Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Küçük İskender
Küçük İskender
Ayak izlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri Periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs Sana bugün bir mektup yazdım: En çok En çok güllerden sözettim
Paydostan sonra gişeye önemli bir mektup getiren biri gibi: Gişe çoktan kapalıdır. Yaklaşan bir sel felaketi karşısında kenti uyarmak isteyen biri gibi:
Reklam
Dünyanın Yıkımı
"Her şeylerin başıboş olacağı, oğulların babalara el kaldıracakları, kadınların kocalarına düzen kuracakları, kocaların karılarını mahkemeye verecekleri, efendilerin uşaklarına insanlık dışı davranacakları, uşaklarınsa efendilerine boyun eğmeyecekleri an geldi," diyordu Jorge şimdi. "Yaşlılara saygı kalmayacak, gençler yönetimi
Sayfa 556 - Can Sanat Yayınları, 36. baskı, Çev. Şadan KaradenizKitabı okudu
KANA BOYANAN AK SAKAL / Hz. Osman...
O gün Hazret-i Osman oruçlu... Odasında Kur'ân okuyor. Bizzat, itina ve ihtiramların en titiziyle cemettiği, yekpâreleştirdiği ve müminlerin sadık ellerine teslim ettiği Kur'ân... Yanında da, vefalı zevcesi Nâile... Dışarıda ok yağmuru fırtına hâlinde... Kapıdaki koruyuculardan Hazret-i Hasan ve İbn-i Talha, atılan oklardan yaralı...
Emperyal Oteli
ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım yağmur sönecekti yanacaktı sameland seferden dönecekti duvardaki saat duracaktı kalbim kendiliğinden duracaktı ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var
Midnight in 1k | Aralık Ayı Hikâye Yazma Etkinliği
Her gün yaptığım gibi yine gecenin bir yarısında dışarı çıktım. Gidiyorum, gidiyorum ama yolculuk nereye? Gecenin sonuna mı? Yok yahu. Celine gitti oraya. Keyfini bozmayayım şimdi onun. Kaldırım taşlarına bakıyorum, onlar da bana bakıyor. Bunlar bari anlasın halimden diyorum, ama tık yok. Sadece üzerlerine düşen yağmuru umursar bu düzenbazlar.
Reklam
224 syf.
·
Puan vermedi
Teslimiyetin ne demek olduğunu anlatan kitap
Züleyha, ince bir bakışla cariyelerine buyurdu, söyleyin gelsin içeri gönderin. Hangi bahçeden geldiği belirsiz bir koku. Bir ışık yağmuru, bir esinti bir duruş sadece, Yûsuf odaya girmişti, sadece bu. Mısırlı kadınlar siyah geceye ay doğmuş gibi aniden, aniden bir el dokunmuş gibi başlarını kaldırdılar. Bir suret ki manasından önce. Hepsi hayret makamında, o denli kendinden geçmiş. Bu bir insan olamaz, bu öteden gelmiş bir melek. Gözleri Yûsufta elleri portakalı soymaya devamla bakakaldılar. Kuşkusuz aşk sirayet ediciydi. Şimdi hepsinin yüreğinin attığı yerde, şimdi hepsi birer Züleyha. Sonunda hepsinin elleri kesildi. Ne bir acı, ne bir çığlık, ne bir ünlem! Sadece birkaç damla kan. Hepsi kendi ellerinden kendi elleriyle akıttıkları kanla lekelerken eteklerini, dediler ki ya Züleyha, sen haklıymışsın bağışla bizi. Bu ki yaratılmışların en güzeli... Züleyha oturduğu yerden doğruldu usulca, dedi, siz ellerinizi doğradınız, ben yüreğimi doğradım. Bir kere gördünüz siz, ben yıllardır bu güzellikle sınanmaktayım.
Yûsuf ile Züleyha
Yûsuf ile ZüleyhaNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202114,8bin okunma
Şefkat ve Merhamet Çanakkale Savaşı'nda batan gemilerden birinden yaralı olarak denize düşen bir düşman subayı anlatıyor . " Top başında bekliyordum . Her an bir merminin başıma düşmesi mümkündü . Derken birdenbire müthiş bir patlama oldu. Yere kapandım , sonra dehşetli bir sarsıntı ile havaya fırladım ve kendimi boğazın buz gibi sularında buldum . Mayına çarpmıştık, gemimiz batıyordu . Artık hiçbir şey yapılamazdı. Yüzerek kurtulmaktan başka çare yoktu . Sahil yakındı fakat sağ bacağımdan yaralanmış olduğumu ve müthiş ıstırap verdiğini hissetmeye başladım. Buna rağmen sahile yüzmeye çalıştım . Karaya ayak atmak üzere iken pantolonum kan içinde idi . Halsiz ve bitkindim. Tüfeğine süngüsünü takmış bir Türk neferinin bana koşarak geldiğini gördüm . Sudan yüzüp kurtulmuştum ama bu süngüden kurtulamayacağımı ,biraz sonra göğsüme saplanan süngünün sırtımdan çıkacağını peşin kabul ederek gözümü yumdum ve akıbetimi beklemeye başladım . Türk askeri yanıma yaklaştı ,yere diz çöktü ,cebinden çıkardığı sargı bezi ile yaramı sardı. Kaputunu çıkardı ,titreyen ıslak vücudumu örttü . Mermi yağmuru altında koluma girdi . Yavaş yavaş geriye doğru yürüdük. Türkler siperlerinde bana sıcak bir çay ikram ettiler . Kendime geldim ."
GÜLÜMSE ÇOCUĞUM...
Gülümse çocuğum… Mavi bir ülkesin sen O küçük yüreğinle Nice yarınların gün ışığı Bulutu, yağmuru, rüzgârısın Aydınlık yüzlerle açan Bir baharsın buram buram
BİR KADININ SOL YANI Rosida, kendisini ay ışığının aydınlattığı bir gecenin karanlığında yürürken görüyordu.Sokak lambasının yansıttığı bir gölge aniden gözlerinde belirip kayboldu .Hızlı bir refleksle etrafını gözleri ile korku içinde ve uzun uzun süzdü.Kalp atışlarının yükseldiğini göğüsünde hissetti.Sokağın dökük ,çatlak duvarında
Reklam
128 syf.
9/10 puan verdi
"Senin mi benim mi, hangimizin haklı olduğunu görmek için beklemek gerek, belki üç neslin kendini feda etmesi gerek, onlarca korkunç savaş, devrimle yaşamak gerek. Gel gör ki yeryüzünü kaplayacak olan o kan yağmuru daha yeni kurumaya başladığında sen de, ben de, hepimiz çoktan toz olup uçmuş olacağız.".. Albert Camus
Adiller
AdillerAlbert Camus · Can Yayınları · 2018731 okunma
Anladım ki kafamın içinde beni öldürmek isteyen bir katili besliyordum. Bir zaman kavramım ve yarına dair umudum yoktu geçmişi hatırladıkça kan kusuyordum. Zaman ilerledikçe her şeyi unutuyor ve ellerim eskisinden daha çok titriyordu. Şiirlere sığınıyor yağmuru sevmiyorum oysa şiirlerimde yağmur yağdırıyorum. Adım kutsal kitapta geçmediği için üzgün değilim. Bir gece kendimi asmak istediğim içinde pişman değilim. Aslında kırık kaburga kemiklerim çok acıyor da belli etmiyorum. Bir kez dokunsan peder yaralarım iyileşecek gibi. Kaybettiğim çocukluğumu yaşayacakmışım gibi. Seni kaybettiğim o geceyi sonsuza kadar unutacakmışım gibi. Bedenim bir savaşın ortasında kanlar içinde yerde kalmış gibi. Yaşadığım acıyı hissetmemek için uyumak istemişim gibi. Çivilenir aklıma ölmek isteyişim. Ellerimle kalbimi sökmek isteyişim. Bağırmam gerek sağır olmuş insanoğlunun duyabilmesi için. bağır onur boğazını parçalarcasına bağırman gerek.
Onur Sevindik
Onur Sevindik
Çağ artık belki de unutulmayan zamanları unutanların çağı
Çağ; akıl çağından hallice. Kiminin zikrine kiminin fikrine kapılıp yolun sonunu unuttukları, kör bıçakların zihniyetine bürünen çoğullama sürüsü mevcut. Kanın akan gövdeden ayrılmasına göz yumup paramparça uzuvların birleşmesine tepkili, kendine özgürlükçü sisler bulutunun arta kalanları. Takatleri ve istekleri hırsın adında büyütülen kara filizlerin toprağını kan ile sulayan ve bu kan ile yağmuru kirleten zihin açıklığının bedbah kuyusunda gizli. Saygın ve sevgi dolu olmanın diliyle dillenen lakin yürekten dökülen nefretin kaybolmasına engel bakışları ile alemi boğan zihniyetin getirisi olan fikir akımının dipsiz zifirisi.Çoğullama sürüsü denir ya zifirinin dibinden bağırışların ertesini düşünmeyen herkesi toplayan bir gürültü şenliği. Çağ artık belki de unutulmayan zamanları unutanların çağı.
Ve sonra, yağmurlu günlerin akşamlarında, yüreğin dünyayı uyandırmak istercesine göğüste çırpındığı, alınların kırıştığı soğuk akşamlarda nasıl da başka biri olmak isterdi; bir ermiş, bir kurtarıcı, kurşun yağmuru altında cephede en ön safta yer alan, eylemde en önde yürüyen, yumruk havada, ötekilerin seslerini bastırarak marş söyleyen… “Bu son kavgamızdır, artık kenetlenelim” diyen kişi olmalı, tam göğsüne bir kurşun yemeli, lime lime olan beyaz gömleğin üzerinde kıpkırmızı güzel bir kan lekesi belirmeliydi. Kadınlar, erkekler ağlarlardı o zaman; gözyaşları da dinerdi. Nefret, donukluk, sessiz kortej… İktidar dize gelecek; üçkâğıtçılığın, yalanların yerini yeni bir düzen alacak. Yaşasın gerçeklik uğruna can veren kahramanlar, yaşasın yoldaşımız…
Kırıntısı...
... Öyle içine bağırdı ki; çığlığı bedenini parçaladı. Rüzgârı ısıttı, yağmuru kuruttu gözlerinden çıkan ateş... Toprak alev aldı ayaklarının altında. İki kelime döküldü kan kırmızı dudaklarından: "Bu son..." ...
663 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.