Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Öğrendiğim şu, hayatta her şeyi tüketen, ruhu öldüren, sahip olduklarının kıymetini unutmana sebep olan tek bir şey vardır, o da alışmak. İşte bu sebeple, nankörler her güzelliğe kolay alışır.............. ...... Bir de çilekeşler var, onlar da ızdıraba kolay alışır.
...o, tıpkı ayağı kangren olan ve eğer ayağını kesmezse yaranın bütün vücudunu sarıp kangren etmesine sebep olmasından korkan kişi gibidir. Nitekim bu kişi, tek bir tırnağına batan bir küçücük kıymıktan bile çok acı duyduğu halde, ayağını kesecek olan doktora gönül rızası ile seve seve parasını verir; çünkü bütün vücudunun karşı karşıya olduğu büyük tehlikeyi fark etmiştir ve bu tehlikeyi savmak için ayağını feda eder. İşte ahiret hakkında düşünen ve orada kendisini helak olmaya sürükleyecek olan şeylerin bizzat kendi kalbinde ve bedeninde mevcut olduğunu gören kişi de bu şeylerden kurtulmak için seve seve hareket eder. Eğer bunu kendi başına yapamıyorsa, kendisi için bunu yapacak olan kişilere gider ve onlara bunu yapmaları için ne bedel gerekiyorsa öder. Tıpkı ayağını kestiren kişi gibi o da sonsuz âlemde karşılaşacağı büyük cezadan kurtulmak için kendi nefsini terbiye etmek üzere her türlü zorluğa katlanır. Oysa bu iki örnekteki kişilerin sonuçta karşılaşacakları mükâfatlar hiç de birbiriyle kıyaslanacak gibi değildir. Zira kangren olmuş ayağını kestiren kişinin kavuştuğu rahatlık nerde, Allah korkusuyla hareket ederek O’nun katında nimete erişen kişinin kavuştuğu rahatlık nerede!
Reklam
kadınlar,kuruntular ve muhtemel ilişkilerin hazin sonu….
Delikanlı birdenbire bir şey anlamamıştı: - Şimdi böyle mi oldu? dedi. - Onu size sormalı. .. Nasıl olduğunu elbette siz benden daha iyi bilirsiniz. - Lakin söylediklerinizden bir şey anlayamıyorum. - Tabii anlamazsınız, anlamak istemezsiniz ... Çünkü bu işinize gelmez. - Lakin rica ederim, bana bunu izah ediniz. Emin olu­nuz ki ne demek
Türk Efsaneleri
Türk Efsaneleri Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye! İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı. Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz. Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak. Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
Uyandıran Aşk
Hayırdır! Bir sevinç telaşı ile uyandım bu sabah. Gerçi saatler sabahı gösteriyor ama Gece örtülü henüz Boğaz yamaçlarına. Tepelerde bulutlar kara, perdah perdah, Soğuk mu soğuk bir gün başlamakta. Kar yok dedi haberlerde, Hani neredeyse yemin billah. Gel de inan, Kar kokusundan başka bir şey yok dışarıda. Hani günler vardır, Grinin en açık olduğu, İşte öyle bir gün doğmakta... Nedir acep sebep, bu saatte uyanmama? İçimde bir mutluluk, bir sevinç, bir heyecan, İmkân yok anlatamam. Paylaşmalıyım coşkumu, elimden kaçırmadan. Dönüyorum... kocam yanı başımda, Sarılınca anlıyorum; Aşk'mış beni uyandıran.
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Reklam
Ben, eskiden duygudan duyguya koşan, adım attığı her yeri cennete dönüştüren, bütün dünyayı sevgiyle kucaklayan aynı kişi değil miyim? İşte bu kalp şimdi öldü; artık onda büyük sevinçler yeşermiyor; gözlerim kurudu, ferahlık veren gözyaşlarımın canlandırdığı duygularım da, kuşkuyla alnımda kırışıklıklara sebep oluyor.
Can biçaresinin Rakım'da sebep olduğu tesirler gerçekten olağanüstüydü. Öyle ki o zamana kadar Rakım'da Can için bir aşk yoktuysa bile ondan sonrası için ortaya çıkma ihtimali de baş göstermiş denilebilir. "O biçare kızcağız! Ne hallere girmiş! Ahiret insanı suretini almış! Valiahi sevilmeyecek kız da değil. Farsça okumak da ona bastı. Ah! İşte onu bu hallere koyan, Hoca Hafız'ın divanı değil mi? Ben bu derece tesiri olacağını hesap edememiştim. En yanık beyitleri nasıl bir iç yangınıyla dinler ve alırdı? Meğer kendini zehirlemek içinmiş.
Sayfa 149 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okudu
-Oligarşiyi yıkan da gene bu doymak bilmeyen, zenginlikten başka şeye değer vermeyen tutku olmuştu. - Doğru. -Onun gibi, demokrasiyi yıkan da, onun en büyük değer saydığı, doymadan arzuladığı şey oldu. -Nedir o? -Özgürlük. Bir demokrasi devletinde herkesin en güzel dediği şey odur. Özgür doğan bir insan yalnız böyle bir devlette yaşayabilir, derler, duymuşsundur. - Evet, sık sık duyduğumuz sözlerdir bunlar. İşte buna gelmek istiyordum ben de. Bu doymak bilmeyen, başka değerleri küçümseyen özgürlük isteği, demokrasinin değişmesine ve zorbalık yolunu tutmasına sebep olur
6.cilt
1369. Ma'kil İbni Yesâr radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ortalık kargaşa içindeyken ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir." Müslim, Fiten 130. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 31; İbni Mâce, Fiten 14. Açıklamalar Hadiste geçen "herc" kelimesine,
Reklam
Parçalanmış çocuğunun kolunu bir elinde tutan, diğer elindeki çöp poşetine de geriye kalanları dolduran, dehşet dolu gözleriyle kalabalığın ve ambulansların arasında bir sağlık çadırına koşan o adam, koşarken de "çocuklarım öldü, tüm çocuklarım!" diye bağıran o adam, çocuğunun parçalarını birbirine dikip tekrar hayata mı döndürmek istiyordu o an? Bir umudu mu vardı acaba hâlâ? Parçalanmış bir çocuğun ekmek yiyemeyeceğini unutmuş muydu sence? Ya da bize, biz tüm uzaktan seyredenlere göstermek mi istiyordu başına gelenleri? Ya da o an o adam, belki de, hiçbir şey düşünmüyordu. O adam sadece koşuyordu. Bilmiyorum... Gerçekten bilmiyorum. Ayaklarımızın bastığı, adına medeniyet dediğimiz şey, tarihin doldurduğu bir ceset havuzundan ötesi değil. Oyuncakçı dükkânlarını dolduran pilli bebekleri üreten bu gelişmişlik, dünyanın tüm dükkânlarına sığmayacak kadar bebeğin ölümüne de sebep oluyor. Midem bulanıyor o oyuncak bebekleri gördükçe artık. En masum şeyleri üretenlerle, bir hastaneye fırlatılan füzeyi üretenler neredeyse aynı şirketler, aynı çevreler. Elbet milyonlarca güzel insan da var yeryüzünde ama güzelliğin o kırılganlığı, o korkaklığı, o hızla kirlenmesi herkesi sadece seyirci yapıyor işte. Durduk, izliyoruz ve kahroluyoruz. Kahrolmak vicdanın sadakasıdır demişiz de sanki, sadece kahroluyoruz işte.
Sayfa 9 - Kaan KoçKitabı okuyor
İnsan aklı, doğru dürüst kavramlaştıramayacağı bir realite karşısında rahatsız olmaktadır. İşte varlık, böyle bir realitedir. "Ben-im"in aktif bir fiil olduğunu idrak etmek bize zor gelmektedir. "O-dur"un son noktada bir şeyin durumuna işaret etmekten çok, hem o şeyin varolmasına, hem de nasıl ise öylece varolmasına sebep olan ilkel bir varlık fiili olduğuna işaret ettiğini görmek,belki bize daha da zor gelmektedir.
"Bırak.. Bütün bunlara sebep benim... Biliyorum..." "Sana 'hayır' dedim ve şikâyetçi olmadığımı söyledim. Ben böylesini seviyorum.. Çünkü... Öyle işte..."
İşte yiyecekleri düşman olarak algılayıp bizi korumak için üretilen bu antikorlar sadece bağırsakta kalmaz, tüm vücuda yayılır. İdeali, bu antikorların sadece o yiyecek gelince tepki vermesidir ama maalesef böyle olmaz. Bu antikorların varlığı vücudun tamamı için bir risk oluşturur. Bu riskin adı "moleküler mimikleme" olarak adlandırılan durumdur. Yani moleküler eş-benzerlik, moleküler taklit durumu. "Moleküler taklit etme" yöntemiyle yiyeceklere olan tepkinin organlara karşı verilmesi mümkün olur. Bir yiyeceğe karşı oluşturulan ve kanda dolaşan antikorlar vücuda ait masum bir protein yapısını da o yiyecek sanabilir. Çünkü yiyeceklerdeki protein yapısı ile vücuttaki protein yapısı moleküler olarak birbirine benzer. Lego parçaları gibi düşünün: Yiyecek için yapılmış lego, yani antikor, vücutta başka bir yere de tam olarak uyum sağlayıp yapışabilir. Örneğin glutene karşı yapılan antikorlar tiroit dokusuna bu şekilde yapışabilir. Tiroit dokusu moleküler taklit etme yöntemiyle gluten proteini gibi algılanır ve lego parçası gibi oraya tam olarak uyumludur. Yiyecek antikorlarının tiroit proteinlerine saldırması durumu da tiroit hastalıklarına sebep olabilir. Dahası bu mekanizma pek çok otoimmün hastalığın temelinde yatar. Tüm otoimmün hastalıklar inflamatuardır.
Mobbing Bank Diyor ki;
Bilgi Nakli İnsan yaşamdan ne ister? Büyüklerim hep söylerdi; İnsan yaşamak istediği yerde ölmek ister. Ya da insan yaşamak istediği yerde ölür.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.