Sebep her zaman çevremde bulunan insanlar, beni tanımayan ya da ancak benimle olan temasları ölçüsünde ve günlük teranelerle tanıyan insanlar -ruhumun boğazına sarılıp orada, etimde bir tiksintinin düğümlenmesine yol açanlar onlar. Hayatlarının, benim hayatımın en dıştaki katmanına paralel iğrenç tekdüzeliği, benzerlerim olduklarına içtenlikle inanmaları -sırtıma forsa kıyafetini geçiren, beni bir hapishane hücresine tıkan, düzmece bir varlık, bir dilenci yapan işte bütün bunlar.
TOPLU CEVAPLAR
İddiaların aksine:
1- Said Nursî'nin İstanbul'a geliş yılı 1907
2- Said Nursî'nin Nutuk'u 1908'de basıldı
3- Said Nursî, A.Hamid'e hakaret etmedi
4- Said Nursî, SultanReşat'tan para almadı
5- SaidNursî, Urfa'ya giderken Ankara'ya uğramadı
(Fesubhanallahil-azim; onca yalana bunca insan
Gençlik, ağacın dalında duran bir yaprak gibidir bir gün o yaprağın dalından kopup ta bir nehre düştüğünü düşünürsek nehir onun üzerine suyunu bırakır ve yaprak nehre yapışarak yol almaya başlar. Nehir onu nereye götürürse yaprak o tarafa gider işte o yaprağın oradan kurtulması zordur. İşte gençlik de o yaprağa benzer nehir onu sürükleyip durur, ta ki sonu belli olmayan bir yere... Ama o farkında bile değildir.
Genç bir insan da kişilik sorunları olabilir. O kişilik sorunu bir genç insanın kendi benliğini bulamamasıdır. O'nu kişiliğini bulması konusunda ebeveynler iyi bir rehber olmalıdır. O rehberlik ise çocuğa verilmiş olan ahlak ve terbiyenin iyi bir şekilde işlenmesidir. Çocuğum kendi yeteneklerini kullanması yönünde iyi bir rehberlik yapılmalıdır yâda o yeteneklerin var olduğunu hissetirilmesi gerekir. Eğer, bu iyi bir şekilde yapılırsa o çocuğun kendine güveni de artar ve gençliğinde ki kişilik sorunlarını kolay bir şekilde atlatılır.
Fakat günümüze bakarsak evebeynlerin çocuklarına kendi malıymış gibi davranması ya da cahil bir şekilde çocuklarını yetiştirmesi toplumun yapı taşı olan gençlerin davranış bozukluğunu ortaya çıkarması gibi olaylarda bire bir etken oluyorlar. Çocuğuna malıymış gibi davranan bir aileye bakılırsa, aile hiçbir zaman o gencin sözlerini yâda davranışlarını dikkate almaz her zaman kendi istek ve doğrultuları yönünde o genci yönlendirmeye çalışırlar. Onun sözlerini ya da fikirlerini hiçe sayarak o genci rencide ederler, bu da genç üzerinde psikoloji bozukluklara sebep olur ve toplumsal sorunlar yavaş yavaş ortaya çıkar.
Tüberküloz teşhisi konan arkeoloji meraklısı bir yol mühendisi olan Carl Wilhelm Hammann sağlıklı ve uzun yaşamak için Osmanlı topraklarına gelir. İyileşme sürecinde 1864 1886 yıllarında yol yapımı için Bergamaya gelir ve şunları söyler.
"" Kaleye çıktım. Üzüntü içinde orada bakakaldım, neredeyse insan boyu büyüklüğünde Korinth düzeninde sütun başlıkları gördüm, etrafı çalılara kaplı zengin süslemeli kaidelere ve diğer mimari parçalara baktım. Parçaların yanında kireç çukurları yanıyordu, insanlar mermer parçalarını ağır balyozlala kırıp küçük parçalara ayırarak yakmak üzere bu kireç çukurlarına atıyorlardı.""
İşte Dünyanın bir zamanlar 8. Harikası olan Zeus Altarının Türkiye den kaçırılmış öyküsü böyle başlıyor. Çoook yazık.
birlikte oldukları için çok şanslı olduklarını ve tek başlarına hiçbir işe yaramayacakları için de istenmeyeceklerini düşünen bir çift hayal edin. ayrı kaldıklarında ne yaparlardı? işte kitabımız tam olarak bu sorunu açıklayıp yanıtlıyor. bizlere de geleceğin bireyleri çocuklarımıza tek başlarına da aslında birçok şey olup yapabileceklerini kanıtlamak için güzel bir yol sunuyor
Bazı kitaplar vardır. Başucunuzda olması, tekrar tekrar okunması ve okuduklarınızdan çıkarımlarda bulunulması gereken, işte bu kitap tam da o kitaplardan. Üç duayen ismi bir çatı altında toplamak muhteşem bir eser çıkarmış ortaya. Okurken çok büyük keyif almakla birlikte çok fazla bilgide edinmiş oldum. Arada alıntıları dayanamayıp, story ve post
Dünya böyledir işte, düzene ve yasaya, alışıldık yol ve yöntemlere, mühürlü kağıtlara boyunduruktaki öküzler gibi sımsıkı bağlanmış şüpheciler ve negativistlerle doludur.
....
Ulu Önder Atatürk’ün Çocuk Sevgisini Ve Onlara Verdiği Önemi Gösteren 19 Unutulmaz Söz
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu eşsiz kahraman Mustafa Kemal Atatürk, zamanının çok ötesinde bir liderdi.
Zorlu savaşların ardından yeni bir ülke inşasına girişen bu büyük dâhi, yaşamın her alanında milletine örnek olmaya çalışıyor, fikirleri ve ortaya
Sevmek Dedim Yoluna Ölmek Dedi…
Sevmek dedim.
Yoluna ölmek dedi.
Yol dedim.
Alıp başını gitmek dedi.
Gitmek dedim.
Bir Ahh çekip dostlardan ayrılmak dedi.
İnsan bazen yaşadığı hayattan sıkılır. Etrafında hep aynı şeyleri görmekten bıkmaya başlar. Hayatında bir değişiklik, etrafında yeni yüzler görmek ister. İşte böyle zamanlarda bu sıkıntıyı unutmak için en iyi yol seyahate çıkmaktır. Bu nedenle sehayat fikri onun için en iyi kurtarıcıdır.
Ben de bir süredir yaşadığım hayattan sıkıntı duymaya başlamıştım. Yaşadığım yeri bir süreliğine de olsa değiştirmek istiyordum. Bu düşünceler içinde bir seyahate çıkmaya karar verdim.
KENDİNİZLE GÜNCELLEYİN!
Genellikle bilinç düzeyi yüksek fertler olarak, yaşam kalitemizi arttırmak ve milyarlarca yıllık evrendeki kısacık ömrümüzde daha verimli bir zaman geçirmek için kişisel gelişimimize önem veriyoruz. Bize günlük hayatımızda faydası olabilecek, olay ve olgulara daha mantıklı tepkiler verebilmemizi sağlayacak düşünce, inanç,
AŞK, KİTAPLARDA, KELİMELERDE, KALEMLERDE DEĞİL GÖNÜLLERDEDİR...
ANCAK GÖNÜL DIŞINDA OLANLAR ONU ANLATMAYA ÇALIŞIR YAŞAMAYI DEĞİL...
O ANLATILAMAZ ANCAK YAŞANILIR BUNU DA DOSTLAR ANLAR DOSTLAR ARASINDA GÖRÜNMEZ BİR YOL BİR BAĞ VARDIR...İŞTE BU BAĞ DEĞİL MİDİR Kİ,İBRAHİMİ ATEŞE, İSMAİLİ BIÇAĞA, KAYS'I LEYLAYA KOŞTURUR...
KK
Bazı kitaplar için inceleme yazısı yazmak ve fikir belirtmek çok zor. İyi bir şekilde başlayan bir aşk hikâyesinin sonunu insan böyle düşünemiyor. Ama kader! Ama yazgı! Ama alın yazısı işte.
Berrak Koyuncu kitaba nasıl bir eve doğduğunu anlatarak başlıyor. Ailesi, nasıl bir evde büyüdüğü ve nasıl bir çocukluk geçirdiği vs.
Takvimler 2012 yılı Gezi Parkı Eylemleri sırasında tanıştığı eşini anlatıyor bizlere.
Geç bulduğu fakat çabuk kaybettiği güzel gözlü sevgilisini.
İkisi de çocuk istedikleri için bir an önce evleniyorlar, hakikaten de bir varmış bir yokmuş ile başlayan masalları Berrak Hanım'a göre "Bir Varmış Hep Varmış!" a evriliyor.
Günleri ve hatta yılları biraz ileri sardığımızda çiftimizin Maya adını verdikleri güzel kızları doğuyor. İnstagram postlarına eklenen yazılar öylesine yürek sızlatıcı ki! İnsan bunun yanında benim yaşadığım aşk acısı mı şimdi ? diye sorarken buluyor kendini.
22 Nisan 2020 gecesi
Kızımızı uyutayım arayacağım seni deyip cevapsız kalan aramaları ve cevapsız kalan mesajları da genç kadına artık Cem'siz kaldığının can yakan habercisi ne yazık ki.
Sonrasında yas dönemi, çaresizlik, kabullenememe, ağlama krizleri, bir yandan ufacık çocuğa olan annelik görevi derken uzun bir yol oluyor Berrak Hanım için.
Eşine "Bodrum'a gitme " dediği ve korkunç kazayla son bulan bir yaşam değil sadece.
Babalar Gününü onsuz karşılamak,
Beraber kurulan hayalleri hep bir eksikle gerçeğe dönüştürmek, tüm bunları düşününce okurken düğüm oluyor boğazda.