Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İtiraf etmek gerekirse Domates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan Kalp şeklinde kül tablaları Kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül Yetmezdi yeniden doğmaya Orhan Gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse Bedelini ödedim ama Pollyanna İtiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para.
“Ne yani! Hiç ayrım yapmayalım mı yoksa, Riyakarlık ile dindarlık arasında? İkisiyle de aynı dilden mi konuşulsun; Yüze de maskeye de aynı itibar gösterilsin, Samimiyetle sahtelik eş görülsün, Görünenle gerçek karıştırılsın, Kişi kadar gölgesine de değer verilsin, Kalp para ile sahicisi bir mi tutulsun?”
Sayfa 21
Reklam
İtiraf etmek gerekirse Domates-biber biçiminde tuzluklar aldım pazardan Kalp şeklinde kültablaları Kalbimde söndürülmüş birkaç sigaradan kalan kül Yetmezdi yeniden doğmaya. Orhan Gencebay dinledim itiraf etmek gerekirse Bedelini ödedim ama Pollyanna İtiraf artık tedavülden kalkmış bir kağıt para.
Hayatı boyunca pek çok şey çalar insan. Yeteneği vardır, enstrüman çalar. Yoğurda maya çalar. Islık çalar. Morali bozulur, karşısındakine bozuk çalar. Heyecanlanır, etekleri zil çalar. Oyalanır, kendi zamanından çalar. Birini sever, kalp çalar. Sonra bir şeyler değişir zihninde. Güven çalar, sıra çalar, fikir çalar, yetki çalar , makam çalar , hak çalar, para çalar , oy çalar ve günün sonunda bir hırsız olur çıkar.
Kalp, bedenin efendisidir ve bir süngere benzer: En çok sevdiğini özüne çeker. Ve kalbin özüne çekilen her ne ise insanın sahibi olur. Kalbin içine çekilebilen ve onun bozulmasına sebebiyet veren birçok şey vardır (...) Kalbin özü de başka şeyler için değil yalnızca Allah için yaratılmıştır. Merkezine para, kariyer, statü, insanlar gibi şeyleri yerleştirdiğimizde kalbimize zarar vermiş oluruz. Hatta ailemiz ve çocuklarımız bile, eğer onları yanlış yere konumlandırırsak kalbimizi harap eder.
Sayfa 222Kitabı okudu
Diyarı Kalp'in roman hakkındaki "Keşke"leri
-Keşke, romanda olaylar arasındaki geçişler kusursuz olsaydı - Keşke, Eugenie aşkına ulaşabilseydi - Keşke herkes Avrupa'nın servet, şöhret ve şehvetten ibaret olduğunu bilseydi - Keşke para/altın bu kadar kutsanmasaydı - Keşke, roman daha çarpıcı bir sonla bitseydi
Reklam
Zekâ hiçbir şey değildir. Değerli olan, kalbin içindekilerdir. Seven bir kalbin yeterince zengin olduğunu, kalp olmadan zekânın beş para etmeyeceğini ona anlatabilmek isterdim.
Sayfa 22
Yavaş Charlie bende kalp var :D
Ama ben zekanın tek başına hiç bir anlam taşımadığını öğrendim.Burada sizin üniversitenizde zeka,eğitim ve bilgi büyük idoller haline gelmiş.Ama şimdi biliyorum ki,hepinizin atladığı bir şey var:Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.
Ben Türk kadınlarını ihtilâle karışmış, halka karışmış, bizden çok demokrat olmuş zannederdim. Halbuki siz sade süs, nafile para sarf etmek istiyorsunuz. Haydi şimdiye kadar gördüklerim hepsi zengin, kapitalist şeylerdi. Siz ihtilâl yapmış bir zabitin karısısınız, neden böyle israfa dükünsünüz, dedi.
Sayfa 160 - CanKitabı okudu
Makineleşmeyen insan; aborjinler bence.
Bütün ömrüm boyunca bana güvenli bir is edinmem, enflasyona kars korunmam, bir mülk satın almam ve emekliligim için para biriktirmem gerekliligi animsatilmisti. Burada bizim sosyal guvencemiz asla düzenini bozmadan dogup batan güneşti. Benim standartlarma göre dünyanin en korunmasız ırkı ne ülserden, ne yüksek tansiyondan, ne de kalp hastalıklardan yakınıyordu.
Reklam
"Kalp çocuk gibidir, neyi öğretirsen onu söyler," demişler. Bütün öğreneceği tek bir kelime: "Allah" diyecek, bütün mesele bu. Ama öğretemedim. Dilimden anlamıyor diye dilimi damağıma yapıştırdım, söyledim. Yine öğretemedim. Ben bir kelimeyi öğretemedim ona ama o bütün lüzumsuz kelimeleri şeddeli öğrendi: “Makam mevki, mal mülk, şan şeref, para pul...” Çocuklarım kelimeleri öğrenmeden önce her dertlerini bir ‘ınga’ ile anlattılar. Kalbim bir kelimeyi öğrense bütün dertlerini hâlledecekti, öğrenemedi.
Hayalcinin tam bir tanımını yapmak gerekirse; insandan çok, ara kademede bir yaratık, demek yerinde olur. Oturmak için çoğu zaman cehennemin bucağındaki yerleri seçer. Gündüz ışığından kaçmak istiyormuş gibi, oralara sığınır. Bir köşeye yerleşince de, sümüklüböceğin duvara yapışması gibi, ayrılmak bilmez. Daha doğrusu, bu bakımdan hep evciğiyle birlikte yaşayan kaplumbağaya benzer. İsli, nursuz, sigara dumanı sinmiş ve mutlaka yeşile boyalı şu dört duvara karşı bu bağlılık nedendir dersiniz? Niçin bu gülünç adam, eksile eksile tek tük kalan ahbaplarından biri evine gelince onu şaşkın, utangaç, hatta renkten renge girerek karşılar? O kadar ki, içeri adım atar atmaz insanın, bu evde ya bir cinayet işlenmiş ya da kalp para basıyorlar diyesi gelir. Yahut da, ev sahibi; sanki ölmüş bilinmeyen bir şairin dostu olarak ve hareketini “Kutsal bir ödev”. diye adlandırarak, basımevlerinden birine imzasız bir mektup hazırlamış, şimdi de, basılması için birtakım şiirler çiziktirmekle uğraşmaktadır. Niçin ev sahibiyle konuğu bir türlü konuşacak söz bulamazlar? Başka zamanlar çalçene, kahkahası bol olan, latif cinse ilişkin ve öbür neşeli konuları seven adamın dili neden tutuluverir? Bu ilk ve herhalde son ziyarette –çünkü böyle bir karşılaşmadan sonra ikinci kez gelmeyi aklından geçirmez tabii– niçin ziyaretçi de ev sahibinin şaşkın, donuk halini görünce onun gibi olur? Hele ev sahibinin konuşmayı canlandırmak için karşısındaki gibi, toplum hayatına, kadınlara ilişkin konularda bilgili görünmek, kendini yanlışlıkla kapısını çalan zavallı konuğun zevkine uydurmak istemesine ne demeli?
.. beni çileden çıkaran şey bir insanın görünen yaşının ve dış görünümü­nün basitçe kendisiyle ilgilenen kişiye ve parasının olup olmama­sına bağlı olması gerçeği ya da ihtimaliydi. .. para korkuyu azaltır ve her mevsim için yeni kıyafetler alır, para bir gülümsemenin ve bakışın layık olduğu gibi dostça olmasını ve hak edilenden daha uzun sürmesini sağlar. .
Sayfa 90 - YKYKitabı okudu
Neymiş? Emekliliğinde rahat edeceksin. Stres altın­ da çalışıyorsun, hazır yiyorsun, MSG'nin, GDO'nun dibine vurmuşsun. Kendini mutlu edecek hiçbir şeye kuruş para harcamıyorsun. Muhtemelen kalp krizinden, yüksek tansi­yondan gebereceksin yaşlılığını göremeden. Nedir derdin?
"Seyahat etmek için harcanan para, kitaba, konsere, sinemaya, eğitime giden para gibi kutsaldır bence. Seyahat, alışveriş ya da gösteriş amacıyla yapılmadığı, yolculuk edilen ülkenin insanından ve kültüründen turistik kaygılar dışında kazanılmış görgü, bilgi olabildiği sürece insanı zenginleştiren, hoşgörüsünü, yaratıcı yanını, insanlığını artıran bir okuldur. Bu okulun yaşı yoktur. Kalp gözüyle, samimiyetle bakan kişi, kendininkine benzemeyen kültürlerin insanını, geleneğini anlamaya çalışır. Ve anlamak, sevgiye açılan ilk kapıdır."
1.048 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.