( Herkes kadehini kaldırarak, anı değerli kıldı. Bir anda mekanın sahibi Bayram Bey, cümbüşü başlattı. Ritmik alkışlar, dayanamayıp oynayanlar, bu güzel sanat insanları…
Yaşar Kemal’in deyimiyle,
O iyi insanlar,
O güzel atlara binip gitmeden, görebilmenin hazzı, artık gözlerimden akan yaşların mutluluğuyla tasdikleniyordu ki Can Yücel’in beni
22 Ekim 2016
Neredeyse iki ay süren bir okuma sonunda, bugün, bu akşam Çehov külliyatımın, yani "Çehov mevsimi"nin ikinci cildini bitirmek nasip oldu. Çok zor bir iki ay gibiydi sanki, başıma gelmeyen gelince, kitapları okumak zorlaştı, okumakta zorlanınca isteksizlik arttı, ve en yakınım dediğim Çehov bile biraz biraz yabancı gibi
"Benden ayrıldığında nasıl hissettin?"
"Ruhum ikiye ayrılmış gibi."
"Ya sonraki yedi yıl?"
Gözümün içine bakarak, tereddüt etmeden "Bir kabus gibiydi." dedi.
Ben de sıyrılabildiğim her şeyden sıyrıldım daha uzağa gidebilecek kadar hafif olmak için. Ama olmadı. Terk ettiğim her şeyin ağırlığı binlerle çarpılıp beynime yerleşti. Hafiflemek bir tarafa, daha da ağırlaştım. Söküp attıklarım tonlarca kâbus olup döndüler bana...
Bir kere başladım sonuna kadar götürmeliyim. Yanılmışım, içimizden birinin daha masum olduğu kanıtlandı, ama yine çok geç kaldık! Doğrusu bu kadar kolay oyuna geldiğim için kendi kendime çok kızıyorum. Hiç de göründüğün kadar aptal değilsin. Bayanlar, baylar! Sessizlik lütfen! Ne düşüneceğimi bilemiyorum. Fazlasıyla yoruma açık öyle değil mi? Çok
İnsan bir kâbus gördüğü zaman, bilinmeyen bir kuvvet korktuğu şeyden kaçıp uzaklaşmasına nasıl engel oluyorsa, o da öyle, olduğu yere çakılıp kalmıştı.
...Dünya aslında karanlık rüya, kabus, akıl almaz boşluk, karadeliğin ta kendisi. Ama sefaletin ağır kokusu dünyanın uyanınca geçecek kabus değil, buz gibi, taş gibi gerçek olduğunu hatırlatıyor...
Korkunç bir kabus gördüğü bariz olan ve yatağında çırpınıp duran bir arkadaşımın iniltilerine uyandığım geceyi hiç unutmam. Kabus ve bilinç yoksunluğu nöbetlerinden mustarip olan insanlara her zaman üzüldüğüm için zavallı adamı uyandırmak istedim. Ansızın yapmak üzere olduğum şeyden korkup, adamı uyandırmak üzere uzattığım elimi geri çektim. O sırada, hiçbir rüyanın, ne kadar korkunç olursa olsun kampın bizi çevreleyen gerçekliğinden daha dehşet verici olamayacağını anlamıştım ve ona bunu hatırlatmak istemedim.