Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Kedisi var. Ama daha önemlisi, kalbi var; yani kalp hastası ... "
70
Kalk gururum.. Gidelim buralardan, Vuralım sevdamızı yollara, Yazdıralım adımızı masallara.. Kül Kedisi'ne turuncu bi' Ferrari alalım, Ya da Pamuklu Prenses'in yedi kişilik cüce grubuna sekizinci, Hatta dokuzuncu olalım.. Masallardaki elmalardan tarçınlı turtalar yapıp, Yedikçe tarçın kokusuyla hayallere dalıp, Elmaların bütün tılsımlarını bozalım; Ama daha fazla kalmayalım bu sevdada, Daha fazla kaybolmayalım sevdanın girdabında.. Kırmızı Başlıklı Kız'ın başlığını çalalım, Kötü kalpli kurda kalp nakli yapalım, Kardan Adamlar'ın adamlığını sorgulayıp, Burunlarına turuncu sevimli küçük havuçlar takalım; ... ...
Sayfa 176 - Omca Yayınları
Reklam
Ölümün ardı boşluk.
Bak senin son veda ile ayrıldığın binada kahkahalar çın­lıyor yine, daha kaç gün oldu, Rilke'nin üstüne kimler dü­ğün dernek yapmadı ki, Nietzsche'nin arkasından bir tek o at huysuzlandı, kalp krizi ölüyü aldı, aldığı yeri eliyle şöyle bir düzeltti. Geç otur bak camdan badem ağacı çiçek açmış, toprak uyanıyor, acaba görüyor musun, sen de görüyor mu­sun, badem baharını görüyor, dalların arasında geziyor mu­sun, uyanıyor mu acaba, senin de mi kemiklerin öyle yan ya­na getirilecek, hala ve tekrardan yaşama hem de ebedi yaşa­ma arzusu mu duyuyorsun, bak ıslak toprak kokusu hava­da, duvarda yosun, Tunusbağı civarında yatıyor sarhoş Ne­dim, evin eski kedisi bile gitti, havada mı asılı her şey, ses ve musiki asılı olsa ve günü gelmiş başka bir kulak ona uzansa, ıstırap nerde acaba, hep dallarda gözüm, hep dallarda ve durgun sularda, şarkılar söylendi, ölmeyecekmiş gibi, sarıl­ dığında sımsıkı bir ebediyetsizlik hissettin en korkulu anda ve mutluluk başkasının gibi göründü sana öyleydi de ondan mı, seninki bile başkasının başkasınınki yine başkasının ta sahipsizleşene kadar, mutluluk bile kimsesiz ve ebediyetsiz kaldı burada. Alt katında evin eşyalar bana öyle bakıyorlar ki öyle bakamadan duruyorlar ki ben hala nasıl yaşıyorum bilmem, kendimi dışarı dar atıyorum, kesik bir rüzgar kuru bir yaprak peşimden tıkırdayarak geliyor, geliyor da geliyor. Mavi su, serin pürüzlü deniz, uğultulu motor sesleri, haki­kat ile hayal arasındaki o incecik tüldeyim. Yani hayattayım. Bir elim sözde kendi yakamda ama elimden de azadeyim.
..Bu dünya denilen seraptan, rahat bir vicdanın yani sıra sevgi dolu bir kalp ve huzur dolu bir zihinle, kalbimle zihnim bir olarak mutluluğu bulmuş, aydınlıklara kavuşmuş bir şekilde, aşkıma kavuşma neşesiyle gidiyorum.
"Evde kedi beslemek zor olmuyor mu?" diye sorunca insanlar, hep aynı şeyler gelir aklıma. Gıybet eden, günah işleyen, yaradılış gayesine uygun yaşamayan sen, siz, sizler, sizin gibiler hep evlerde yaşıyorsunuz zor olmuyor da, şu sessiz kul yaşamış çok mu? "Tüy döküyor mu?" ikinci favori sorudur. Yahu tabii ki döküyor, kedi yahu
Sayfa 65
Sözüm ona, gelgelelim burnunu su için kullanmazsın bilirim. Çünkü “su” durudur, hep saflığı temsil eder; arındırır, paklar ve temizler. İşte “su gibi bir sevda” peşindeyim ben… Kalp kedisi su gibi… Sen bilmezsin; miyavlayan fareler de var aslında, süt için, sütsemiş… Susamaktan öte, kediden fareye…
Reklam
Kalp Kedisi, O Gal Kralı, doğru söylemiş, Doğru söylemiş: "Bir kedinin fiyatı dört pençe”
Hayat ne ilginç, kalp kedisi? Kedi de, fare de, beyaz peynir de öyle…
Mevlâna'mla Buluşma Vakti
Arkasında bir tane bile kırık kalp bırakmadığı gibi, benim de kalbimi kırmayarak aşkla gitmişti bu dünyadan. O yüzden, onun kapısından çıkarken hiçbir zaman sırt dönülerek çıkılmazdı. Onun kapıkapısından sındaki ayakkabıların burnu kapıya çevrilerek düzeltilirdi. Bu davranış dergâhın âdetlerindendi. Çünkü gidecek olan kişi ile kalan kişi ayrılırken yüz yüze gelmeliydi, ayakkabısının burun tarafı o yüzden kapıya doğru çevrilerek düzeltilirdi. Ayakkabısını giyen kişi vedalaştıktan sonra geri geri adım atarak çıkardı dergâha ve Mevlâna'ma olan saygısından...
Sayfa 208 - İndigoKitabı okudu
Olduğun gibi görün
Geriye kalan bu hiçliğin güzelliği hiçbir yerde yoktu... Ne âşık olduğum Central Park'ta, ne Özgürlük Heykeli'nin Tanrıça'ya dayanan gücünde, ne İstanbul'un binlerce yıllık muazzam güzelliğinde, ne Eyfel Kulesi'nin heybetinde, Mona Lisa'nın gizeminde, ne Efes'te, ne Olimpos'ta, ne Yeni Zelanda'nın dağlarında, ne Hollywood yıldızlarının işığında. Şu dünyada, hatta evrenin hiçbir noktasında yoktu bu güzellik... Çünkü bu saydığım yerlerin hepsi gözle görülebilen; önce gözün gördüğü, sonra zihnin beğendiği yerler. Mevlana’nın Türbesinde gözden önce kalp görüyor, gönül algılıyordu. Yalnızca bedene değil, tüm yaşama dünyanın ötesinde evrende olmayan ‘HİÇ’liğin muhteşem güzelliğini yaşatıyordu. Burası evrenin orta yerinde, "HİÇ"ligin güzelliğine açılan bir kapıydı sanki...
Sayfa 124 - İndigoKitabı okudu
Reklam
Tom'un kedisi kalp krizi geçirdi iki ay kadar önce.
HİÇ’lik...
“Mevlana’nın Türbesinde gözden önce kalp görüyor, gönül algılıyordu. Yalnızca bedene değil, tüm yaşama dünyanın ötesinde evrende olmayan ‘HİÇ’liğin muhteşem güzelliğini yaşatıyordu.. Hiçlik ile Varlığı birbirinden ayırmamız lazım. Rabbim bizi birer varlık olarak yaratıp bu dünyaya göndermiş. Varız ama önemli olan hiçlik makamına gelebilmek!...”
Sayfa 124Kitabı okudu
TOPLU ALINTI “ Doğmak ve ölmek kolaydı. Zor olan hayatın kendisiydi.” “İnsanın toplum tarafından kendisine sunulan o güven verici nimetleri reddetmek için çok cesur olması gerekir. Hele de yalnız kalmış bir ruhun bilinmez zevklerini araştırmak uğruna.” “Kendi kaderini kendi tayin etmenin fiyatı hiçbir zaman ucuz değildir. Hele bazı durumlarda,
Mevlana’nın Türbesi’nde gözden önce kalp görüyor, gönül algılıyordu. Yalnızca bedene değil, tüm yaşama; bu dünyanın ötesinde, evrende olmayan “HİÇ”liğin muhteşem güzelliğini yaşatıyordu. Burası evrenin orta yerinde, “HİÇ”liğin güzelliğine açılan bir kapıydı sanki…
Sayfa 124Kitabı okudu
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.