan arzuladığı şey oldu. -Nedir o? -Özgürlük. Bir demokrasi devletinde herkesin en güzel dediği şey odur. Özgür doğan bir insan yalnız böyle bir devlette yaşayabilir, derler, duymuşsundur. - Evet, sık sık duyduğumuz sözlerdir bunlar. İşte buna gelmek istiyordum ben de. Bu doymak bilmeyen, başka değerleri küçümseyen özgürlük isteği, demokrasinin değişmesine ve zorbalık yolunu tutmasına sebep olur
6.cilt
1369. Ma'kil İbni Yesâr radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ortalık kargaşa içindeyken ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir." Müslim, Fiten 130. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 31; İbni Mâce, Fiten 14. Açıklamalar Hadiste geçen "herc" kelimesine,
Parçalanmış çocuğunun kolunu bir elinde tutan, diğer elindeki çöp poşetine de geriye kalanları dolduran, dehşet dolu gözleriyle kalabalığın ve ambulansların arasında bir sağlık çadırına koşan o adam, koşarken de "çocuklarım öldü, tüm çocuklarım!" diye bağıran o adam, çocuğunun parçalarını birbirine dikip tekrar hayata mı döndürmek istiyordu o an? Bir umudu mu vardı acaba hâlâ? Parçalanmış bir çocuğun ekmek yiyemeyeceğini unutmuş muydu sence? Ya da bize, biz tüm uzaktan seyredenlere göstermek mi istiyordu başına gelenleri? Ya da o an o adam, belki de, hiçbir şey düşünmüyordu. O adam sadece koşuyordu. Bilmiyorum... Gerçekten bilmiyorum. Ayaklarımızın bastığı, adına medeniyet dediğimiz şey, tarihin doldurduğu bir ceset havuzundan ötesi değil. Oyuncakçı dükkânlarını dolduran pilli bebekleri üreten bu gelişmişlik, dünyanın tüm dükkânlarına sığmayacak kadar bebeğin ölümüne de sebep oluyor. Midem bulanıyor o oyuncak bebekleri gördükçe artık. En masum şeyleri üretenlerle, bir hastaneye fırlatılan füzeyi üretenler neredeyse aynı şirketler, aynı çevreler. Elbet milyonlarca güzel insan da var yeryüzünde ama güzelliğin o kırılganlığı, o korkaklığı, o hızla kirlenmesi herkesi sadece seyirci yapıyor işte. Durduk, izliyoruz ve kahroluyoruz. Kahrolmak vicdanın sadakasıdır demişiz de sanki, sadece kahroluyoruz işte.
Sayfa 9 - Kaan KoçKitabı okuyor
Reklam
İnsan aklı, doğru dürüst kavramlaştıramayacağı bir realite karşısında rahatsız olmaktadır. İşte varlık, böyle bir realitedir. "Ben-im"in aktif bir fiil olduğunu idrak etmek bize zor gelmektedir. "O-dur"un son noktada bir şeyin durumuna işaret etmekten çok, hem o şeyin varolmasına, hem de nasıl ise öylece varolmasına sebep olan ilkel bir varlık fiili olduğuna işaret ettiğini görmek,belki bize daha da zor gelmektedir.
Babam ve oğlu?
Babam: Sen çok tehlikeli bir adamsın. Gözün dönmeye görsün bu evi de satarsın, bırak satmayı yakarsın bile. Onu bırak sana bir şey de söylenmiyor artık. Ne yapacağın belli değil. Ben: Sadece babamla iletişime geçme güdüsüyle sigara koktu ya canım çekti dedim diye işittim bu lafları. Sigara içiyorum falan diye de değil. Artık her muhabbet bir şekilde bu durağa uğruyor, kuyruk sokumuma… Uzun bir süredir bu aile evinin hiçbir zerresine ait hissetmiyorum kendimi. Bana bir şey söylenememiş hali bu yani düşünün. Yukarıda öyle demişti ya. Kırgınım… Evet çok dargınım, ama yaratıcıya… Şu herifin ağzına tıkayacak kadar miktarı dahi bana çok gördü. Milletin ayağına takoz düşer bir ton tazminat alır, biz boynumuzu kırdık üçün biri dahi yok. Herkes sanıyor ki tüm bu olanları çok olgunca ve ondan beklenilemeyecek denli düzgün karşıladı babam. Bilakis hakikat bu değil, ne yazık ki… Hatta şöyle söyleyeyim beni evden atmama sebebi; anneme giden yolun benden geçiyor oluşu ve o da bunun farkında. Neyse, tüm sebep bu. Oldukça basit ve içinde bir gram bile benimle alakalı bir şey barındırmayan s*ktiğimin sebebi bu işte. Odamdan çıkmıyor değilim yani sadece saklanıyorum. Çünkü et ve kemik çerçevesinde sadece varım burada. Bir gün bu borcu ona yani babama ödeyebilirsem, cidden gözüm açık gitmeyeceğim bu mavi ucube küreden. Dörtte üçü su, dörtte biri karanlık top!
"Bırak.. Bütün bunlara sebep benim... Biliyorum..." "Sana 'hayır' dedim ve şikâyetçi olmadığımı söyledim. Ben böylesini seviyorum.. Çünkü... Öyle işte..."
İşte yiyecekleri düşman olarak algılayıp bizi korumak için üretilen bu antikorlar sadece bağırsakta kalmaz, tüm vücuda yayılır. İdeali, bu antikorların sadece o yiyecek gelince tepki vermesidir ama maalesef böyle olmaz. Bu antikorların varlığı vücudun tamamı için bir risk oluşturur. Bu riskin adı "moleküler mimikleme" olarak adlandırılan durumdur. Yani moleküler eş-benzerlik, moleküler taklit durumu. "Moleküler taklit etme" yöntemiyle yiyeceklere olan tepkinin organlara karşı verilmesi mümkün olur. Bir yiyeceğe karşı oluşturulan ve kanda dolaşan antikorlar vücuda ait masum bir protein yapısını da o yiyecek sanabilir. Çünkü yiyeceklerdeki protein yapısı ile vücuttaki protein yapısı moleküler olarak birbirine benzer. Lego parçaları gibi düşünün: Yiyecek için yapılmış lego, yani antikor, vücutta başka bir yere de tam olarak uyum sağlayıp yapışabilir. Örneğin glutene karşı yapılan antikorlar tiroit dokusuna bu şekilde yapışabilir. Tiroit dokusu moleküler taklit etme yöntemiyle gluten proteini gibi algılanır ve lego parçası gibi oraya tam olarak uyumludur. Yiyecek antikorlarının tiroit proteinlerine saldırması durumu da tiroit hastalıklarına sebep olabilir. Dahası bu mekanizma pek çok otoimmün hastalığın temelinde yatar. Tüm otoimmün hastalıklar inflamatuardır.
111 syf.
5/10 puan verdi
·
6 günde okudu
1936’da Selanik’teki bir mülteci kampında doğan Andreadis’in hem anne, hem baba tarafından kökeni Trabzon. “Pontos’taki Evim”de, kampta geçirdiği çocukluk yıllarında büyükannesinin kendisine anlattığı aile tarihini ve 20li yaşlarının başında dinlediği bu hikayelerin peşinden köklerini aramak amacıyla Karadeniz bölgesine gelişinin hikayesini
Pontos'taki Evim
Pontos'taki EvimYorgo Andreadis · Belge Yayınları · 20075 okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.