Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yama yama kalbimdeki yaralar Sıra sıra dikişinde sen varsın
Uzanmış düşünüyordum, narin hayatımızı, Ömrün özünün ne kadar hafif kaldığını, Aşk ağlamaya başladı, kalbimdeki yerinde: Ruhum daraldı onu böyle gördüğümde, “Demek ki bir gün ölecek sevdiceğim de.” Bunu der demez daha da beter oldum, Beni saran kasvet ile gözlerimi yumdum, Tüm hislerim ise adeta darmadağın oldu, Her biri alıp başını gitti uzaklara doğru.
Sayfa 50
Reklam
Bugün geldiğim noktada, yaşadığım acılara kalbimdeki en derin, en özel yeri açarak, yine hayallerim doğrultusunda ufak adımlar atarak devam ediyorum hayata. Acıya karşı değil acıya doğru dönerek. Zor anları şefkat ile kucaklayarak.
Mutsuz yaşamak, yaşamak mıdır? İnsan bir şekilde kendini tanıyıp mutlu olmayı bulmalı. Sen bulmak için ayrıldın okuldan. Doğru olan buydu. Yoksa hayat, Tolstoy'un, "Savaş ve Barış" romanında geçen cümlesi gibi 'Yiyordu, içiyordu, uyuyordu, uyanıyordu ama yaşamıyordu, cümlesine benzer değil mi?"
Sayfa 69
Hep senin renginde görünür bahar; Yaprakta yeşilin , gülde kokun var. Yama yama kalbimdeki yaralar ; Sıra sıra dikişinde sen varsın.
Başka bir düşünce beni panikletti: İnancım için çağrı'mı alıyorum? İç sesim deli gibi küfrediyordu. Zihnim bana bu inanca geçmek istemediğimi söylüyordu. Şaka yapıyor olmalısın, hayır lütfen, bu delilik, kes şunu' diye düşündüm. Ardından: 'Sakın durmasına izin verme, bu çok güzel! Düşüncelerim umut ve dehşet ritminde birbirinin üzerine yuvarlanıyordu. Yumuşak kırmızı bir halının üzerinde oturmuş, sırtımı uçsuz bucaksız beyaz bir duvara dayamışken içimde 'bir şey' kök salmıştı. Büyük, uçsuz bucaksız ve bir türlü gitmeyen bir şey. Artık Ramazan ayında İran'daki bir camide neler olduğunu öğrenmek isteyen bir turist muhabiri değildim. Ben başka biriydim, başka bir şeydim. Kalbimdeki huzur bana Müslümanların küresel ailesine davet edildiğimi, artık ümmetin bir parçası olduğumu söylüyordu. Derin bir uykuya daldım. Rüya yoktu, sadece derin bir sessizlik vardı.
Sayfa 218
Reklam
Önceden tedbirli olmak, ileriyi görmek ve uçağın önünde olmak gerekir. Burada yine bize "Uçağın önünde olmak ne demek?" diye soracağınızı tahmin ediyorum. Pilot uçarken çok hızlı düşünmeli, doğru kararları almalı ve bunları zamanında uygulamalıdır. Yani pilot uçaktan hızlı hareket etmelidir ki uçağın önünde, onu doğru yöneten bir kaptan olsun. Karar vermede ve uygulamada geç kalan bir pilotu hızlı uçan uçak beklemez ve onu hemen geçer. Böyle olunca uçak kazaları kaçınılmaz olur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Evet, gerçekten uçağı uçurmayı, kalkış ve iniş yapmayı özlemiştim. Uçağı uçurmak ve öğretmenlik yapmak bizim için bir sevdaydı. Uçağı pist içinde koşturmak ve gökyüzüne doğru havalanmak, ilk uçuşa başladığım günden beri beni her zaman mutlu etti. Arkada oturup öndeki arkadaşlarımın uçuşunu seyrederken bazen oyuncağı elinden alınmış küçük bir çocuk gibi oluyordum. Ama gençlerin iyi yetişmesi için onlara kuralların elverdiği maksimum sayıda uçuş yaptırmak, bilgi ve tecrübemizi onlara anlatmak bizlere ayrı bir mutluluk veriyordu. Ama uluslararası havacılık kurallarına göre bizim de öğretmen pilot olarak belirli aralıklarda iniş ve kalkış yapmamız gerekiyordu. Bu meslekte uçağı uçurma melekeleri uçağı elle hissederek uçurdukça, müsabakaya hazırlanan bir sporcu gibi antrenman yaptıkça ve uçağı bilfiil ön koltukta uçurdukça taze kalıyordu
Sayfa 125Kitabı okudu
Yapılan hataların bedeli her zaman ağır olabilir. Uçakta arızalar oluştuğunda doğru kararları hızlı, seri ve soğukkanlılık içinde alacaksınız. Bu kararları alırken; şirkete ait, ulusal ve uluslararası mevzuat ve kuralları harfiyen uygulayacaksınız. Yaptığınız her hareket ve konuşma uçakta kayıt altında kalacaktır. Aynı zamanda uçağın izlediği rota, irtifa ve sürat gibi tüm değerler de yerdeki hava trafik radarı tarafından izlenmekte ve kayıt altına alınmaktadır. Yani havada gizleyebileceğiniz veya saklayabileceğiniz hiçbir şey olmadığı için yaptığınız en ufak hatanın bir bedeli ve yaptırımı olacaktır.
Sayfa 105Kitabı okudu
Türdaş(lar)ım için bir öykü
"Başkalarına muhtaç olmak, ayıp bir şeydir!" Bu sözünü hiç unutamadım onun. Unutmam da... Kim tarafından ve ne zaman yaralandığını hiç bilmiyorum ama güzel ve çekici bir kadındı. Güzelliği, en çok kendisini umutsuzca özlemesinden kaynaklanıyordu. Güzelliği, yüzündeki yitik seslerden, can çekişen anılardan, yüreğindeki umutsuz kanayıştan
Sayfa 5
Reklam
Günler gelip geçiyordu; çaba göstermek için savaşıyor, bağırıyor, oynuyordum; ama kalbimdeki kulakçıkların en son kıvrımına kadar kederliydim. İnsan kalbinin kan dolu bir çukur olduğunu, sevilen ölülerin bunun içine burunüstü düşerek, canlanmak için kanımızı içtiğini anlatan o çok eski masalın çok doğru olduğunu yine hissetmekteydim.
Sayfa 123 - Can YayınlarıKitabı okudu
“Kalbimdekini söylüyorum oğul; kalbimdeki doğruyu söylüyorum. Çünkü yegane doğru söz odur: Allah vardır ve Bir’dir.”
Dakikalar geçikten sonra, "Bileklerim acıyor," diye acının yoğun olduğu bir sesle mırıldandım. Gözlerimi sulandırmayı başardığımda hayatımdaki en kötü şeyleri aklıma getirmiştim. “Canımı acıtıyorsun! Gerçekten canım çok yanıyor. İp çok ince ve bileklerim kesildi!" Gözyaşlarım sicim sicim akıp, yanağımdan yol almıştı. İnci gibi dökülen damlalar yanaklarımı ıslatırken ona gerçekten acı çekiyormuş gibi baktım. Bronz'un bu sefer dikkatini çekmiş olmalıyım ki oturduğu yerde dikleşti. "Bakayım sana," dedi. Bana doğru yaklaşmış, parmakları çenemi kavramıştı. Gözlerimin içine uzun uzun baktı. Boşta kalan elini gömleğinin cebine yerleştirip siyah bir mendil çıkarttı ve gözlerimin altını sildi. Ona irileşen gözlerle bakarken, tenime yavaşça sürttüğü mendille ıslak olan her yeri silmişti. Geriye yaslandığında ellerini koltuğa yerleştirdi. "Yolculuk boyunca ağlasan da zırlasan da seni hiçbir şekilde çözmeyeceğim Hisar, inanmıyorum sana. Gözyaşlarını boş yere akıtma, yanakların ıslatınca kurulamak zorunda kalıyorum ve bunu istemiyorum." "Nesin sen böyle? Niye bana iyi davranıyorsun?" diye sorduğumda kalbimdeki sızının varlığı arttı. "Nasıl akan göz yaşımı silecek kadar ince düşünceli biri olabilirsin?" "Sana demiştim Hisar, benim hiç acelem yok. Yavaş yavaş birbirimizi tanıyacağız."
Sayfa 157 - Hisar ve Bronz
duygu dağları yüzeye doğru çıkmıştı, o kadar çoktu ki, asla içinden çıkamayacağımdan korkuyordum. öfke. çok fazla öfke. saf, tamamen bir kalp kırıklığı. suçluluk, intikam, üzüntü. bir insanın başına gelebilecek her duygu göğsümde çırpınıp kalbimdeki kanı akıtıyordu. o anda kalbimdeki kırmızının bir kısmını kaybettim, yerini derin, dipsiz bir siyah almıştı. artık kapkara olmuştu.
222 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.